İmralı Heyeti'nden flaş açıklama! Çözüm devam edecekse...
Abone olHDP Grup Başkanvekilleri İdris Baluken ve Pervin Buldan ile Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'den oluşan İmralı Heyeti, yazılı bir açıklama yaptı.
HDP İmralı Heyeti, çözüm süreci devam
edecekse Öcalan'ın müzakere çalışmalarını kendi insiyatifiyle,
kendi belirleyeceği zaman diliminde, kendisinin önereceği her
kesimden heyetlerle yürütebileceği koşulların sağlanması
gerektiğini belirtti.
Dolmabahçe mutabakatının hazırlanmasına ve deklare edilmesine
kadarki süreçte, heyetin yürüttüğü çalışmaların tüm kamuoyunun ve
halkın malumu olduğunun belirtildiği açıklamada, bu süreçte heyetin
bir yandan İmralı-Kandil-Ankara arasındaki görüşme trafiğinin aktif
yürütücüsü diğer taraftan ise Parlamento grubu ile birlikte çözüm
sürecinin amacına ulaşmasını sağlayacak olan Meclis'teki yasal
çalışmaları hazırlayan doğrudan muhataplık görevini yürüttüğü ifade
edildi.
"AKP HÜKÜMETİ BARIŞ YERİNE İKTİDARI ÖNCELEYEN BİR SİYASİ
TAVIR İÇERİSİNE GİRDİ"
Kalıcı barışa ulaşmak için bir 'İzleme Heyeti'nin kurulması ve bir
haftalık zaman dilimi içerisinde resmi müzakerelerin başlaması
temelinde silahların devreden çıkarılacağı kongre çağrısının Öcalan
tarafından yapılması aşamasına gelinmesinin, dünya örneklerinde de
rastlanmayacak düzeyde, hızlı bir yol yüründüğünün ve etkili bir
sonuç alındığının göstergesi olarak değerlendirilmesinin istendiği
açıklamada, "Ancak kalıcı barışın arifesine geldiğimiz bir
dönemde, 7 Haziran seçim sath-ı mahalline girilmesi ve AKP
hükümetinin barış yerine iktidarı önceleyen bir siyasi tavır
içerisine girmesi gelmiş olduğumuz tarihi aşamayı maalesef farklı
bir noktaya savurmuştur. Tam da bu dönemde Cumhurbaşkanı
Erdoğan'ın 'İzleme heyeti olmaz', 'Dolmabahçe Mutabakatı yanlış',
'taraf yok', 'masa yok', 'Kürt sorunu yok' demek suretiyle ortaya
koyduğu iktidar perspektifi Çözüm Sürecini durdurma pahasına
milliyetçi tabanı kendi arkasına yığma arayışı olarak
değerlendirilmelidir.
KALICI BARIŞA HİZMET İÇİN...
Seçim sürecinde Ağrı Diyadin’de, Adana ve Mersin’de, Bingöl
Karlıova’da ve son olarak Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda patlayan
bombalar ve silahlar da sadece kalıcı barışa hizmet için
yürüttüğümüz parti çalışmalarını değil, aynı zamanda barışa ulaşmak
için yürüttüğümüz Çözüm Süreci’ni de takatsiz bırakacak şekilde
kanatmıştır. Tüm bu olumsuzluklara 7 Haziran seçimlerinde halkımız
müdahale etmiş, provokatif gerilim ve savaş arayışlarına karşı tüm
Türkiye sandıklarında müzakere ve uzlaşma temelinde Demokratik
Siyasi Çözümü tüm dünyada gündemleştirecek şekilde yeniden
güncellemiştir. Aynı zamanda tüm halkımız 7 Haziran’da
bütün sorunların çözüm adresi olarak Meclisi, Parlamento'yu
göstermiştir." denildi.
"ÇÖZÜM GÜNDEMİ KAOS VE ÇATIŞMA GÜNDEMİYLE
DEĞİŞTİRİLDİ"
7 Haziran'da tarihi bir hezimet yaşayan Ak Parti hükümetinin halkın
verdiği mesajı doğru okuyup buna dair yeni politikalar oluşturmak
yerine seçimden hemen sonra müzakere ve çözüm gündemini kaos ve
çatışma gündemiyle değiştirme, barış taleplerini göz ardı etme
yolunu tercih ettiğinin ifade edildiği açıklamada, şu görüşlere yer
verildi: "Seçimden hemen sonra Diyarbakır’da bir İhya Der
yöneticisi ve üç partili arkadaşımızın yaşamını yitirdiği
provokatif süreci bu bağlamda değerlendirmekteyiz. Nitekim seçim
sonrası çözüm sürecinde yer alan, AKP’li heyet üyeleri dâhil olmak
üzere, hükümet yetkililerinin yapmış olduğu açıklamalar da çözüm
sürecinden AKP hükümetinin kalıcı barışa ulaşmayı değil, tek başına
iktidar olmayı ve Erdoğan’a başkanlık yolunu açmayı amaçladığını
açık bir şekilde ortaya koymuştur. Bu amacına ulaşmanın
siyasal ve toplumsal olarak mümkün olmadığını anlayan Erdoğan ve
AKP hükümeti çözüm sürecinin siyasal ve toplumsal ayaklarına, tıpkı
2012 döneminde olduğu gibi, tam anlamıyla topyekûn bir savaş
konseptiyle cevap vermiştir. Her gün devreye konan siyasi
tutuklamalar, askeri imha operasyonları, Zergele’de olduğu gibi
kadınları merkeze alan sivil katliamlar, orman yakma-köy
boşaltma-güvenlik bölgeleri gibi OHAL uygulamaları, son örneğini
dün Silopi’de yaşadığımız sokak ortası yargısız infazlar, HDP’ye
yönelik hedefleştiren politikalar, Demokles’in kılıcı olarak ortada
tutulan dokunulmazlık ve parti kapatma arayışları ve Sayın Öcalan
üzerinde dört ayı aşkın bir süredir yürütülen Ağırlaştırılmış
Tecrit Konsepti AKP’nin hayata geçirdiği savaş konseptinin kısa bir
özeti olarak burada ifade edilebilinir."
