‘Bizden Olur Mu?’ dizisinin başrolünü üstlenen Deniz Işık ve Sarp Bozkurt, Sabah gazetesinden Yasemin Döngel'e yeni projelerini anlatırken hayatlarıyla ilgili yaptıkları açıklamalar hayranlarını şaşırttı. -"Eee sonra?" dediniz, şimdi de "Bizden Olur mu?" diyorsunuz. Bizi neler bekliyor kısaca bahsedebilir miyiz? Sarp Bozkurt: Bir kadın-erkek komedisi diyebiliriz. Ama romantik kısmını da fazkaca işlemek istedik. Şu ana kadar ilişkilerinde hayal kırıklığına uğramış bir çift, ilişki kitaplarından destek alıyorlar ve bir şekilde buluşmaya çalışıyorlar ama bu kitapların verdiği taktikler yüzünden sürekli hüsrana uğruyorlar. Ne zaman ki bu kitapları kullanmıyorlar, o zaman ne kadar tatlış bir çift olabileceklerini görüyoruz.-Bu kısım çok enteresan, kitaptan taktik almak… Çevremde hiç görmedim kitaptan taktik alan birini. Deniz Işın: Ben gördüm ya. Hatta almışlığım bile var benim maalesef ya (gülüyor). Ne gerek var ki taktiksel davranmaya? Gerçeğine göre davranıldığı zaman bir sıkıntı olmuyor bence. -Peki işinize yaradı mı? D.I.: Yok, yaramadı. Ben çok merak ettim içinde ne yazıyor diye. Hiç işe yarayan şeyler yazmıyor (gülüyor).-Kitap olarak değil de kişi olarak kesinlikle danışırım dediğiniz biri var mı gerçek hayatınızda? D.I.: Benim yakın arkadaşlarımdan var. Taktikten ziyade ben durumu anlatıp başka bir göz olmasını istiyorum. Ya da sadece anlatayım, dinlesin (gülüyor). Ben taktiklere çok inanmıyorum ya. Uygulayamıyorum da zaten. S.B.: Yani bir şeyi yapmadan önce sormam da, yaptıktan sonra haber veririm (gülüyor).-Dizinin yaratıcısı Sarp bey biliyoruz ki, ne zamandır hayalini kuruyorsunuz böyle bir projenin? S.B.: Herhalde 'bu işi yapacağım' dediğimden beri, 2009 filan. 13 yıl olmuş demek ki, daha çok çalışmam gerekiyormuş (gülüyor). -Hayalinizdekine birebir uygun bir iş çıktı mı ortaya sizce? S.B.: Çok iyi bir iş ortaya çıktı. İşe başlarken bu kadar iyi olmasını beklemiyordum. Ama şöyle bir şey de var; bundan çok daha büyüğünü, çok daha iyisini yapmak isteriz tabii ki.-Bu ikili nasıl bir araya geldi, nasıl bir uyumu var? D.I.: Benim de komediye yatkınlığım vardı, ben de sosyal medyada filan da paylaşım yapıyordum. Çok istiyordum bir kadınla bir erkeğin komedisini işleyebileceğim bir iş olsa keşke filan diye. O zaman da tesadüfen Emre ile Sarp yazmaya başladığında arıyorlarmış bu iş için. Bir denk geldik ve her şey gelişti. "Hep erkek gözüyle yazıyoruz, bir kadın gözüne de ihtiyacımız var" dediler. Sonra baktık birlikte sürekli bir fikir. İlk başladığımızda 'burası doğaçlama çekilecek' filan yazıyorduk. Enerjimiz o konuda çok tuttu. O yüzden üçümüz arasında bir sinerji oluştu ve kendimiz güldüğümüz şeyleri yapmaya başladık.