İlker Başbuğ'dan bomba açıklamalar
Abone olİlker Başbuğ, tutuklanacağı haberinin kendisine mahkeme öncesi bir takım kanallardan iletildiğini söyledi.
Genelkurmay Eski Başkanı İlker Başbuğ, Ergenekon ve
Balyoz davaları sürecinde tiyatro oynandığını iddia etti.
Kendisiyle birlikte 12 kişinin bu süreçle ilgili şikayetçi olduğunu
anlatan Başbuğ, Türkiye'deki hukuksuzluk sürecinin takipçisi
olacağını, cezaevinden çıkıştı verdiği sözü tutacağını söyledi.
Tutuklanacağı haberinin kendisine günler öncesi önemli bir kanaldan
iletildiğini söyleyen Başbuğ, o dönemde Bilgin Balanlı'nın da hava
kuvvetleri komutanlığının elinden alındığını anlattı.
İlker Başbuğ, CNN Türk'te Ahmet Hakan'ın sorularını cevapladı.
Çağlayan Adliyesi'nde savcıya verdiği 5 saat süren ifadenin
detayları hakkında bilgi veren Başbuğ, Ergenekon ve Balyoz
davalarında tiyatro oynandığını iddia etti. Başbuğ canlı yayında
şunları söyledi;
"Saat 10.30 gibi Çağlayan'a gittik. Uzun bir görüşme oldu. Ben bu
arada 5-6 kez canlı yayına çıktım. Özellikle TSK'nın emekli
ve muazzaf personeline yönelik, asılsız iddialar gizli tanıklar ve
iftiralar konusunda da konuşmaya çalışıyorum. Bu konuda
ilk kez programa çıkıyorum doğrudur. Dediğim gibi Çağlayan'da uzun
bir görüşme oldu. Elbette burada tüm detayları konuşmaya
çalışacağız. En azından kamuoyuna doğru olarak yansıtılmasının
doğru olduğunu düşünüyorum.
"SAVCIYA TESPİTLERİMİZİ AKTARDIK"
Ben kendi konumumla sınırlamıyorum bu konuyu. Ben 2008-2010 yılları
arasında Genel Kurmay Başkanlığı yaptım. O süreçte gördüklerimizden
hareket ederek, tespitlerimizi ilgili makamlara sundum. Bunu benim
gibi herkes yapması gerekiyor. İşgal ettiği makam bunu
gerektiriyor.
"FENERBAHÇE TARAFTARI TARİH YAZMIŞTIR"
Bu süreçte sadece TSK'nın asker, emekli ve muvazzaf personeli mi
mağdur olmuştur? ODA TV davası da Ergenekon davası kadar beni
ilgilendiriyor. Fenerbahçe davası için şike davası süreci de beni
ilgilendiriyor. Şike davası sürecinde Fenerbahçe taraftarı tarih
yazdı. Ben taraftar olmaktan onur duyuyorum ama taraftar olmasam da
bu hususa dikkat çekerdim.
Fenerbahçe taraftarı şike sürecinde tarih
yazmıştır;
"AYNI SENARYOLAR OYNANMIŞ"
Bahsettiğiniz tüm mahkeme süreçlerinde (Balyoz, Ergenekon, casusluk
davaları) , birbirlerine çok benzediğini görüyorum. Hemen hemen
aynı senaryolar oynanmış. Hatırlar mısınız Ergenekon iddiasını kim
ortaya atmıştı? Tuncay Güney'in bir açıklaması var "tiyatroya
benziyor" diye. Ben de bu şekilde düşünüyorum. Birisi senaryoyu
yazdı. Filmi çeken var, oyuncular var. Oyuncular olarak bizlerdik.
Bir de seyirciler var. Seyirciler kim?
"12 KİŞİ SUÇ DUYURUSUNDA BULUNMUŞ"
Ben çok olumlu gördüm (ifade verdiği savcı). Bu konunun önemini
anlamış olarak gördüm. Sadece ben değil bugüne kadar 12 kişi suç
duyurusunda bulunmuşlar. Ben İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın
bu konu üzerinde titizlikle duracağını düşünüyorum. Bize bir
haksızlık yapılmıştı bunun takipçisi olacağım. Bu konuda verdiğim
sözü tutuyorum.
HSYK BAŞMÜFETTİŞİ İLE OLAN GÖRÜŞMESİ
HSYK Başmüfettişi de aynı zaman da Ergenekon ve Balyoz Davaları'nda
HSYK'nın yetki ve sorumluluk alanında çalışıyor. Onların durumu
biraz daha farklı. Avukatım kanalıyla, HSYK'ya yaptığımız
müracaatlar var. İşlem yapılmamış, biz söyleyene kadar.
