İnanılmaz bir 28 Şubat hikayesi
Abone ol28 Şubat sürecinde henüz 14 yaşındayken idamla yargılanıp 10 yıl hapis yatan Yakup Köse'nin yaşadıklarını anlattı.
Avrasya feribotunu kaçıran Çeçen eylemcilere destek
eylemine katıldığı için idam cezası verilen imam hatip orta 1.
sınıf öğrencisinden çarpıcı açıklamalar. Tesisatçı babasının evinde
bulunan T dirseği boru tipi bombaya delil olarak
sunulmuş.
Cezaevinde kaldığı günlerde Köse'nin yanına gelen bir subay idam sehpasını göstermiş.
28 Şubat sürecinde tutuklandığında henüz orta okula gidiyordu. 14 yaşındaydı. Terör örgütüne üyelikten idam talebiyle yargılandı. Hakim "kalemini kırdı" ama idam cezası önce müebbete sonra da 19 yıl hapis cezasına çevrildi. 10 sene hapis yattıktan sonra 2004'te çıkarılan uyum yasasıyla, çocukken girdiği cezaevinden 24 yaşında çıktı.
28 Şubat'a sayılı günler kala o dönemin acı izlerini üzerinde taşıyan Köse, Haber 7'den Ersin Çelik'e konuştu. İşte Yakup Köse'nin orta okul 1'nci sınıf öğrencisiyken Antalya'daki evinde, ailesiyle akşam yemeği yediği esnada başlayan hikayesi...
BOMBA ATTIĞIMI İTİRAF ETMEMİ İSTEDİLER
En başından anlatır mısın?
Akşamüzeriydi… Evde ailece yemek yiyorduk. Kapı çaldı ve birden
polisler girdi içeri. Sorgusuz sualsiz. Beni sordular ve yere
yatırıp ellerimi arkadan kelepçelediler.
Evi arıyorlardı diğer taraftan.
Sebep?
Çeçen direnişçiler Avrasya feribotunu kaçırmıştı. Antalya’da onlara
destek eylemi vardı. Bende gittim. İmam hatip orta 1’e
gidiyordum.
Tek suçun bu muydu?
Eylemde büyükler baş ve şahadet parmaklarını kaldırarak slogan
atıyordu. Bende onlar gibi yaptım. İBDA-C’nin işaretiymiş... Tespit
edip, takibe almışlar. Sonra da eve geldi polisler.
Gözaltındayken ne söyledi polisler, ne yaptılar
sana?
Antalya Terörle Mücadele’de bir hafta işkence yaptılar. Çırılçıplak
soyup, ıslatarak dövdüler. Aç bırakıldım. İBDC üyesi olarak
Antalya’da 6-7 ayrı yere bomba attığımı itiraf etmemi
istiyorlardı.
Delilleri neydi peki?
Evde gazete bayisinden alınmış Taraf dergisi. İBDA’ya yakın bir
çizgideymiş. Bir de, su tesisatçısı babamın evde bulunan iki
santimlik “T dirseği..” Boru tipi bomba saydılar onu da.
Hakim karşısına çıkınca ne yaptın?
Sorguda, bu suçları kabul etmemi, çocuk olduğum için serbest
bırakılacağımı yoksa tekrar aynı yere döneceğimi ve tekrar işkence
yapacaklarını söylüyorlardı. Gerçekten, çocuk bünyemin ve zihnimin
kaldırmayacağı çok ağır işkenceler yapmışlardı. Çok korkmuştum.
Hakim yüzüme bile bakmadan suçlamaları sordu. Ağzımdan kerpetenle
çekilircesine “yaptım” dedim. Başka bir şey sormadı, örgüt üyesi
olarak eylemlere katılmaktan tutuklanmama karar verdi. Sonra da
cezaevine konuldum.
"AA SİYASİYE BAK"
Cezaevine ilk girdiğinde neler hissettin, hatırlıyor musun o
günleri?
