İLKOKULU BİLE BİTİRMEDİLER AMA... Her ne kadar bazı işleri çok iyi yapabilmek için "eğitim" gerekli ise de özellikle gösteri dünyasında bunun tam tersine örnek gösterilecek pek çok ünlü var. Çoğu maddi olanaksızlıklar yüzünden ilkokulu bile bitiremediler ama doğuştan gelen yeteneklerine azim, sebat, sabır ve çalışkanlık da eklenince "şeytanın bacağını kırıp" şöhrete kavuştular. İşte bazıları ilkokulu zor bitiren bazıları bitirmeye bile imkan bulamayan ünlüler. Hayat öyküsü 1945 yılında Adana'nın Hürriyet Mahallesi'nde başladı. Babası Cumali, dönemin en ünlü dublaj sanatçısı olan ve Yeşilçam'ın bir çok yıldızına sesini veren Ferdi Tayfur'un hayranı olduğu için ortanca oğluna Ferdi Tayfur adını verir. Baba Cumali'nin en büyük arzusu oğlunun iyi bir eğitim görmesidir. Ama Cumali, oğlu daha o küçücük yaşındayken öldürülünce Ferdi Tayfur'un öğrenim hayatı da yarıda kesilir. Okulu bırakmak zorunda kalır Ferdi Tayfur. Çiftlikte çalışır ve ailesinin geçimine katkıda bulunur. Ama daha gencecik yaşında aklının ve yüreğinin bir köşesinde hep o hayali taşır: "Bir gün ünlü bir şarkıcı olacaktır." Çukurova'da pamuk tarlalarında traktör şoförlüğü yaparak geçirdiği günler boyunca bu hayaliyle bir türlü vedalaşmaz Ferdi Tayfur. Hayalini gerçekleştirmek için Adana'dan İstanbul'a gelir. Albüm çıkarmaktır amacı. Ama o dönemde onun kadar genç şarkıcılara rağbet yoktur henüz. Bu yüzden tekrar Adana'ya döner. Yine pamuk tarlalarında traktör şoförlüğü yapmaya devam eder. Takvimler 1968 yılını gösterdiğinde bir kez daha İstanbul'a gelip şansını dener Ferdi Tayfur. Bu kez de Seda Plak ile iki plaklık bir anlaşma yapar. Ama o da hayal kırıklığı olur onun için. Yine talihini yenememiştir. Ümitsizlik içinde tekrar Adana'ya döner. Ancak o hiç pes etmez. Hatta o dönemi anlatırken " "Yılmadım, inatla çalışmaya devam ettim. Traktör başında bile şarkı besteliyordum" diyor Ferdi Tayfur. 1973 yılında Görsev Plak adına yaptığı "Kır Çiçekleri" adlı 45'lik, ancak Ferdi'nin geçimini sağlamaya yeter. Ama aradığı, istediği çıkışı bir türlü yapamaz. Ama artık kader yavaş yavaş ona gülen yüzünü göstermeye başlamıştır. Satılan her plak başına 1 lira alan Ferdi Tayfur geçim zorlukları içinde nişanlanır ve kısa bir süre sonra evlenir. 1974 yılında yaptığı "Bana Gerçekleri Söyle" adlı 45'lik ile adını yavaş yavaş duyurur Ferdi Tayfur. Çocuk yaşta yoksulluğun bütün acısını benliğinde hisseden Ferdi Tayfur, ailesine, kardeşlerine ve cezaevinde olan ağabeyisine bakmak için daha büyük bir hırsla şarkıcılıktaki iddiasını sürdürme savaşına girer. Bana Gerçekleri Söyle" ile piyasada adını duyuran Ferdi Tayfur, 1975 yılında Elenor Plak'a transfer olur. Önce "Bırak Su Gurbeti", ardından da "Çeşme" adlı şarkısı ile adını duyuran genç şarkıcı zirveye adım adım yaklaşır. "Çeşme" ile şöhret basamaklarını ikişer ikişer tırmanan Ferdi Tayfur'a sinema kapıları da açılır. 