Yeni HSYK'da bir hayli dosya bırakmışlar. Zaten başmüfettiş
gece gündüz bunlara çalışıyor. Hakikaten önemli bir şey.
Türkiye'de hukuk katledildi, adalet katledildi, daha nasıl
söyleyeceğiz. Bir ülkede adalet sistemine güven azalmışsa o ülke
bitmiş demektir. Bunun tesisi devlete ve devletin ilgili
kurumlarına düşüyor.
"TUTUKLANACAĞIM BANA DAHA ÖNCE SÖYLENDİ"
5 Ocak'ta öğleden sonra, şüpheli olarak ifadeye gittik. Böyle bir
kararı da bekliyordum. 27 Aralık 2011 Çarşamba günüydü çok iyi
hatırlıyorum. Bir haber geldi, özel bir yerden. Dediler ki
siz yakın zamanda, Ergenekon davası nedeniyle
tutuklanacaksınız. Bu kanaldan gelen bilgiler genellikle
doğrudur.
Başbuğ tutuklanacağını öğrendiği o anı anları
anlatıyor;
"HAVA KUVVETLERİ KOMUTANI OLACAKTI"
Bakın Mayıs 2011, görev başında olan bir orgeneral tutuklandı.
Orgeneral Bilgin Balanlı benimle birlikte çalıştı. Bu arkadaşımız
normalde Hava Kuvvetleri Komutanı olacaktı. Bu
arkadaşımızın elinden bu görev alındı. Bilgin Balanlı
tutuklandıktan sonra aklımdan geçmedi değil. Artık daha yukarıda
birisi olmazı lazım.
Biliyorsunuz Eylül 2011'de de Genel Kurmay Karargahı'nda, benim
emrimde çalışan arkadaşlarımız, hukuk tarihine geçecek bir
rezaletle internet andıcıyla suçlandılar. İnternet andıcıyla
insanların suçlanması Türk hukuk tarihine büyük bir leke olarak
geçecektir. Bunlar yazılıp, söylenecek. Eylül'de de arkadaşlarımız,
benim emrimde olan arkadaşlarım tutuklandı.
ALLAH BÜYÜK
27 Aralık'ta da bu haber geldi. İlkay'a söyledim; ancak o böyle bir
durum söz konusu değil (tutuklanacağı iddiası) dedi. 13 Ağır Ceza
Mahkemesi benim hakkımda suç duyurusunda bulundu 30 Aralık 2011
tarihinde. Ben neredeyse üç yıl sonra, hemen hemen aynı
günlerde ben bu kez suç duyurusunda bulundum. Çıkarken de
tek bir kelime söyledim Allah büyük... Allah büyük...
4 Haziran 2009'da ABD'de resmi temaslardaydım. Avukat Serdar Öztürk
ve aynı zaman da Levent Göktaş'ın da avukatı. Bunun ofisinde
(Serdar Öztürk'ün hukuk bürosu) 4 Haziran'da arama yapılıyor.
Serdar Öztürk o anda yok ve Ankara dışında galiba. Böyle bir
aramayı zaten bekliyor Serdar. Ofisinde hiçbir şey yok. Geliyorlar,
masanın üzerinde bir klasörü açıyorlar ve bu iddia edilen
"İrtica Eylem Planı'nın fotokopisi bulunuyor en
üstte. Akıl var mantık var, böyle bir belge olsa orada
durur mu? Serdar Öztürk'ün ifadesine göre 3 Haziran gecesi ofise
girilerek bunun konulduğunu söylüyor.
"BUNU SÖYLEMEK AYIPTIR"
Bu nedir fotokopi... Bizim bundan henüz bilgimiz yok. 12 Haziran'da
bu medyaya yansıyor. Ben bunu daha önce de söyledim. Polis
verdi o gazeteye bu belgeyi, sözde planı. İlginçtir ben de 12
Haziran'da yine yurt dışındayım. Sabahı görüştüm dedi ki
Işik Koşaner Paşa ile de görüştük, böyle bir olay da var. Biz Genel
Kurmay Başkanlığı Askeri Savcıyığı tarafından bu konunun
soruşturulmasını istiyoruz diyorlar. Bende buna destek
veriyorum. Peki nasıl yansıdı iddianameye. Ayıp buradan söylemek
bunu. Diyor ki Genelkurmay ikinci başkanının, beni araması
ve bunu söylemesi örgüt ilişkisi olarak değerlendiriyor, savcı ve
hakimler.
"MAHKEMEDE SAVUNMA YAPMADIM"
O iddianameyi aldıktan sonra mahkemede, "Bu iddianameye göre
savunma yapmak Türk Ordusu'na hakaret olur" dedim. Ben mahkemede
kesinlikle bu konulara girmedim ve savunma yapmadım.