Antalya kapalı cezaevinde 10 gün karanlık hücrede kaldım. Sonra
Aydın Nazilli E Tip Cezevi’ne nakledildim. Çocuk ıslah evinde olmam
gerekirken, adli koğuşa konuldum. Taciz, tecavüz, hırsız,
katillerle aynı koğuştaydım. Daha 14 yaşındaydım. Hiç bir şeyin
farkında değildim ama diğer suçlular “Aa siyasiye bak!” diye dalga
geçiyorlardı. Haklılardı da... Muhafazakar kimlikteki mahkumlar
kollayıp sahip çıkıyorlardı. Cezaevi raconunu öğretmeye
çalışıyorlardı.
İdamla yargılanmak nereden çıktı?
Dört ay sonra iddianamem geldi. Herkes benim bırakılacağımı
düşünürken idamla yargılandığımı öğrendim. Şoke olmuştuk. DGM
savcısı hakkımda iddianame hazırlamış. 146/1 ile yargılandım.
Savcı: “Yakup Köse’nin Devleti silahla yıkmaya teşebbüsten…”
diyerek yargılanmamı istedi.
Daha 14 yaşında bir çocuksun. Ne devleti yıkması, ne
idamı...
İşte bende hep orasında kaldım... 14 yaşındaki bir çocuk devletin
anayasal düzenini cebren yıkmaya teşebbüsten ne anlar?
Senin için itiraz eden olmadı mı?
Olmadı. Ailem bir avukat tutmuştu. Adam beni savunmaktan acizdi.
Korkmuştu sanırım. Savunmadı beni. Çocuk ıslah evine konulmam
gerekirken Antalya Cezaevi’ne gönderilmeme bile itiraz edemedi.
AİHM’e başvuruyor, “Gözaltındayken 4 gün kalması gerekirdi 7 gün
kaldı, itiraz ediyorum” diyor. AHİM de “Türkiye de şartlar farklı”
diyerek dosyayı kapatıyor. “Çocuk DGM’de yargılandı, idamla
yargılandı” demiyor, bu kadar acizdi işte... kullan
İdam kelimesini duyunca ne düşündün?
Kendi kendime “galiba asacaklar” dedim. Her şey çok hızlı
gelişiyordu. Evde ailemle yemek yerken, ne olduğunu anlamadan,
bilmeden bir anda gözaltına alınmıştım. Sonra tutuklama ve şimdi de
idamla yargılanıyordum.
Çok korktun mu?
14 yaşında, sokakta top oynayan, okul sırasında ders çalışıp türlü
türlü yaramazlıklar yapan bir çocuksun. Nasıl korkulmaz?
Ya kimse sahip çıkmadı mı sana? Örneğin Refah Partisi vardı
iktidarda...
Kimse sahip çıkmadı. Herkesin de haberi vardı. O dönem sık sık
Milli Gençlik Vakfı’na gidiyordum. Ailem gitmiş, “bu çocuk sizin
arkadaşınız” demişler ama “biz sahip çıkarsak olmaz, siyasi durum
buna uygun değil. Bizimle görüşmeyin” demişler. Sadece Akit
gazetesi ceza aldığımda “medyanın at gözlüğü” diye bir haber yaptı
cezaevindeyken.
HAKİM KALEMİ KIRARKEN NE YAPTI? SONRAKİ SAYFADA
[PAGE]
İdamla yargılanan bir çocuk olarak hakim karşısına ne
zaman çıktın?
15 yaşındaydım. “Bu iddiaları kabul ediyor musun?” diye sordu
hakim, kesinlikle reddettim. Ailemin dinlenmesini istedim. Örgüt
üyesi olmayı ve bombalamaları kabul etmedim. Hakim “Ha ha...” diye
gülüp davayı ikinci celseye erteledi.
Siyasi suçlusun, idamla yargılanıyorsun ama 15 yaşındasın...
Alışmış mıydın artık olanlara?
