İlk şehidin yası 28 yıldır sürüyor
Abone olErzincanlı şehit Süleyman Aydın'ın mezar taşında sadece ölüm tarihi var. Ailesi doğduğu günü hatırlamıyor.
Terör Türkiye'de hemen her gün gündemde. Ben de gazete
arşivlerini tarayarak, terörün geçmişte basına nasıl yansıdığını
inceledim. İlk silahın atıldığı gün olan 15 Ağustos 1984 gününün
gazetelerinde, ayrılıkçı terörün bir askeri öldürdüğü yazıyordu. Ve
o askerin adı Süleyman Aydın'dı. Erzincan'ın küçük bir köyünden
Siirt'in Eruh ilçesine gönderilmişti. Henüz 20 yaşındaydı ve
askerliğinin 8'inci ayındaydı. Belki kimse hatırlamıyor onu artık.
Ancak Süleyman, Türkiye'nin PKK terörüne verdiği ilk şehitti.
Yaşasaydı bugün 48 yaşında olacaktı. Terör ateşinin ilk düştüğü
ocakta, bazı soruların yanıtlarını bulurum ümidiyle uçağa bindim ve
Erzincan'ın Merkitli köyüne doğru yola çıktım.
MORAL KAYNAĞI MUHTAR
216 haneli Merkitli köyü, aslında tam bir cennet. Kavun, karpuz,
domates tarlalarının arasında, büyük söğütlerin havayı
serinlettiği, hemen yanından Fırat'ın Karasu kolunun aktığı
yeşillikler içinde genellikle Alevi nüfusun çoğunlukta olduğu bir
köy. Nüfusu bin 300 kadar, ancak yazın gelen gurbetçilerle bu rakam
iki katına çıkabiliyor. Köye girdiğimde beni 2004'ten beri
muhtarlık yapan Mehmet Fırat karşılıyor. Kendisi bu köyün tek moral
kaynağı. Hollanda'dan kesin dönüş yaptıktan sonra hayatını köyüne
adayan Fırat, köyü kalkındırmış. Gelir gelmez sigarayı yasaklamış,
ardından köyün toprak yollarını asfaltlatmış. İlk cemevini açıp
sosyal tesis kazandırmış. Birlikte erken saatlerde şehitliğe
gidiyoruz. Köyün hemen arkasında bulunan şehitliğe Süleyman
Aydın'ın ismi verilmiş. Başında bir Türk bayrağı var. Süleyman
Aydın'ın ailesi, doğum tarihini tam hatırlayamadığı için
"doğum" bölümüne sadece yıl yazılmış. Ölüm günü
ise şehit düştüğü tarihi gösteriyor.
AĞABEY: 30 YILDA NE DEĞİŞTİ?
Şehidin mezarına çam ağaçlarını kendilerinin diktiğini, yolunu da
kendi imkânlarıyla yaptırdıklarını söylüyor. "Aslında çok
bir şey istemiyoruz" diye söze giriyor Muhtar Fırat ve
devam ediyor: "Bu şehidimizin anısı değerlidir. Bu ülke
için canını vermiştir. İlk şehidin niye öldüğünü anlamadan geri
kalanları anlamamız mümkün değil. Çözülemeyecek sorun yoktur. Bakın
İstanbul'da ne çok kimlik var; Roman'ı, Türk'ü, Kürt'ü, Çerkez'i,
Laz'ı hepsi bir arada ekmeğini kazanmaya çalışıyor. Türkiye'nin de
sorunu ekmek. Doğuda iş-aş olsaydı terör olur muydu? Tok insan
eline silah almaz. Artık ocaklar sönmesin." Bir süre sonra sohbete
ilk şehit Aydın'ın ağabeyi Celal Aydın katılıyor. Celal Aydın,
ailenin 8 çocuğundan biri. 4 erkek kardeşlermiş. Gündemi yakından
takip ediyor Aydın. Söz PKK'ya gelmeden önce bana Vietnam, Kore,
Afganistan, Irak ve Suriye üzerine uzun bir konuşma yapıyor.
Ardından da "Büyük güçler hep devrede, Türkiye nasıl uzak
kalsın?" diye hayıflanıyor. Kardeşinin ölümünden bu yana
durumun hiç değişmediğinin altını çizen ağabey Aydın,
"Artık soranlara bu konuyla ilgili hiçbir şey duymak
istemediğimi söylüyorum. Çünkü ne konuştuysam hiçbir şey değişmedi.
30 yıldır yazıldı çizildi, değişen ne var?" diyor. Ağabey,
annesinin de 34 yıldır gözyaşının dinmediğini de söylüyor.
"Anaların ağlamaması için ne yapılmalı" soruma ise
şu yanıtı veriyor: "Sadece ülkenin kendi ayakları üzerinde
durması gerekiyor. Kendi çıkarlarımızı, halkımızı, askerlerimizi
düşünmeliyiz, başka ülkelerininkileri değil." Köy
kahvesinden kalktıktan sonra şehidin annesinin yaşadığı eve
gidiyoruz.
AĞLAMAKTAN GÖZLERİ SÖNDÜ
Acılı anne Hanife Aydın, gözlerinde güneş gözlükleriyle bahçede
oturuyor. 88 yaşında, Türkçe anlıyor ancak Zazaca konuşuyor.
Gazeteci olduğumu öğrendikten sonra ev ahalisi beni, "Konuyu lütfen
açmayın. Acısı zaten hiç dinmedi, tansiyonundan korkuyoruz" diye
uyarıyor. Neredeyse tüm gününü o sandalyede mezarlığa dönük şekilde
oturarak geçiriyor. Gözleri artık ağlamaktan sönmüş, görmüyor.
Elini öpüyorum, yanında bir resim çektirdikten sonra kahvelerini
içip kalkıyorum. Hemen yolun karşısında karpuz ve kavun toplayan
gençlere rastlıyorum. İçlerinden Zonguldak'ta üniversite okuyan
Çağlar Kaya, "Süleyman ağabey öldü, arkası kesilmedi gitti" diyor.
Halen 26 yaşındaki ağabeyi de İzmir'in Narlıdere ilçesinde askerlik
yapan Kaya, "Askerler 15 Ağustos'ta gelip annenin evini ziyaret
ediyor. Ama bu yetmez ki... Partiler birleşse, anma töreni
düzenlense. İlk şehit niye verilmiş, bunun yanıtı verilmeden terör
çözülmez" diyor. Köyden ayrılırken terörün her ailenin ocağına ayrı
bir ateş düşürdüğünü ve 28 yıl 128 yıl geçse bile sönmeyeceğini
düşünüyorum. Ama Erzincan'ın bir köyünde oturanlar çözümü
sunabiliyorsa belki de çözüm o kadar da uzakta değildir.