IMF’siz Türkiye’yi bekleyen riskler
Abone olForbes dergisi, Türkiye'yi IMF'siz süreçte bekleyen riskler üzerine yayımladığı bir analize yer verdi.
Forbes dergisi, uluslararası piyasalara yönelik
araştırmalar yapan bağımsız araştırma ve danışmanlık şirketi Oxford
Analytica’nın Türkiye’yi IMF’siz süreçte bekleyen riskler üzerine
yayımladığı bir analize yer verdi.
Analizde, Türkiye ile IMF arasında bir stand-by anlaşması
yapılmayacağına yönelik haberlere rağmen ülkede iç piyasanın
dengeli duruşunu devam ettirdiği ancak yine de bu gelişmenin belli
başlı riskleri ortaya çıkardığı belirtildi.
Uzmanlar karar öncesindeki analizlerinde, IMF ile imzalanacak bir
anlaşmanın, küresel ekonomik krizle bağlantılı zorluklara karşı
Türkiye’ye güven duyulmasına devam edilmesine sağlayacağını
öngörüyordu.
Ancak Ankara hükümeti, küresel krizin etkilerinin azaldığını ve
ülke içindeki ekonomik durgunluğun sona erdiğini düşünerek, böyle
bir anlaşmaya gerek kalmadığına karar verdi.
Hükümet, 2010’daki ekonomik faaliyete yönelik gelen ilk verilerin
ışığında, IMF desteği olmadan bile yüzde 3.5’lik GSİYH artışı
hedeflerine ulaşabileceklerine inanıyor.
İKİ FARKLI RİKS SENARYOSU
Analizde, IMF anlaşması olması ülkenin ekonomik görünümü için büyük
bir değişiklik yaratmasa da belli başlı riskler doğurabileceği
belirtildi ve Türkiye için iki önemli risk senaryosu çizildi.
Bunların ilkinde, hükümetin gelecek yıl yapılacak genel seçimlerde
desteğini kaybetmemek için mali politikasını gevşetebileceği ve
finansal alanda gerçekleştirilmesi gereken yapısal reformların rafa
kaldırılabileceği belirtildi.
Bu durumda, ülkenin borcunun GSYİH’a oranının tahmin edilenden daha
hızlı bir şekilde yükselebileceği ve seçimler dolayısıyla yapılan
harcamalar yüzünden bütçe açığının daha fazla artabileceği
öngörülüyor.
Bütçe açığının yükselmesi ise ülkedeki faiz oranları artırabilir ve
özel sektör için finansman kolaylığını sınırlayabilir.
DIŞ BORÇLARINI ÖDEMEKTE ZORLANABİLİR
İkinci senaryoda ise; Türkiye’nin IMF’den kredi almaksızın dış
borçlarını finanse etmekte zorlanabileceği belirtildi.
Ülkenin dış borçlarını ödeyememesi de liranın değerini düşürüp,
faiz oranları ve enflasyonun yükselmesine neden olabilir. Bu durum
da tüketicilerin ve iş dünyasının ekonominin gücüne olan güvenini
sarsacaktır.
Bu senaryoların gerçekleşme olasılığı önceden tahmin edilemeyecek
birkaç faktöre bağlı. Özel sektörün dış kaynaklı borçlarını
çevirebilme kapasitesi, Türk tüketicilerin ellerinde döviz tutmayı
ya da yurt dışında varlık sahibi olmayı ne kadar tercih edecekleri
bu faktörlerden bazıları.
Analizde bütün bu olasılıkların gerçekleşmesiyle, hükümetin riski
ortadan kaldırma şansının az olduğu ve liranın önümüzdeki birkaç ay
içinde değer kaybetmesi durumunda, daha sert ve yıkıcı
düzeltmelerin görülebileceğine dikkat çekildi.