İlk Kürt siyasetçi Tarık Ekinci'den HDP açıklaması
Abone olİlk Kürt siyasetçi Tarık Ekinci'den 7 Haziran seçim sonuçlarına ilişkin çarpıcı analizler geldi. Ekinci'ye göre 20 yıl sonra Türkiye eyaletlere bölünecek.
1965 yılında Kürt kimliğiyle Meclis'e giren ilk Kürt
siyasetçi Tarık Ekinci, HDP'nin barajı aşmasını ve koalisyon
tartışmalarını değerlendirdi.
HDP'nin barajı geçmesiyle ilgili 'Havalara uçtum'
diyen Ekinci, HDP'nin 'AK Parti'yle koalisyon olmaz' açıklamasını
eleştirdi.
Ekinci, "Ben çekildim, oturacağım, hiçbir şeye karışmıyorum
diyemezler. Halk bir görev vermiştir. O görevin üstesinden gelmek
zorundasın. Onu da düşüneceksin. Siyaset budur işte…"
dedi.
20 YIL SONRA NE OLUR
Ekinci 20 yıl sonra Kürt siyasi haraketi nerede olur sorusuna ise
ilginç bir yanıt verdi:
"Eyalet sistemine geçmenin mümkün olacağını düşünüyorum.
İstanbul bir eyalet olur. Diyarbakır, Mardin, Batman, Siirt bir
eyalet olur. "
Aljazeera'ya konuşan Tarık Ekinci'nin açıklamalarından önce çıkan
bölümler şöyle:
SEÇMEN HDP'YE HANGİ GÖREVLERİ VERDİ?
Birincisi Türkiye’yi Erdoğan’ın kurmak istediği otoriter rejimden
kurtarmaktı. Onu başardı ama ikinci bir görev daha verdi; yeni bir
anayasa yapmak ve Kürt sorununu çözmek için başlayan süreci
neticeye ulaştırmak. HDP bunu yapmak zorundadır. ‘Ben çekildim,
oturacağım, hiçbir şeye karışmıyorum’ diyemez. Şimdi diyelim ki AKP
ile MHP bir koalisyon kurdu. Ne olur o? Yapılacak anayasada hiçbir
hak tanınmaz Kürtlere. CHP ile bir koalisyon olsa keza öyle. CHP
diyor ki ‘Anayasa’nın ilk dört maddesinin değiştirilmesine
karşıyım. Bunlardan en temel olanlarından biri Atatürk
milliyetçiliği. Diğer halkları inkâr eden, onları asimilasyona
zorlayan bir milliyetçiliktir.
Ama HDP seçim gecesi AKP ile içerden ya da dışarıdan koalisyon
ortağı olmayacağını söyledi.
Bunu demeye hakkı yoktur bence. Seçim bitmiş; bekleyeceksin,
gelişmeleri göreceksin. Sana ne gibi vazifeler düşmüş, onu da
göreceksin. Ona göre adım adım gideceksin. Biter bitmez böyle bir
açıklama yapayım. Sıkboğaz etme bir. Seçim kampanyası boyunca
‘seni seçtirmeyiz’ dedin, 'seni başkan yaptırmam'
dedin kabul. Bu bir görevdi. Onu yerine getirdi, o bittikten sonra
parlamentoda 80 milletvekili, 81 milletvekiliyle sana bu halk bir
görev vermiştir. O görevin üstesinden gelmek zorundasın. Onu da
düşüneceksin. Siyaset budur işte.
ÖCALAN-DEMİRTAŞ İLİŞKİSİ NE OLACAK?
Böyle bir spekülasyon var. Öcalan ve Demirtaş’ın bir nevi
aralarının açıldığı, Demirtaş’ın ön plana çıktığı tarzında. Buna
ihtimal vermiyorum. Zaten Selahattin Demirtaş’ın tek lider olmak
gibi bir ihtirası yoktur. Son derece demokrat bir insandır.
Öcalan’ın durumunu hesaba katarak, gerek Kürt toplumu üzerindeki
etkisi, gerek silahlı mücadele üzerindeki etkisini hesaba katarak,
ondan bağımsız sürdürmek zorundadır.