İNTERNET ANDICI TARTIŞMASI
Benim suçlanmamın ana unsuru internet andıcıdır. Yasal bir kağıt
parçasıdır bu. Karargah içerisinde hazırlanmıştır. Tamamlanmamıştır
ama buna girmeyelim biraz teknik bir konu. İnternet
andıcında, dört internet sitesinin açılması isteniyor. Bunlar
açılmıyor ama...
13 Ağır Ceza Mahkemesi'nin benim hakkımda suç duyurusunda
bulunmasının tek nedeni bu "internet andıcıdır".
Yargılama oldu, 5 Ağustos 2013'te karar verildi. Ben terör
örgütü kurmak ve yönetmekle suçlandım. Güldüm geçtik,
dünya güldü geçti. Bir Genelkurmay Başkanı, terör örgütü kurmakla
suçlanıyor. İkinci suçlama ise "darbe ortamı"
oluşturmaktır. Ben Genelkurmay Başkanıyken, "örgüt
lideriymişim ve darbe için kara propaganda yapıyormuşum".
Suçlama bu! Ben söylemedim ama avukatlarım, benim için mahkemeye
"bir tane bu kara propagandaya örnek internet sitesi gösterin"
dediler. Mahkeme ortaya koyabildi mi? Hayır yok... Kaldı ki benim
dönemimde bir tane bile internet sitesi yok.
"BİR TANE ÖRNEK GÖSTERİN AMA YOK"
Buradan tekrar bağırıyorum, bir tane koyun benim dönemimde böyle
kara propaganda yapan site. Koyamadılar, koyamazlar. O siteler
kapalı çünkü. Ağustos 2008'den Şubat 2008'e kadar açık ama polis
raporu da zaten o dönemde bu sitelerde birşey yok diyor.
Savcı diyor ki bu internet andıcında bir suç yok; ama şaşırmayın
bakın şimdi. Savcı "eğer açsaydı, suç işlenecekti"
diyor ve beni bunla suçluyor. İddianamede bu var. Ben bu kadar
rezalet bir mahkemede nasıl savunma yapabilirim.
"O DAİREYE NE GİDERSE ONAYLANIYOR"
İstanbul casusluk olayını ne yazık ki mahkeme onayladı. Konu
Anayasa Mahkemesi'nde. Yargıtay 9'uncu dairesi neyi onayladı
Balyoz'u onayladı en son da Hanefi Avcı'nın davasını onayladı.
Gösteriyor ki bu 9'uncu daireye ne giderse onaylanıyor. Aksi bir
durum varsa göstersinler.
Arkadaşlarımız Anayasa Mahkemesi'ni müracaat ettiler. Bir sene
geçti, buradan bir vatandaş olarak sesleniyorum. Anayasa Mahkemesi
neden bunu bekletiyor. Bu insanlar hakikaten işkence
çekiyorlar.
"TOLON'A İŞKENCE YAPIYORLAR"
Malatya üzerinde duruluyor. Burada da çok büyük bir oyun var.
Burada da benim sınıf arkadaşıma Hurşit Tolon'a maneve işkence
yaptılar ve hala yapıyorlar. Bir insana darbeci diyebilirsiniz ki
bu yaralar. Eğer siz bir insana menfur bir cinayetle suçlarsanız o
zaman öldürürsünüz.
Bırakın asker olmayı, normal bir vatandaşla ilişkilendirilebilir mi
böyle bir olay. Ben kendimden ne kadar eminsem, Hurşit arkadaşımdan
daha fazla eminim. Olmaz böyle olamaz.
"TSK'DAN HAİNLER DE VAR"
Bunları yapan örgütlü bir yapı. Bir kişinin iki kişinin yapacağı
bir olay değil. Kesinlikle örgütlü bir yapı, belki bazı yerlerden
de destek alıyorlar bilemiyorum. İsim veremem; ancak içerisinde
polis, hakim savcı ve TSK'dan da bazı hainler de var. Olmadan olmaz
çünkü bu belgeleri veren.
"İKİLİ GÖRÜŞMELERİMİZDE AKTARDIM"
2008-2010 sürecine gelelim. Olaylar netleşmeye başladığı zaman biz
resmi daha iyi görmeye başladık. Bir oyun oynanıyor özellikle
iddianameler ortaya çıktığında. Bir sıkıntı var ve ikili
görüşmelerimde de Sayın Başbakan'a, Sayın Cumhurbaşkanına bu
olayları anlattım.
"CEMAATCİ POLİSLERİN İSİMLERİ"
Biz de bazı kanallardan dedik ki bu olayların arkasında madem
polisler var, verin dedim bu isimleri. Bahsedilen grupla
ilişkisi olan polislerin isimlerini Sayın Başbakan'a verdim.