1976 yılında "Çeşme" filmini çekerken Necla Nazır ile tanışır ve ona aşık olur. Adını Arabesk müziğin "Dev"leri arasına yazdıran Ferdi Tayfur, gazino neonlarının baş köşesindeki yerini de kısa zamanda alır. Gazinocular, filmciler ve plak yapımcıları Adana'nın bu bağrıyanık şarkıcısını kapısını aşındırır. Allah "Yürü ya kulum" demiştir artık. Ferdi hayallerini gerçekleştirmiştir. "Çeşme"den sonra yaptığı "Derbeder", "Benim Gibi Sevenler", "Yadeller", "Son Sabah", "Boynu Bükük", "Olmaz Olsun", "Yuvasız Kuşlar", "Batan Güneş", "Huzurum Kalmadı", "Günaha Girme", "Kalbimdeki Acı", "Sen de mi Leyla", "Yaktı Beni", "İnsan Sevince", "Durdurun Dünyayı", "Bir Damla Ateş", "Bende Özledim", "Herşeyim Sensin", "Utanıyorum", "Çılgın Arzular", "Haram Oldu", "İçimde Bir His Var", "Ya Benimsin Ya Toprağın", "Sevgiler Çiçek Gibi", "Affet Allah'ım", "Naz Etme-Canına Okuyacağım", "Allah'ım Sen Bilirsin", Hoşçakal Leyla", "Bizim Sokaklar", "Bana da Söyle", "Emmoğlu", "Mor Güller", "Dünya", "Of Dağlar" ve "Yoksun-Kör Talih", "Zaman Tüneli", "Klasikler 2", "Zengin Olursam" "Klasikler 3" gibi kaset ve filmleriyle milyonların gönlünden ve dilinden düşmeyen ünlü bir sanatçı olur Dillere düşen şarkılarını sinemada aynı isimle filme çeken Ferdi Tayfur, çok sayıda film çeker. Şarkıcılık, sinema oyunculuğunun yanı sıra, yönetmenlik arzusuyla yanıp tutuşan Ferdi Tayfur, "Haram Oldu", "İçimde Bir His Var", "Ya Benimsin Ya Toprağın", "Canına Okuyacağım", "Sevgiler Çiçek Gibi" ve "Affet Allah'ım" gibi filmlere yönetmen olarak da imzasını atar. O artık sesiyle ve oyunculuğuyla Türkiye'nin popüler kültür tarihinde hiç silinmeyecek izler bırakmış bir sanatçıdır. Yıldız Tilbe de iyi şarkı söylemenin ya da söz yazmanın sadece eğitimle ilgisi olmadığının canlı kanıtı O da sadece ilkokul diplomasını almış ve eğitimini sürdürmeyerek konfeksiyonda çalışmaya başlamış Güçlü sesi, kendine özgü yorumu ve hatta eşi benzeri olmayan dansları ile bugün Türkiye'nin tanınmış yıldızlarından biri Yıldız Tilbe.. Onun hayat hikayesi ise kelimenin tam anlamıyla bir Yeşilçam filmi senaryosu gibi... İzmir'in gecekondu semtlerinden birinde yaşayan fakir bir ailenin kızıydı Tilbe.. Annesinin bir bakkal dükkanı varmış.. Ama evlerinde ne elektrik varmış ne televizyon ne de buzdolabı. Derslerini mum ışığında ya da gaz lambasında çalışırlarmış. O güç koşullarda bile her zaman şarkı söylermiş Tilbe. Bu tutkusu ona gelecekteki kariyerinin kapılarını açmış. Erken yaşta bir evlilik yapmış Tilbe. Bir kız çocuğu sahibi olmuş.. Ama evlilik uzun sürmemiş.. Kızı ile bir başına kalakalmış Tilbe. Ne iş bulduysa yapmış.. Pazarlamacılık, tezgahtarlık, dikiş atölyelerinde iplik temizlikçiliği, çocuk bakıcılığı bunlardan bazıları. Sonra da bir pavyonda şarkı söylemeye başlamış Tilbe.. Mikrofonu eline aldığında yıl 1990'dı. Onun hayatını Sezen Aksu ile tanıştığı an değiştirdi. Aksu'nun İzmir Fuarı için kentte bulunduğu bir sırada Tilbe ünlü sanatçının konser afişlerini görür. İşi gier konseri izlemek için. Ama pavyona gidip çalışmak zorundadır. Akşam tam sahneye çıkmak üzereyken komilerden biri gelip Tilbe'nin heyecandan kanını donduran haberi verir: "Sezen Aksu burada.. " İşte Tilbe'nin öyküsünün bundan sonrası tam da Yeşilçam filmleri gibi.. Tilbe'nin sesini dinleyen Aksu, ona vokalisti olmasını teklif eder.. Ondan sonra da Tilbe'yi bugünlere getirecek yol açılmış olur. 1990'ların başında 'Tanrı Misafiri'adlı albümüyle müzik dünyasına adım atam Ebru Gündeş de hayata sıfırdan başlayan ünlülerden biri. O da ilkokul diplomasını aldıktan sonda konfeksiyon atölyesinde çalışmaya başladı. Ama günün birinde sesinin güzelliğini fark eden bir tanıdığı sayesinde kaderi değişti. Neşe Demirkat'a götürülen Gündeş, onun da ilgisi çeker. Genç Ebru'yu dinleyen Demirkat bu güzel sesi değerlendirmeleri için onu Koral Sarıtaş'a gönderir. Bir süre Emel Sayın'a vokalistlik yapan Ebru Gündeş,. 