Suçlamaları kabul etmedim ama madem çıkamayacağım, buraya göre
yaşayayım diye elimden geleni yaptım. O yaşa rağmen kabadayılık
yapana kabadayılık yaptım mecburen. 15-16 da olsam siyasi suçlu
olduğum için itibarım arttı.
KAFASINI HİÇ KALDIRMADAN KALEMİMİ KIRDI
Kesin cezan ne zaman verildi?
2000 yılında. Üzerinde Mickey Mouse’a baskısı olan bir tişörtüm
vardı, annem onu yollamıştı. Onu giyersem hakim çocuk olduğumu
anlar bana acır diye... Ama yüzüme hiç bakmadı ki! O kararı
açıklarken ben ise gözünün içine bakıyordum. Kafasının hiç
kaldırmadan kalemimi kırdı!
Nasıl yani... İdam cezası mı aldın?
Evet... Hakim idamıma karar verdi: "Yakup Köse’nin anayasal düzenin
silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs ettiği suçu anlaşıldığından
146/1 maddesi idam cezasına, iyi halinden dolayı müebbet hapis
cezasına, yaşının 18 yaşından küçük olduğu için 55. madde
uygulanarak 18 yıl 8 ay hapsine" diyerek kararı verdi ve kalemimi
kırdı. Sonra “hadi git yat” dedi.
Neler hissettin o an, ağlamadın mı?
Hiç ağlamadım. Ağlayamadım. Kilitlenmiştim ama. O gün büyüdüğümü
hissettim galiba. Manisalı çocuklarla biz aynı mahkemede
yargılandık. Son davam da aynı güne denk geldi. Cezamı açıklanınca
“Hakim amca benim Türkan ablam (Türkan Saylan) yok, Mükremin
Abim (Yılmaz Erdoğan) yok ama yine de beraatımı istiyorum” dedim.
Hakım ayağa kalktı “Dışarıdaki insanların bizi yanıltacağını mı
düşünüyorsun” diye çıkıştı.. Aynı gün bana idam onlara beraat
verdiler.
Ama onlar da senin gibi çocuk ve halk nazarında
mazlumdu…
Ben ceza almalarını hiç istemedim ki. Zaten beraat ettiler ve
işkencecileri de ceza aldı. Derdim, onlara gösterilen ilginin yüzde
birini görememekti. Bir sürü sanatçı, aydın çırpındı Manisalı
çocuklar iiçin. Ben de çocuktum, idamla yargılanıyordum. Ama
aramızda fark vardı. İnançlarım bahane edilerek yaşadıklarım reva
görülmüştü.
BİR SUBAY GELİP İDAM SEHPAMI GÖSTERDİ
Sen içerdeyken iktidardaki hükümet postmodern darbeyle
indirildi. Dediğim dedik bir asker gücü vardı dışarıda. İçeride
durum nasıldı?
28 Şubat darbesi kararlarından sonra kaldığım koğuşa rütbeli bir
subay geldi. “Yakup Köse’yi göreyim” dedi. Gittim, “idamla
yargılanan örgütçü sen misin” diye sordu.. O suçla suçlandığımı
anlatırken elini omzuma attı ve sana bir şey göstereceğim diyerek
Nazilli Cezaevi’nin büyük avlusuna götürdü. Orada büyük bir
darağacını vardı, onu gösterdi. “Bak darbe söylentiler var, idam
cezası alabilirsin” dedi. Afallayıp kaldım. Kıs kıs gülerek çekip
gitti…
Ne düşündün o an?
Ona bir şey demedim, zaten pek konuşmuyordum. 16 yaşındaki çocuksun
ve idam sehpanı gösteriyorlar.
Hiç umursadın mı?
Umursamaz olur muyum? Biz içeride televizyondan gördüklerimizi
medyanın abartısı olarak görüyorduk. Subay idam sehpasını
gösterince kopan fırtınayı görmüş oldum. Kesin darbe olacak gözüyle
bakıyordum. Bir şekilde darbe oldu ama. Neticede iktidarı düşürmeyi
başarmadılar mı?
