Yine karnımızdan konuşuyoruz. Eğitim sistemine yeni düzen
getirmek isteyenlerin de, bu düzene karşı çıkanların da akıllarında
imam hatip liseleri var ama savunmaların da eleştirilerinde
gerekçeleri farklı.
Bir kere dördüncü sınıfı bitiren bir öğrencinin hangi alana
yönlendirileceği meselesi tam bir komedi. Öğretmenlerin, her hangi
bir öğrenci için öğrencinin velisine “bu çocuktan olsa olsa tornacı
olur” diyerek meslek önerdiklerini düşünebiliyor musunuz? Ya da 11
yaşında bir çocuk için “doktor” olacak öngörüsünde
bulunabildiklerini?
Bu durumda velilerin vereceği tepkiyi hesaplayabiliyor
musunuz?
Dördüncü sınıfı bitiren bir çocuğun ne olacağına öğretmen karar
veremez, çocuk da bu kararda söz sahibi olamaz, geriye bir tek
veliler kalıyor. Bu bir Türkiye gerçeğidir, veliler de meslek
seçiminden çok çocuğun alacağı eğitim ile ilgileneceklerdir. Kötü
alışkanlıklardan uzak, disiplinli, dine imana yakın ya da uzak
kriterlerine göre karar vereceklerdir.
Bu kriterler göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye’deki
hassasiyetler de düşünülürse , ilkokulun ikinci kademesinde bütün
meslek derslerinden fazla, “imam hatip” müfredatına uygun derslerin
konulacağını tahmin edebiliriz.
Zaten tartışmanın temelinde de, kimse söylemese de bu gerçek
yatıyor.
…
İmam hatipler meslek okulu mudur?
İmam hatip okulları kurulduğundan beri eğitim sisteminin en çok
tartışılan başlığı. Kimi zaman çocukların, özellikle kız
çocuklarının okula gönderilmesi için bir avantaj olarak sunuldu,
kimi zaman laik sistemin düşmanı olarak gösterildi. 28 Şubat’ta
imam hatiplerin ilk bölümleri kapatıldı. Getirilen yeni düzendeyse
beşinci sınıftan itibaren imam hatip sistemi yeniden
uygulanabilecek. Ama buradaki asıl soru “imam hatip okulları”
meslek lisesi midir, değil midir sorusu…
Geçmişte yöneticiler, talim terbiye kurulları da dahil, birçok
kez bu soruyu sordular. Ortaya aslında ortak bir kanaat de
çıktı.
1.İmam hatip okulları bir meslek okulu değildir.
2.Veliler çocuklarını imam hatip okullarına meslek öğrensin diye
değil kötü alışkanlıklardan korunsun, din iman öğrensin diye
gönderiyorlar.
Bu tespitler yapıldıktan sonra çözüm önerileri de ortaya kondu.
İmam hatipler kapatılsın, yerine sayıları sınırlı din liseleri
kurulsun. Ortaya çıkacak din eğitimi eksikliği ise, müfredata
yerleştirilecek ve seçmeli hale getirilecek yeni din dersleri ile
kapatılsın.
Böylece bir taşla iki kuş vurulacaktı. Hem imam hatip tartışması
sonlandırılacak hem de zorunlu din dersi uygulamasına son
verilecekti.
Ancak o zaman bu çözüme iktidar partisi cesaret edemedi.
Dengeler de yeni sistemi koymak için uygun değildi. Ama bugün daha
uygun bir atmosfer var.
Tartışmanın merkezine imam hatipleri yerleştirmek yerine din
eğitimini konuşmak çözümü kolaylaştıracaktır. Belki o zaman din ile
ilgili gerçek meslek okullarını kurmak da mümkün olacaktır.
Ama yeter ki insanlar karınlarından konuşmayı bıraksınlar.
Dertlerini açık açık söyleyebilsinler.
Konuşanlar da “sen kendi işine bak” sözleriyle
terslenmesinler…