-Sizin çekerken unutamadığınız bir sahne oldu mu? Hayranlarınız izlerken "Deniz burada çok gülmüş" ya da "Sarp burada çok gülmüş" diyerek hatırlayacakları? D.I.: Hepsi. Çok ciddiyim bu arada. Benim dalağım biraz düşük, her şeye gülüyorum yani. Gülesim varsa çok alakasız şeye de gülebiliyorum. Çekerken Emre'nin, "Deniz burada gerçekten gül" dediğini de biliyorum. Sarp daha iyi biliyor, ben çok gülüyorum. Güldürme diye kızıyorum. Gülerken oynamaya çalışıyorum filan çok acınası hallere düşüyorum. S.B.: Güldüğümüz yerlerin hepsi gerçek. Hatta bir bölümde şöyle bir şey bile olabilir; 'ne olur güldürme' dedi ya Deniz, bu bile dizinin içinde olabilir.-Kadın-erkek ilişkilerinin konu edindiği bir diziyi romantik komedi tadında izleyeceğiz. Sizce bu dizi günümüzdeki kadın-erkek ne kadar ayna tutuyor? D.I.: Birazcık daha abartılı olabilir, beş ise altı yedi gösteriyor olabiliriz ama bence kesinlikle yansıtıyor. S.B.: Ana fikir olarak kesinlikle çoğu insanın yaşadığı şeyleri anlatıyor olabilir ama tabii ki biraz daha absürt bir şekilde anlattık bunları. Hem senaryo öyle, hem de biz bir araya gelince her şey daha yüksek olduğu için saçma yerlere gidiyor (gülüyor). D.I.: Birbiriyle çatışan bir komedi anlayışımız yok Sarp'la. Aksine birbirine tamamlayan bir komedi anlayışımız var.-Tanıştıktan kaçıncı gün sonra samimi bir ilişkiniz oldu? D.I.: Setten sonra. İlk setimizden sonra, bitirdikten sonra. Hatta hep böyle 'ya şu sahneyi tekrar çeksek keşke' gibi şeylerimiz de oldu. Bir de duygularımızla iş yapıyoruz ya, o yüzden çok etkiliyor.-Son dönemde özellikle kadın-erkek ilişkilerinde yaş farkları çok gündemde. Sizce iki kişinin aşk yaşamasında yaş farkı ne kadar önemli? S.B.: Hayat görüşüne etki ediyorsa, o zaman önemli hale gelir. D.I.: Hiç. Toyluk yaşla alakalı bir şey değil bence. Bir şekilde yaşanmışlıkları kesişmiş olan insanlar zaten anlaşıyorlar. Yaşı orada çok da gözetmiyoruz bence duygusal olarak.-Zaman zaman magazinde çok yaş farkı olan ünlülerin sevgili olduklarını görüyoruz. Sizin hiç bir çift için "aa inanamıyorum" dediğiniz oldu mu? S.B.: Böyle konularda hiçbir şey söylemek istemem çünkü büyük konuşmak… (gülüyor). Onlar bunu uygun görmüşse bizim onlar hakkında bir şey söylememiz çok saçma. D.I.: İlişki dinamiğine bağlı. Hangi temeller üzerine oturmuşsa o ilişki, olabilir.-Aşkı kendinizce tarif eder misiniz? D.I.: Öncelikle ben her şeye aşk duyulabileceğini düşünüyorum. Gönülden bağlı olmak aslında bence. Tanımlandırmak istemem ki bence tanımını yapmak da doğru bir şey değil. Çünkü genelde tarif edemediğim duyguların sonradan aşk olduğunu anlayabiliyorum. Bence her aşk da farklı. "Ben bir daha hayatta aşık olamam" ya da "hayatımda üç kere aşık oldum" diye bir şey yok. D.I.: Yaşadığımız hissettiğimiz farklı gelen ne varsa bence bir şekilde aşk bir yerde. Ben kendim olamadığım zaman mutsuzluktan ölebilecek bir insanım. Çok kötü hissediyorum kendimi mutsuzken. Annem küçükken bana bir şey söylemişti ve onu