İmralı'ya ikinci heyet gidiyor!
Abone olArınç, Öcalan ile görüşmen için ikinci heyetin İmralı'ya gideceğini söyledi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, İmralı'daki
görüşmelerin neticesinde örgütün silah bırakabileceğini söyledi.
Görüşmelerdeki asıl amacın örgütün silah bırakması olduğunu anlatan
Arınç, İzmir'de yürütülen casusluk soruşturmasında kendisine
yapılan sunumun yüzünü kızarttığını söyledi.
Arınç, Bursa'da yayın yapan Line TV'de katıldığı ve Uludağ'dan
canlı yayınlanan programda, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
''İmralı süreci''ne ilişkin bir soru üzerine Arınç, Kürt
meselesinin Türkiye'nin 50-60 yılında en çok konuşulan konularından
biri olduğunu, daha sonra da 30 yıldan bu yana ülkenin terörle iç
içe bulunduğunu söyledi.
"ASIL AMAÇ ÖRGÜTÜN SİLAH BIRAKMASI"
Terörle mücadele eden asker olsun, sivil olsun herkesle
konuşulduğunda ''bu sadece silahla başarılacak bir şey değil,
mutlaka ekonomik, siyasi tedbirlere de ihtiyaç var' denildiğine
değinen Arınç, şunları söyledi:
''O yüzden hükümetimiz bir vesileyle örgüt ve örgütün lideri
konumunda olan kişiyle görüşmek imkanı buldu. Bu
görüşmelerle de amaç şudur; örgütün önce silah bırakması, eylemden
vazgeçmesi, kan dökülmemesi. İkincisi, mümkünse Türkiye
dışına çıkması, üçüncüsü oradan da belki bir şekilde dağılmak
suretiyle artık örgütün silahlı eylemde bulunmaktan vazgeçmiş
olması. Bunun arkasında da şüphesiz başka tedbirlerle artık örgütün
eylemlerinin sonuna geldiğini hepimizin bilmesi. Bu konuda Milli
İstihbarat Teşkilatımızın (MİT), geçmişte de yapılmış, geçmişte de
MİT ile bazı istihbari çalışmalar yapılmış, hatta bazen askerler
devreye girmişler. Öcalan ile Suriye'de, Suriye dışında belki
Türkiye'de bazı temaslar sağlanmış ama bir sonuç alınamamış. En son
bu temas sağlanınca ve olumlu cereyan edeceği düşünülünce,
anlaşılınca, biz bu konu üzerinde istihbarat örgütünün çalışma
yapması gerektiğini ve bunun sonucunun olumlu olabileceğini
düşündük. Şu andaki gidişatımız, bildiğiniz gibi bir heyet gitti,
BDP'li iki milletvekili. Şimdi bir heyet daha gidecek, Öcalan'ın
belli bir şekilde verdiği mesajlarla örgütün silah bırakmasının
mümkün olabileceği anlaşıldı. Ondan sonraki aşamaları da belki bu
görüşmelerin devam etmesi suretiyle bir şekilde temin edilmiş
olacak.''
"YÜZÜM KIZARDI, UTANDIM"
Palamentoda bu dönem çok önemli işler yapıldığına, bunlardan
birinin de ''Darbeler Komisyonu''nun kurulması olduğuna değinen
Arınç, bu konuda komisyonun MİT'ten de bazı bilgiler istediğini
hatırlattı. Arınç, şunları söyledi:
''Bu bilgiler içerisinde de benimle ve bazı isimlerle ilgili
suikast yapılacağı, bunların planlarının, programlarının yapıldığı,
hedef haline getirildiğimiz söylendi. Bu belgeler, halen o
komisyonun eki olan bilgilerin içinde yer alıyor TBMM'de. En son da
İzmir'de bir askeri casusluk soruşturması ki 2010 yılının sanıyorum
temmuz ayından itibaren başlamış. Bu konuyla ilgili olarak da
emniyetten aldığım bilgiler ve yayınlanan bilgiler var.
İzmir'de Emniyet Müdürlüğü'ne fuhuş iddiasıyla bir ihbarda
bulunuluyor. Türkiye'de böyle bir olay var. Genç kızlar şu veya bu
sebeple birilerinin tuzağına düşürülüyor, eskort kız olarak
çalıştırılıyorlar... Emniyet böyle basit bir ihbar olarak
aldığı meselede, ilerledikçe aysbergin yüzeyi tamamen ortaya
çıkıyor ve maalesef kadınları ve kızları kullanmak suretiyle
askeriyenin, mülki idarenin içinde bazı yerlere sızıldığı ve bazı
kişilerin kendi özel görüntülerinin veya ailelerinin veya
kızlarının özel kameralarla çirkin görüntülerinin şantaj amaçlı
kullanıldığı gibi bir sonuca varılıyor. 2000 sayfaya yakın
bir iddianame, şu anda 80 küsur kişi tutuklu, tam bir felaket. Bana
bir saatlik bir sunum yaptılar yüzüm kızardı, utandım.
