İlker Başbuğ Mumcu'ya baskı yaptı mı?
Abone olİlker Başbuğ’un 2007 seçimlerinde ANAP lideri Erkan Mumcu üzerinde baskı kurduğu ileri sürüldü.
Eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı ile
dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ’un, 2007
yılındaki cumhurbaşkanlığı seçiminde Meclis’teki cumhurbaşkanlığı
oylamasına katılmaması için ANAP lideri Erkan Mumcu üzerinde baskı
kurduğu ileri sürüldü.
Türk siyasi hayatının en önemli krizlerinden biri olan 2007
yılındaki cumhurbaşkanlığı seçiminin perde arkasındaki gelişmelerle
ilgili Ergenekon dosyasındaki bir belge, 367 tartışması
çerçevesindeki iddiaları yeniden gündeme getirdi.
Eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın yanı sıra
dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ’un, 2007
yılındaki cumhurbaşkanlığı seçiminde Meclis’teki cumhurbaşkanlığı
oylamasına katılmaması için dönemin ANAP lideri Erkan Mumcu
üzerinde baskı kurduğu ileri sürüldü.
GÜL'Ü ADAY GÖSTERDİ
Süreç, eski Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun
Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk iki turunda Meclis’in toplanabilmesi
için üye tam sayısının üçte ikisinin, yani 367’sinin genel kurulda
hazır bulunması gerektiği görüşü ardından, Meclis’i kilitleyecek
bir formüle şu aşamalarla dönüştü. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,
cumhurbaşkanlığı seçiminde adayının Abdullah Gül olduğunu 24
Nisan’da 2007’de partisinin grup toplantısında açıkladı. Meclis’te
birinci tur oylama 27 Nisan’da yapıldı. Gül’ün 354 milletvekilinin
oyunu aldığı oylamaya 357 milletvekili katıldı. 367 sayısına
ulaşılamadığı için seçim ikinci tura kaldı. Aynı gece Genelkurmay
Başkanlığı’nın internet sitesinde bir açıklama yapıldı. Dönemin
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın açıklaması, 27
Nisan e-muhtırası olarak Türk siyasi tarihine geçti.
CHP'DEN DAVA
CHP, Kanadoğlu’nun formülünü esas alarak, seçimde 367
milletvekilinin hazır bulunması gerektiği iddiasıyla Anayasa
Mahkemesi’nde ilk turun iptali için dava açtı. Yüksek mahkeme, 6
Mayıs 2007’de cumhurbaşkanlığı seçiminin bir ve ikinci turlarında
Meclis’in toplanma yeter sayısının 367 olduğu yönünde hüküm
verdi.
ANAP KİLİT PARTİ
O dönemde Ak Parti’nin Meclis’teki milletvekili sayısı 352, CHP’nin
151, ANAP’ın 20, DYP’nin 5’ti. 11 de bağımsız milletvekili vardı.
DYP ile birleşme sürecinde olan ANAP Grubu, cumhurbaşkanlığı
seçiminde kilit parti haline geldi. ANAP’ın oylamaya katılması
halinde Ak Parti 367 krizini kolayca aşacaktı. 6 Mayıs 2007’de
Meclis’te yapılan iki oylamada da ANAP grubu Genel Kurul’a
girmediği için 367 sayısı bulunamadı. Böylece cumhurbaşkanlığı
seçimi kilitlendi. İktidar partisi bunun üzerine 22 Temmuz’da erken
seçim kararı alırken, cumhurbaşkanını halkın seçmesi yönünde de
anayasa değişikliği yapıldı. Gül, ancak seçimden sonra oluşan yeni
parlamento dengesi içinde ve 28 Ağustos 2007’de Çankaya Köşkü’ne
çıkabildi. Bu süreçte Mumcu’nun bu baskılar ve yeni siyasi oluşum
senaryoları nedeniyle Meclis’e gitmediği iddiaları ortaya
atıldı.