hiç ciddiye almamıştım; özür dilerim anne! (gülüyor). Eğer bir ilişkin olacaksa bu seni motive eden bir şey olmalı, hayatla ilgili daha enerjik yapan bir şey olmalı. Gerçekten hayat enerjini yükselten bir şey olmalı. Yanında iyi hissetsem yeterli, hatta düşündüğümde bile iyi hissetmem yeterli. Aşk böyle bir şey bence.S.B.: Ben aşkın tanımıyla alakalı çok problem olduğunu düşünüyorum. Herkes başka bir şeye aşk diyor bence. Benim aşk dediğim şey de; o ilk baştaki aşırı heyecanlı durum. Sonrasını aşk diye nitelendirmiyorum.-İlk görüşte aşka inananlardan mısınız? S.B.: Olur, olabilir. Tanıyıp vakit geçirdikten sonra bir şekilde aşık oluyorsun. Sürekli onu görmek istediğin vakit aralığı var ya, bir yere kadar ama. Atıyorum bir ay sonra, 'tamam, bugün de evde oturayım' diyorsun. O vakit benim için aşk.-Uzun süredir birlikte çalışıyorsunuz. Elbet vardır unutamadığınız bir set anısı… D.I.: Çok eğlenceli bir sahne çekiyoruz. Bir haber geldi ve inanılmaz üzüldüm. O sırada o sahneyi de çekmemiz gerekiyor. Çok eğlenceli bir sahneyi çok üzgünken çekmeye çalışmak ilk defa olmuştu. Çok zordu benim için. Bir şekilde altından kalkmaya çalıştım. Sonra gidip ağlamaya devam ettim ama o benim için zordu. S.B.: Resmen eğlenelim diye yaptık. Bir şekilde hem yapmak istediğimiz işi yapıp hem de eğlenelim diye yaptığımız bir dizi yani. Eğlenmek için dizi yapıyoruz.-Deniz hanım sizin hali hazırda devam eden bir işiniz daha var. İki işi birlikte yürütmek zor olmuyor mu? D.I.: Zor oldu. O zaman film de yapıyordum. Üçü aynı ana denk geldi. Bir haftada onlar bir kesiştiler, çok zordu. Bir ara şey bile oldu; hangi setteyim? Filan gibi. Dengeyi biraz kaydırdığım da oldu ama bunu bir şekilde programlayabilmek de aslında bir eğitim aslında. Güzeldi benim için, farklıydı zordu ama güzeldi.-İnsanları bıktırdığınız bir huyunuz var mı? S.B.: Benim mesela çok yavaş hareket ettiğimi söylerler. Asla katılmıyorum ama herkes bunu söylediği için de bir düşünüyorum 'acaba doğru mu söylüyorlar?' diye. Bunu söyleyebilirim. D.I.: Ben kendimle ilgili çok kötü şeyler söylerim bazen. Arkadaşlarım 'yeter' diyorlar bazen. Bir de sabırsızım. Bana yapılmasını asla sevmem. -"Bunu yapmadan bu dünyadan gitmek istemem" dediğiniz bir şey var mı? D.I.: Benim yok. Çünkü o bir son belirlemek gibi oluyor. Yarın ne isteyeceğimi bilemem. O yüzden yok.-10 yıl önceki kendinize ne söylemek isterdiniz? D.I.: "Ne yapıyorsan devam et, beni hiç dinleme" derdim. Çünkü her şeyin olması gerektiği gibi ve olması gerektiği zamanda olduğunu düşünüyorum. S.B.: Söylediğin şeye aşırı katılıyorum. İnsan bir şekilde o kötü anı da kabullenebiliyor. Sonra da o yüzden 'şu an en mükemmel anımdayım' diyebiliyorsun. Ben mesela 'sakin ol' demek isterdim. 'Bir karar vermeden önce düşün'. Ama şu anda da bir karar vermeden önce düşünmüyorum (gülüyor).