"CEYLANPINAR'DA DEVREYE KİRLİ PROVOKASYON
KONDU"
32 gencin bombalarla paramparça edilecek şekilde yaşamını yitirmesi
ile sonuçlanan Suruç katliamı ve akabinde Ceylanpınar’da devreye
konan kirli provokasyonun da bu savaş konseptinin devreye konması
için önceden bilinçli bir şekilde planlandığı görülen gerekçeler
olarak hükümet tarafından kullanıldığının ileri sürüldüğü
açıklamada, şu değerlendirmede bulunuldu: "Suruç katliamının asıl
nedeninin Hükümetin yürüttüğü Rojava ve Suriye politikası olduğu
gerçeği, tüm ulusal ve uluslararası kamuoyu tarafından tespit
edilmiştir. Hükümetin başından beri büyük yanlışlarla
yürüttüğü Rojava ve Suriye politikası özellikle Gıre Sıpi’nin halk
savunma güçleri tarafından özgürleştirilmesinden sonra aleni bir
hasmane tutuma dönüşmüş, Rojava devrimini uluslararası alanda
boğmaya çalışan yalana dayalı psikolojik bir kampanyanın çalışması
Erdoğan, AKP ve yandaş aygıtları tarafından devreye konmuştur.
Böylesi ağır bir süreç yaşanırken ve çözüm süreci adeta adım adım
agoniye doğru gönderilmeye çalışılırken, son dönemde AKP
hükümetinin yetkilileri ve emrinde bulunan yandaş medya olumlu bazı
gelişmelerin yaşandığına dair bir algı operasyonu yürütmek
istemektedir.
Bu konuda sınırda bekletilen cenazelerin ülkeye alınması gibi
pazarlık konusu yapılması bile insanlık ayıbı olarak görülen bir
konu hakkında yapılan bazı temasları kullanmaktan bile imtina
etmemektedirler. Tüm bu algı operasyonu içinde de Sayın Öcalan’ın
ağırlaştırılmış tecrit altında tutulan durumunu ve heyetimizin
kendisi ile görüşmek üzere yaptığı sözlü ve yazılı resmi
başvuruları da heyetimize yönelik bir itibarsızlaştırma kampanyası
üzerinden kamuoyunun gözünden kaçırmak istemektedirler."
"AKP HÜKÜMETİNİN ÖCALAN İLE GÖRÜŞME TRAFİĞİMİZİ BELİRLEYEN
KONUMU KALMADI"
İmralı Heyeti olarak bu topyekûn savaş konseptinin devrede olduğu,
Öcalan üzerinde ağırlaştırılmış hukuk dışı, insanlık dışı tecrit
konseptinin yürütüldüğü, AK Parti’nin savaş naralarının bütün
toplumda büyük bir gerilim ve korku yarattığı bir dönemde, devreye
konan bu itibarsızlaştırma ve beklenti yaratma politikalarının
amaçlarına karşı tüm kamuoyu ve halkın duyarlılığa davet edildiği
açıklamada, "Bu savaş konseptinin devreden çıkması için
askeri ve siyasi operasyonların durması, tarafların çatışmasızlık
konumuna dönmeleri, ağırlaştırılmış tecritin kaldırılması, müzakere
mekanizmalarının yeniden kurulması gerekliliğini tüm
duyarlılığımızla tarihi bir sorumluluk olarak bir kez daha
yineliyoruz. Türkiye ve Ortadoğu halklarının demokratik geleceğini
doğrudan etkileyecek olan Çözüm Süreci’nin gerekliliklerini bir an
önce yerine getirmesi hususunda AKP hükümetini uyarıyoruz.