Kendisi aldı, inceleyeceğini ve değerlendireceğini söyledi. Buradan
bir sonuç alamadık, görevlerine devam ettiler.
ÖZEL KUVVETLER OLAYI
İkili görüşmelerde sıkıntılarımızı anlatıyoruz mesala bu meşhur
özel kuvvetler olayı var. Orada önemli bir noktayı anlattık.
2009'un Aralık ayındadır özel kuvvetler olayı. Bir kaç ay sonra bir
mühimmat olayı var. Bizim Bodrum'da özel kuvvetlerle ilgili
birimimiz var ve oradan gelen mühimmatlar Ankara'ya
gelecek. Biz sevkiyatı sivil kamyonlarla yaparız. Tam
Sivrihisar'ı geçiyor kamyon ve polis durduruyor. Astsubay iniyor ve
kimliğini gösteriyor. Burada mühimmat taşıyoruz ve görev emrini
gösteriyor. Şüpheli olsanız polisin ne yapmazı lazım. Merkez
Komutanlığı'nı araması lazım. Usül ve kanun bunu söylüyor.
Rezalete bakar mısınız bir tarafta polis bir tarafta asker
var. Buna rağmen kamyonu alıp polis merkezine
götürüyorlar. Sonra Merkez Komutanlığı'nı arıyorlar. Biz o zaman da
söyledik. Bu yanlış, asker ile polisi karşı karşıya
getiriyorsunuz.
"BAŞBAKAN'A ZAMANINDA SÖYLEDİM"
Ben Başbakan'a o zaman bugün bize yapılanların yarın kendilerine
yapılabileceğini söyledik. O dönemde dinlenmedi, eğer dinlenseydi
bugün bu mağduriyetler olmazdı.
"SUİKAST İHBARLARI DA OYUN"
Sayın Başbakan'ın yaptığı bir konuşma var. Orada da bu konuların
altını çiziyor, 24 Haziran'daki konuşmasında. Kendisine bilgiler
arzediliyor değil mi? Neler anlatılıyor acaba? Bunu
bilemiyoruz.
2007 yılında 136 tane suikast ihbarı var, Başbakan'a... Neler
anlatıyorlar acaba bu kurgularda. Biz çok anlattık, bu olayları
izah ettik.
KOZMİK ODA ARAMASI
Bu kozmik oda olayı elektronik bir ihbarla oluyor. Buradan başladı
olay ve bugüne gelindi. Yıllar önce biz bu olayın kurgu olduğunu
biliyorduk. Bana karşı da bu olay kullanıldı. İyi ki o gün ben o
kararı vermişim. Ben bu kararı vererek kozmik oda olayında TSK'yı
bir töhmetten kurtarmışım. Eğer ben izin vermeseydim bu olay hatta
bazı faili mechuller bile TSK üzerinde kalabilirdi.
"DARBELER DÖNEMİ BİTMİŞTİR"
Askeri müdahaleler oldu bu bir vaka. Ben Genelkurmay Başkanı iken
de söyledim bunlar yaşandı ve bu dönem bitti. Artık bu darbeler
dönemi bitti. Bu müdahaleler olduktan sonraki süreçler Türkiye'ye
zarar verdi. Bunları bir tarafa bırakalım. 71 muhturası dahil.
Ben bir kere askeri vesayet kavramına da karşıyım. Vesayet
kavramında bir vasilik söz konusu. TDK'ya bakın ya da Osmanlıca
sözlüğüne. Diyor ki özürlü kişinin işlerini yürüten. Kim özürlü
kişi? Böyle dediğiniz zaman ortada özürlü bir kişi var demektir.
Kime diyorsunuz siyasi otoriteye diyorsunuz. Burada bir haksızlık
var. O zaman bu hükümetlere siz özürlü diyorsunuz ben buna
katılmıyorum terim olarak.
"ÜLKENİN GÜVENLİĞİ İÇİN ÖNERİDE BULUNUR"
Türkiye'de yasalar ve Anayasa var. Bu yasalar ve Anayasa, herkesin
yetki ve sorumlulukların hudutlarını çizmiş. Anayasal bir kurum
olarak Milli Güvenlik Kurulu var. Alsa alsa bir tavsiye kararı var
ki hükümet ister uygular ister uygulamaz. Askerin, Milli
Güvenlik Kurulu'nda ülkenin güvenliği için öneride bulunması
vesayet midir?
"27 NİSAN MUHTIRASI"
27 Nisan bildirisini yapan benim genel kurmay başkanımdır. Kendisi
o dönemde böyle bir bildiriyi yayınlamıştır, öyle takdir etmiştir
ben de bu konuda yorum yapmam."