1993 yılında çıkardığı Tanrı Misafiri adlı ilm albümüyle müzik dünyasına çok hızlı bir giriş yaptı. Bir dönem maddi zorluklar yüzünden pek çok çocukluk ve gençlik hevesi kursağında kalan Gündeş bugün Türkiye'nin en çok kazanan ünlülerinden biri Yıldız Levent ya da şimdi herkesin tanıdığı adıyla Muazzez Ersoy da taksi şoförü olan babasının yaşadığı ekonomik zorluklar yüzünden hayal ettiği eğitimi göremedi bir türlü. İlkokulu bitirdikten sonra öğrenimine devam edemedi. Annesi ailesine katkıda bulunmak için Cilabi'deki Tekel fabrikasında çalışan Yıldız'ın çocukluğu Cibali'de ile Kasımpaşa sokaklarında geçti. Müziğe ilgisi daha o yaşlardan bellidir. Dayısının Almanya'dan getirdiği pikaptan dönemin ünlü şarkıcılarını dinler ve ailesini küçük konserler verir. Yıldız genç yaşında bir oto tamircisine gönül verir ve yaşı tutmasa da onunla evlendi. Ama uzun sürmedi bu evlilik. Küçük oğluyla birlikte Kasımpaşa'daki baba evine döndü genç kadın. Babasına yük olmamak için de Beyoğlu'nda bir kozmetik dükkanında tezgahtarlık yapmaya başladı. O kadar fakirlerdi ki ayakkabıları delindiğinde yenisi alamazdı. Babası içine kartondan parçalar kesip koyar ve böylece ayaklarını soğuktan korumaya çalışırdı. İşte o günlerde hayatının gidişatını değişterecek kararı verdi Yıldız Levent. Maaşından elinde kalan parayı biriktirip Nişantaşı Müzik Eğitim Merkezi'nde ders almaya başladı. Onun hayatını değiştiren ise Gaziosmanpaşa'daki Kumbasar adlı kulüpte çalışmaya başlaması olur. Gelin olduğunda babasının ona taktığı iki bileziği bozdurup diktirdiği iki tuvaletle sahneye çıktı orada. Daha sonra da çalıştığı Yenikapı'daki Pembe Köşmk Gazinosu'nda ünlü bir yapımcının dikkatini çekti ve bugünün nostalji kraliçesi olma yolunda ilk adımı attı. Sahnelerin en genç assolisti olarak çıkış yapan Petek Dinçöz ya da gerçek adıyla Didem Ezgü de ilkokul mezunu olan ünlülerden. Cumhuriyet'in kuruluş tarihini bile bilmediği için bir dönem eleştiri oklarını üzerine çeken Dinçöz, müzik kariyerinde ise emin adımlarla ilerliyor Bazı basit soruların yanıtlarını bilmemesini yaşadığı B vitamini eksikliğine bağlayan Dinçöz, öyle ya da böyle gündemde kalmayı bir şekilde başarıyor. Bu arada Dinçöz'ün liseyi dışarıdan bitirdiğini de hatırlatalım. Sibel Can da ailesinin yaşadığı ekonomik sorunlar yüzünden henüz 12 yaşındayken öğrenim hayatına son vermek zorunda kaldı. Babası müzisyen olduğu için o da kendisine benzer bir yol çizdi. Dansözlük yaparak ailesine katkıda bulunmaya başladı. Çocuk yaşta sahneye çıkan Can daha sonra dansözlüğü bırakıp şarkı söylemeye başladı. Bugün Türkiye'nin en sevilen ve en çok kazanan şarkıcılarından biri. Güzide Duran da ilkokul mezunu ünlülerden. Parçalanmış bir ailenin çocuğu olan ve yıllar sonra kavuştuğu annesine yardımcı olabilmek için eğitimini yarıda bıraktı. Bir süre tezgahtar olarak çalıştı. Katıldığı bir güzellik yarışmasıyla da kaderi değişti. İŞTE DİĞER ÜNLÜLERİN EĞİTİM DURUMLARI Ortaokul mezunu. Ortaokul mezunu. Lise eğitimine devam etmek yerine evlenmeyi tercih etti.