Diyorlar ki
bazıları;
“İnadına AKP, inadına
Recep Tayyip Erdoğan.”
Kimin inadına?
Yolsuzlukların üstüne
gidilsin, ortada bir yolsuzluk varsa gereken ceza verilsin
diyenlerin mi?
Herkese eşit mesafede
yaklaşılsın, insanları bizden-sizden diye bölmeyin, saçı
görünen-görünmeyen gibi komik ayrıma tabi tutmayın diyenlerin
mi?
İnsanlarımızın yaşam
standartları yükselsin, huzur içinde yaşasınlar, birlik beraberlik
içinde kol kola gezsinler diyenlerin mi?
“Hırsızlar”
suçüstü yakalandığında, bunu halka duyurmakla
mükellef medyanın mı?
Yoktan var edilmiş
bu topraklarda, ne bedeller ödenerek teslim
edilmemiş bu topraklarda, neden bu kadar huzur içinde yaşıyorken
birden bire kargaşanın içine düştüğünü sorgulamayan insanların
yerine, onlar için yazan-çizen, her türlü tehlikeyi göze alan,
kellesi koltukta gezenlerin mi?
Kimin inadına?
Demokrasinin
oraya taşıdığı ama demokrasinin varlığından son
derece rahatsız bir iktidar tepelerindeyken, demokrasinin
güzelliğini, olması gerektiğini, olmazsa olmaz olduğunu her
fırsatta dile getirenlerin mi?
Cumhurbaşkanı olsun,
başbakan olsun, milletvekili olsun, ne olursa olsun, bir
ayrıcalıkları olmadığını, onların bizlere hizmet etmek için
seçildiklerini, yani bizim için orada olduklarını size
hatırlatanların mı?
Bu ülkede “satmadık yer"
bırakmayan, “yanan ormanları oturup seyreden”, yanan orman
arazilerini söz vermelerine rağmen ağaçlandırmayan, her ne hikmetse
yanan bu arazileri hep aynı şirkete altın tepside sunanları görün
diyerek gerçeği gözünüzün içine sokanların mı?
Kimin inadına?
Hadi seni geçtim, kendimi
geçtim, daha güzel bir yaşam hak eden, olan-bitenden habersiz,
şu an okul bahçesinde, parkta koşup oynamaktan başka derdi olmayan
minik yüreklerin mi?
Kimin inadına?
Düşünmeden-taşınmadan bu
kadar mı eğreti bir cümle kurulabilir?
İnsan sadece “inat uğruna”
geleceğini nasıl karartabilir?