İmralı Heyeti olarak Sayın Öcalan ile görüşme isteğimizin bu
kapsamda değerlendirilmesi gerektiği tüm kamuoyunun bilgisi
dâhilindedir. Bu kapsamda çözüm sürecinde güvenilirliğini büyük
ölçüde yitirmiş AKP hükümetinin Sayın Öcalan ile görüşme
trafiğimizi belirleyen konumunun kalmadığını ifade etmek
istiyoruz.
Süreç devam edecekse Sayın Öcalan’ın müzakere çalışmalarını
kendi insiyatifiyle, kendi belirleyeceği zaman diliminde,
kendisinin önereceği her kesimden heyetlerle yürütebileceği
koşulların sağlanması gerektiği kanaatindeyiz. Sayın Öcalan için
temin edilecek bu müzakere konumu, müzakerelere farklı toplumsal
kesimlerin katılımını sağlayarak, sürecin şeffaflaşması ve barışın
toplumsallaşması potansiyelini açığa çıkaracaktır. Dünya
müzakere örneklerinde de sayısız örneğin görüleceği bu koşulların
sağlanması, bu uygulamaların Sayın Öcalan’ın müzakere statüsünü de
belirleyecek şekilde bir yasal düzenleme ile güvence altına
alınması barış açısından tarihi bir zorunluluk olarak önümüzde
durmaktadır. Dışarıdaki tüm olumsuz gelişmeleri ve her gün
can kayıpları ile sonuçlanan çatışmalı süreci hemen hayata
geçebilecek ve Çözüm Süreci’ni hızla kalıcı barışa götürebilecek
böylesi bir düzenleme üzerinden sağlayabileceğimizi ifade etmek
isteriz. Kalıcı barış açısından atılabilecek bu basit ancak tarihi
adımlar somutlaşmadan, çözüm süreci ile ilgili AKP hükümetinin
samimi bir yüzleşmeye gittiğini gösteren hiçbir gelişme yaşanmadan
heyetimizin İmralı işkence sistemi ve Ağırlaştırılmış Tecrit
Konsepti devredeyken yapacağı ziyaretin tarihsel bir gelişmenin
önünü açmaktan uzak olarak gördüğümüzü kamuoyuna ifade etmek
isteriz. Sorun heyetimizin Adaya gidip gitmemesi değil, sürecin
yürütücüsü olan Sayın Öcalan’ın eşit ve özgür müzakere koşullarında
çalışmalarını yürütüp yürütmeyeceğidir. Bu anlamda, Heyetimiz
üzerinden yaratılmak istenen tüm yapay gündemlerin meselenin
çözümünü gözden ırak tutma amaçlı olduğunu belirtir, tüm kamuoyunu
ve halkımızı kalıcı barış yollarını, tarihi bir sorumluluk olarak,
inşaya bir kez daha davet ederiz." ifadeleri kullanıldı.
"HEYETİMİZE, PARTİMİZE, HALKIMIZA SALDIRARAK GÜNDEMDE
KALMAYA ÇALIŞIYORLAR"
"Kararsızlıkları ve beceriksizlikleri ile çözüm süreci
boyunca heyetimize, kamuoyuna ve halkımıza en küçük bir güven
kırıntısı bile vermemiş AKP’li bazı heyet üyelerinin son dönemlerde
heyetimize, partimize ve halkımıza saldırarak kendilerini gündemde
tutma, mevcut konjonktürde kendilerine yeni konum edinme çabalarını
büyük bir ibret ile takip etmekteyiz." denilen açıklamada,
"Bunun için Dolmabahçe mutabakatı örneğinde olduğu gibi tüm
kamuoyunun şahitliğinde gerçekleşmiş, geçmişte bizzat içinde
bulundukları birçok çalışmayı da inkâr etmekten ve bu konuda aleni
yalan söylemekten bile çekinmemektedirler. Haddini bilmeyen bu
pervasızlıkla emrindeki yandaş medyanın gazete sayfalarında ya da
editör masalarında hazırlanmış ısmarlama röportajlara kamuoyunun ve
halkımızın hiçbir şekilde prim vermediğini belirtmek isteriz.
İçerisine girmiş oldukları büyük acizlikten kurtulmak ve kendine yeni bir konum sağlamak için bir takım lümpen kavramlar ve sürekli sahte gündemlerle Sayın Öcalan’a araçsallaştırma düzeysizliği ile yaklaşanlar, çözüm sürecinde muhataplık konumlarının 7 Haziran seçim süreci itibariyle ortadan kalktığını kavramak durumundadırlar. Belli ki süreç boyunca çözüm çabalarından dolayı Cumhurbaşkanı ve Başbakan tarafından sürekli azarlandığını söyleyenler, bugün düğmesine basılan savaş konsepti ile beraber gerilimi besleyen tutumlarıyla her ikisine yaranma arayışı içerisindeler. Samimi çözüm tavrının barışta rolünü oynayamayanların kişisel istikballerini koruma çabaları ile değil, şartlar ne olursa olsun, barışa sahip çıkma erdemi ile mümkün olabileceğini bu çevrelere bir kez daha hatırlatmak isteriz." değerlendirmesine yer verildi.