İmamoğlu’nun sorunları bitmek bilmiyor

Tülin Türkoğlu tulindindar@hotmail.com

Ekrem İmamoğlu’nun tek sorunu Cumhurbaşkanı adayı olmak değil, 1990 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki Girne Amerikan Üniversitesi’nden İstanbul Üniversitesi’ne yatay geçişle gelmiş olması…


Bu konuyu geçtiğimiz haftalarda da kaleme almıştım. Konu taze ve gündemde olmasına rağmen İmamoğlu cephesi suskun. İstanbul Üniversitesinden 1994 yılında alınan diploma ile ilgili tartışmalar devam ederken Ekrem İmamoğlu’nun kıymetli babası Hasan İmamoğlu tartışmaya katıldı.

“Yatay geçiş yapan sadece benim oğlum değildi. O zaman aynı fakülteden sanırım bir hafta- 10 gün içinde yaklaşık 11 kişi daha nakil yapmış. Bu nakiller şahsa ait bir durum değil. Yasadışı bir durum söz konusu değil. İki üniversite arasında yapılan bir geçiş. Ayrıca bu oğluma özgü bir durum da değil” dedi.

Peki bu başvuru nasıl kabul edildi. Girne Amerikan Üniversitesi özel bir üniversite, Yatay geçiş yapılan tarih 1990, Yatay geçiş yapılması o tarihte yasal olarak mümkün değil, Yüksek Öğretim Kurumu tarafından Girne Amerikan Üniversitesi’ne 1993 yılında denklik verildi, 1985 yılından beri Türkiye’de denkliği bulunan Doğu Akdeniz Üniversitesi’nden İstanbul Üniversitesi’ne yatay geçişte bir engel yok. Ama Girne Amerikan Üniversitesi’nin, İmamoğlu’nun yatay geçiş yaptığı 1990’da denkliği yok.


Denkliği olmayan bir üniversitenin hukuksuz yatay geçişle verdiği diplomanında geçerliliği yok. Hatta yapılan yüksek lisansında hükmü yok.


Ekrem İmamoğlu’nun en az Cumhurbaşkanı adaylı konusu kadar önemli ve dikkat çekici bu konuyu aydınlatmasının yanında,


İstanbul Üniversitesi yönetimi ya da Yüksek Öğretim Kurumu’nun mevcut durum hakkında kamuoyuna bir açıklama yapması doğru olandır.


Eğer ki yatay geçiş işleminde herhangi bir usul hatası yapılmadıysa, Ekrem İmamoğlu’na haksızlık yapılmaması adına da mevcut durum netlik kazanmalıdır. Benzer bir durum yıllarca Sayın Erdoğan’ın diplomasıyla ilgilide yaşanmıştı. Marmara Üniversitesi belgeleri gösterip tartışmaya noktayı koymuştu.

ABD Ana Sponsor

7 Ekim’de başlayan İsrail’in Filistin’i işgali sonrasında; Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan;

“Anadolu’nun savunması Gazze’den başlar”

“Günümüzün Hitler’i olan Netanyahu ve çetesi durdurulmazsa, savaş bölgeye yayılır” uyarısında bulunmuştu.

Erdoğan’ın uyarısı gerçek oldu. Savaş bölgeye yayılmaya başladı. Savaş sınırlarımıza yaklaştı.

İşgal, terör, yağma, saldırganlık hemen yanı başımızda.

Böyle bir durumda sadece birlik olunmalı.

Muhalefet, iktidar meselesi…

Erdoğan, Türkiye meselesi…

Siyasi husumet, siyasi rekabet…

Meselesi olarak görmeden yaşananları doğru analiz ederek

“Söz konusu vatansa gerisi teferruattır” ruhuyla birleşerek yol almamız gereken günlerdeyiz.

Tehlike burnumuzun ucunda.

Sayın Erdoğan, “Vaat edilmiş topraklar hezeyanıyla hareket eden İsrail yönetiminin, tamamen dini bir fanatizm ile Filistin ve Lübnan’dan sonra gözünü dikeceği yer, açık söylüyorum, bizim vatan topraklarımız olacaktır”.

7 Ekim’den beri yaşananlar bu tehdidi teyit etmektedir.

Bu yaşananlar İsrail’in tek başına yapabilecekleri değil. Bu projenin ana sponsoru ABD’dir.

Ayağa Kalkmak Milli İradeye Saygıdır

Meclis’in açılışı öncesinde CHP grubundan milletvekillerine, Cumhurbaşkanı Erdoğan salona girerken ayağa kalkılacak ama alkışlanmayacak diye bir mesaj gitti. Milletvekilleri ve CHP’nin bir kısım seçmeni bu duruma tepki gösterdi. Meclis’e gelmeyen vekiller oldu. Meclis’e gelipte ayağa kalkmayan vekiller de oldu.

Sayın Erdoğan, 28 Mayıs 2023’te 27 milyon 834 bin oyla Cumhurbaşkanı oldu.

Sayın Erdoğan, o kürsüde milli iradenin temsilcisi olarak konuşuyor.

Milletin seçtiği Cumhurbaşkanı karşısında ayağa kalkmamak millet iradesine saygı duymamaktır.

Sayın Özgür Özel, milli meselelerde milli bir ruhla hareket ediyor. Fakat CHP seçmeni liderini takdir etmiyor.

Sayın Özel, seçmene rağmen bir duruş sergiler ve bu duruşu parti içinde kabul ettirirse CHP seçmeninin yanına sağ seçmenide monte eder.

Katiller ve Sapıklar Aramızda

21 Ağustos’ta kaybolan Narin Güran cinayeti sessizliğe bürünmüşken, katil ya da katiller gerekli cezayı henüz almamışken, 2 yaşındaki Sıla bebek tecavüzünün şokunu atlatamamışken, Osmaniye’nin Düziçi ilçesinde 18 kişinin cinsel istismarına uğrayan 14 yaşındaki kız çocuğuyla bir kez daha sarsıldık…

Şüphelilerden 10’u tutuklanırken 8’i adli kontrol şartıyla serbest bırakılmışken adaletten ve uygulanabilir cezalardan nasıl söz edebiliriz. Cezaların ağır olması değil mutlak uygulanabilir olması oldukça önemli. Bu konuda Adalet Bakanı Sayın Yılmaz Tunç ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Sayın Mahinur Özdemir Göktaş’ın konuyu dahil olması kamu vicdanını rahatlatacaktır.