"GİRME DEDİM, GİRMEDİ"
İki yıl önce internet ortamında yayınlanan ve yayın ilkeleri
nedeniyle yayınlamadığımız bir ses kaydının, eski Genelkurmay
Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı’ya ait olduğu iddia edildi.
Karadayı olduğu iddia edilen kişinin, ara sıra küfrettiği
konuşmasındaki “Mumcu’ya cumhurbaşkanlığı seçimine
kesinlikle girme dedim, girmedi. O girseydi seçiliyordu Abdullah
Gül” sözleri medyaya yansıdı. Mumcu da o dönemde, konuyla
ilgili olarak şu yazılı açıklamayı yaptı: “Üç dakika kadar
süren telefon görüşmesinde birleşme kararımızı kutlamış, konuşmanın
devamında ‘367’ tezine destek vereceğimizi umduğunu beyan etmiş ve
bizden ‘367 iddiasının hukuksal bir temelinin bulunmadığı, bu
hususta en doğru çözümün seçimi halkın yapacağı bir anayasa
değişikliği olduğu’ yanıtını almıştır. O konuşmada seçimi halk
yapsa da, yine AKP’li bir ismin seçilebileceği yönündeki kaygısını
ifade etmiş ve benden ‘demokrasi böyle bir şey, halk kimi isterse
onu seçsin’ yanıtını almıştır. İsmail Hakkı Karadayı
kendisine atfedilen ses kaydı gerçek ise, bizim bu tutumumuzu
anlayamamış veya içine sindirememiş olmalı ki, hakkımızda
hakaretamiz sözler sarfediyor. Her söz sahibinin seviyesini
gösterir ve sahibine aittir. İki yıldan beri anlattığım şeylerin
gerçekliğinin böyle bir kayıtla da ortaya çıkması benim için
şaşırtıcı değil.”
TEZİÇ'E SUİKAST
Dönemin ANAP MKYK üyesi Hüseyin Kocabıyık da, sonraki dönemde seçim
sürecini anlatırken, Mumcu’nun kendisine “kafam karışık” dediğini
aktardı. Mumcu’nun, dönemin YÖK Başkanı Prof. Erdoğan Teziç’e
yönelik suikast girişiminden sonra tutumunu değiştirdiğini savunan
Kocabıyık “Mumcu bana ‘Teziç’e suikast yapıldı, her şey
değişti’ dedi” diye konuştu. Cumhurbaşkanlığı seçimi
sürecinde, Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Osman Paksüt’ün de bazı
komutanlarla görüştüğü, komutanların ANAP ve DYP’ye “Ak
Parti ısrarcı olursa kesin olarak kapatılacak. Kapatılmazsa da
müdahale olur” mesajı gönderdiği iddiaları da ortaya
atıldı. Mumcu da Milliyet’e yaptığı değerlendirmede,
cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde hiç kimsenin kendisine bir şey
söylemediğini dile getirerek “Yıldız bana bir mesaj
getirmedi. Kesinlikle böyle bir şeyden haberim yok” dedi.
Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecindeki tavrını çok önceden ilan etmiş
olduğunu ifade eden Mumcu “Bugün spekülasyon yapanların
farklı amaçları olabilir. O dönemde benim tavrım açıktı. Bunu
önceden ilan etmiştim. Benim hedefim cumhurbaşkanını halka
seçtirmekti ve sonuçta bu düzenleme de yapıldı” diye
konuştu.
"HAKARET SAYARIM"
Bilgi notunda adı geçen bir başka isim olan Nuran Yıldız da
Milliyet’e şunları söyledi: “Haber ve haberin kaynağı bilgiler
tamamıyla gerçek dışıdır. Uzmanlık alanı siyaset ve iletişim olan
birinin Sayın Erkan Mumcu’yu ya da başka siyasetçileri tanıması
kadar doğal bir durum yoktur. Ancak haberde yer alan Sayın
İlker Başbuğ’un mesajını Mumcu’ya ya da başka siyasetçilere
ulaştırdığıma dair bilgi tamamıyla gerçek dışıdır. Bir iletişim
bilimci olarak bu türden iddiaları kendime hakaret
sayarım”