MUHABBET İÇİN KANALİZASYON KUYUSUNA RAZIYDIK
Neler yapıyordun içeride, günlerin nasıl
geçiyordu?
Kitap okuyordum bol bol. Ortaokul 1’de mahkum olduğum için
okuyamadım ama Medrese-i Yusufiye mezunu sayıyorum kendimi. İlk
okuduğum kitap Tolstoy’un Anna Karina’sıydı… Salih Mirzabeyoğlu’nun
“Yaşamayı deneme” adlı romanını da okumuştum. Küçük bahçemiz vardı.
Onun ortasında kare kare kanalizasyon çukurları vardı bir de... Pis
kokuya rağmen oraya girip yan bahçedekilerler konuşurduk.
Arkadaşlarımızla muhabbet edelim diye saatlerce orada kalıyorduk.
Birbirimize pusula atardık. O bile bir teselli idi.
Aynı koğuşta kaldığın büyüklerle aran nasıldı?
Ben çok neşeliydim. İdamla yargılanıyordum ama oyun olarak
görüyordum her şeyi. Kağıtlardan falan uçak yapardım, gece uçak
atardım. Volta atmayı bilmordum, beceremiyordum. Ceylan gibi seke
seke yürüyordum. Raconun diliyle, “volta kesmek”ti benim
yaptığım.
'NOEL BABA OPERASYONU'NDA YARALI KURTULDUM
Büyüdüğünü ne zaman fark ettin?
Ölümle yüz yüze geldiğimde fark ettim. Bandırma cezaevinde. Noel
Baba operasyonu sırasında.
İşkence gördün mı, gardiyanlar dövdü mü hiç
mesela?
İşkenceye maruz kalmadım ama gardiyanlardan dayak yedim. İlk dövme
mevzu, banyo yapmak için sıcak su almaya gittim yoktu. Elimle
getirirken Gardiyandan biri: “Müslüman cenabet olur mu?” diye cevap
verdi.. Verdiğim cevap ağırlarına gitti, “nasıl böyle dersin”
diyerek dövdüler. Bir de Salih Mirzabeyoğlu’nun kitaplarına merak
sarmıştım. Onları okumak yasaktı. Bir kitabı elime geçmişti
üzerinde de fotoğrafı vardı. Gardiyanlar elimde görünce, kitabın
kapağını yırtıp beni de iyice dövdüler. Ama ölümle burun buruna
geldim...
O nasıl oldu?
2000’nin başlarında, Bandırma cezaevindeyken Noel Baba operasyonu
oldu. Hayata dönüş operasyonunun tersiydi. Muhafazakâr tutuklulara
yönelikti. Bir anda askerler geldiler. Ne yapmak istedikleri de
belli değildi. Ramazandı oruçluyduk. Koğuşları gezmeye başladılar.
Molotof kokteyli atmaya başladılar. Dönemin Başbakanı Ecevit
“durdurun” dediği halde “biz emri genelkurmaydan aldık operasyon
durmayacak” diye telefon konuşmalarını duydum.
Hatırladım koğuşlarda yangın çıkmıştı.. Ölenler de vardı
sanırım...
Evet. Bir arkadaşım, Hasan Meriç öldü. Ben dahil 9 kişi ağır
yaralandı. Ambulansa bindirildim. Hastanede ufak bir pansuman
alakasız. Kolum kırıktı sallanıyordu bir sargı bezi bağladılar ve
beni kelepçelediler. İşkence gibiydi... Kanlı pantolonumu hala
saklıyorum.
Sonra..
Oradan da Eskişehir’e gönderdiler.
Kaç cezaevi gezdin?
Antalya, Nazilli, Bandırma, Eskişehir ve Bolu. Son olarak Bolu F
Tipi’nden tahliye oldum.
TAHLİYE OLDUĞUMU İNANMADIM , BABAM İKNA ETTİ
Tahliye sürecin nasıl oldu?