Çünkü maalesef kullanılan o bayanların bir kısmı çok mahrem
noktalara kadar girmek suretiyle elde elde ettikleri, aynı zamanda
da 'bak sen bu işi yapmazsan elimizde şu kayıtlar var, senin
terfine engel oluruz, ailene bunları ihbar ederiz' diyerek bazı
gizli bilgileri elde ettikleri de görülüyor. Bu gizli belgelerin
bir kısmı plan ve programlardır, cephaneliklerin nerede olduğundan
hangi kıyıda çıkarma yapılacağından, hangi kıyıda tatbikatlar
olduğundan bahseden birtakım belgeler.''
"İRAN'A DÖNERDİK..."
Memur-Sen'in öncülüğünde, başörtüsüyle ilgili başlatılan imza
kampanyasına ilişkin soru üzerine Arınç, çalışmadan haberinin
olduğunu, sendikanın bunu toplumsal bir görev olarak bildiğini,
yapılanları olumlu bulduğunu söyledi.
Milletin neyi arzu ettiğini gösterebilmesi gerektiğini, bunun
demokratik bir hak olduğunu dile getiren Arınç, hem eşinin hem de
kızının yıllarca başörtüsü nedeniyle acı çektiğini söyledi.
Kimsenin zorla başını açmak istemedikleri gibi kimsenin de zorla
başını örtmek istemediklerini de anlatan Arınç, şöyle konuştu:
"Bir kadının zorla başını örtmek isteseydik İran'a dönerdik.
Halbuki biz İran'dan farklıyız, rejimiyle de inancıyla da
her şeyiyle de farklıyız. Orada her kadının başı yarım da
olsa dörtte bir de olsa mutlaka örtünmek zorunda. Hayır, böyle bir
şey yok. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Ama bunun tam aksi 'her
kadının başı açık olacak' diyen laikçi yobazlar varsa, bu da çok
yanlış. Bırakın kadınlar kendi kararlarını
versinler...''
"ETEĞİN DİZ BOYUNA BAKMAYIZ"
Örtünmenin de örtünmemenin de meşru ve makul olduğunu
vurgulayan Arınç, şunları söyledi:
''Onun beyninin içine girip, kalbini yararak, 'sen neden
başını örtüyorsun' diyemeyiz. Buradan tekrar ilan ediyorum Bülent
Arınç olarak ta başından beri bizim kanaatımız şudur; bir kadın
başını açmak istiyorsa, bu sadece başörtüsüyle de ilgili değil,
kendi kıyafetini nasıl tasarlamışsa, eteğinin diz boyuna,
döpiyesine, tayyörüne bakmayız. Bırakalım da bu tercihi
kadının kendisi yapsın. Biz buna saygı gösteririz ama başını örtmek
isteyen bir insanın sırtına manto dahil ne giymek istiyorsa isteyen
bir insanın da iradesine saygı göstermemiz lazım. Şimdi oradan
baktığımız zaman, önce kızımızla biz üniversitelerde bu yasağı çok
acı bir şekilde gördük."
"BAŞÖRTÜSÜ SORUNU"
Başörtüsü konusunun 3 yerde karşılarına çıktığını ve başörtülü
öğrencilerin üniversitelerde okuyabileceğinin görüldüğünü belirten
Arınç, kamuda çalışanların başörtülü olarak görev yapabilmesi için
toplumda ciddi bir mutabakatın oluşması ve bu konuda
hükümet ile parlamentonun anlayış birliğine varması
gerektiğini söyledi. Kişisel olarak başörtülü kadınların
ve diğer tercihlerin, aynı ölçüde haklarından istifa etmeleri
gerektiğini söyleyen Arınç, ''önümüzdeki dönemde
başörtülü bir milletvekili olabilir mi?'' sorusuna ise ''Umarım ki
önümüzdeki seçim veya ondan sonraki seçim, ama gelecekte mutlaka bu
parlamentodaki yasağın da kamudaki yasağın da bir şekilde, ama
demokrasi, hukuk içerisinde çözülmesini arzu ederiz'' yanıtını
verdi.