2004’te çıkarılan uyum yasası ile tahliye oldum. Hiçbir şeyden
haberim yoktu. Gardiyan geldi.” Yakup Köse” dedi. Gittim,
“eşyalarını ver” dedi. “Vermem” deyince “ver diyorsak ver” diye
çıkıştı. Sonra da “çantanı hazırla” deyince kandırıyorlar sandım.
Ailemle görüşmek istedim. Babam tahliye olduğumu söyledi. Annem
ağlıyordu, o hep bugünün hasretiyle yaşamıştı “Oğlumu tahliye eden
Tayyip Erdoğan’a hayatımın sonuna kadar dua edeceğim” diyordu.
Şaşkındım. Eşyalarımı toplayıp bir anda kendimi dışarıda
buldum.
Çocukken girdiğin cezaevinden genç bir delikanlı olarak çıkmak…
Nasıl bir duygu?
Çıktığımda ilk gökyüzüne baktım. Allah’a, hiç pişman olmadığımdan,
isyan etmediğimden dolayı şükrettim. Gerçi 14’ümde grip
24’ümde çıktım ama sakalımı kestiğim zaman 18 yaşındaki halime
dönüyorum. Allah o yılları benden almadı beden olarak. Sonrası yine
filmlik bir sahne… Polisler aldı beni. Ailem gelememişti yollar
kapalı idi. “Hoş geldin Yakup Köse askere gideceksin” dediler. Bir
gün hücrede tutular, karakola getirdiler. Oradaki komutanlardan
beri saçım sakalım için “dağdan mı?” getirdiniz dedi. Açıkladılar
“git saçını sakalını kes öyle gel” deyince ben mesajı almıştım.
Kaçtım. O günlerde askerlik yapacak ruh halim yoktu. Daha yapmadım
da. İmkânlarım el verse bedelli yasasından yararlanıp bu yükü
omuzlarımdan atmak istiyorum ama bakalım
nasip.
ÇIKTIĞIMDA DENGELER DEĞİŞİYORDU, ERDOĞAN'DAN GÜÇ
ALDIM
Çıktığında AKP vardı, dengeler değişmişti. 2004’ten beri ne
yapıyorsun?
Evet siyasi ve güç dengeleri ciddi anlamda değişiyordu. Sanırım
değişti de… Ticari hayata atıldım. Babam arabasını sattı verdi.
Beceremedim battım.
Ve şimdi seni idamla yargılayanları, mahkum edenleri dava
ettin. Bugüne kadar neden suç duyurusunda bulunmadın?
Beni 14 yaşında idam etmek isteyenler, şimdi “ortadan kaldırırlar,
yani öldürürler” diye, korktum. Başbakan Erdoğan’ın Ergenekon ve
Balyoz davalarının üzerine gittiğini görünce cesaret aldım. En
azından arkamda hükümet var diye düşünüyorum.
Kimleri suçluyorsun?
Başta beni tutuklayan savcıyı, beni yargılayan hakimi, Beni o
halimle cezaevine alan Cezaevi Müdürünü, Cezaevi Genel Müdürlüğünü,
Adalet Bakanı Mehmet Ağır’ı –kendisi bana göre fiili işkencecidir-,
Çevik Bir’i, İsmail Hakkı Karadayı’yı ve Teoman Koman’ı…
Bu isimlerin yargılanacaklarına inanıyor
musun?
12 Eylül’ün mimarları yargılanıyor. 28 Şubat’ı yapanların da
vereceği bir hesap var. Yargılanıp, hak ettikleri cezayı
alacaklarına çok inanıyorum.
Son olarak bu yargılamalardan maddi bir beklentin var
mı?
İlk önemli olan beni yargılayanların, yargılanması. Bu
hukuksuzluğun ortaya çıkması. Kararın çıkması ile ilerde maddi
tazminat davası açabilirim. Şimdi bu davaları açmak istismar
gibi gelebilir. Evim arabam yok. Ekmek alamadığım günler çok oldu
ama görülecek insani hesap daha önemli.