KÜRTLER ARASINDA İLK KEZ İTTİFAK OLUŞTU
Bir defa Kürtler arasında ittifak oluştu. Kürtlerin de Türkiye
içinde kalarak ve Türkiye’de demokrasi mücadelesini yükselterek,
kendi varlıklarına sahip çıkma bilinci oluştu. Erdoğan’ın izlediği
politika, son zamanlarda yaptığı açıklamalar, tehditkâr ifadeler
kullanması da etkili oldu. 1965’te seçime girerken ancak 10 bin oy
alabiliyorum, o zaman Diyarbakır’da 100 bin oy olduğunu
düşünürseniz, bu yüzde 10 demek ama HDP Diyarbakır oyunun yüzde
87'sini aldı.
Benim ısrarla vurguladığım buydu:
Hem Kürt hareketinin birliğini sağlamak hem de Türkiye’ye Kürtlerin
varlığını, Kürtlerin eşit haklara sahip vatandaşlar olarak
tanınması gerektiğini benimsetmesi gerektiğini söyledim. Türkiye’de
eğer demokrasi olacaksa bu Kürt siyasi hareketinin başarısı ile
olacaktır. Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan hesabı; ileri
demokrasi kurulmadan Kürt sorunu çözülmez. Kürt sorunu çözülmeden
demokrasi olmaz. Türkiye’de demokrasi isteyen herkesin Kürt
hareketine destek vermesi ve Kürt hareketi ile bir nevi dayanışma
içinde olması kaçınılmazdır.
HDP EMANET OYLARI BİLİYOR
Ancak bu oyların bir kısmı emanet ve HDP de bunu biliyor. Sizce
bundan geriye dönüş olur mu?
Bundan geriye dönüş olması mümkün değil. Kürt hareketini yöneten
arkadaşlar, bu diyelim ki Kürtlerin omurgasını oluşturduğu Türkiye
demokrasi hareketinin yöneticileri, bilinçli politika yapıyorlar.
Türkler var, Kürtler var, Ermeniler, Aleviler, bilinçli olarak
Türkiye’de bugüne kadar ötekileştirilen, ikinci sınıf vatandaş
muamelesi gören eşit görülmeyen insanların, ezilen insanların
birlikte demokrasiyi kurmaları lazım geldiği bilinci ile harekete
diyorlar. Zaman içinde partinin farklı kompartımanlardan oluşan bir
parti olmaktan çıkıp, kendi başına bağımsız bir partiye dönüşmesi
lazım. Ben bugünkü yapıyı eleştiriyorum. Bu yapı eklektik bir
yapıdır. İçinde farklı kompartımanlar var, Marksist - Leninist
partiler, farklı görüşler var. Partinin giderek tek bir programa
bağlı ve ileri bir demokrasiyi savunan, bütün aydınların talep
ettiği demokrasiyi, Kürtlerin de talep ettiği demokrasiyi isteyen
bir bütünlük içinde, partinin her üyesinin aynı görüşü savunmasını,
aynı programa bağlı kalmasını talep ediyorum. Mesela parti
programında çok cılızca bir ifade var Avrupa Birliği (AB) hakkında.
Oysa Avrupa Birliği çok önemlidir. Partinin perspektifi içinde,
programında Avrupa Birliği'ne çok önemli yer verilmeliydi. AB’ye
girmenin yolları mutlaka aranmalı ve bunun mücadelesi sonuna kadar
verilmeli. Çünkü Türkiye’de demokratikleşmenin dış dinamiğidir.
AB'ye girmiş olmak demek Kopenhag kriterlerini benimsemiş olmak ve
bütün bileşenlerini Türkiye’ye getirmektir. Bunun savunmadan kolay
kolay Türkiye’ye demokrasi getiremezsiniz. HDP’nin de mutlaka AB
perspektifi içinde politika geliştirmesini ve AB savunmasını talep
ediyorum.
20 YIL SONRA EYALET SİSTEMİ OLABİLİR
Yirmi yıl sonra nasıl olur? Bana göre bu önümüzdeki uzun bir süreç
içinde her gün gayet ufak değişikliklerle, değişimlerle gideceğiz,
birdenbire karşımıza yeni bir ufuk açılacak. Şimdi 80 milletvekili
çıktığı gibi. Dünde kalmış olsaydım ve zaman tüneline girmiş
olsaydım şimdi şaşırırdım. Ama zaman tüneline girmedim, hayatı
takip ettim; adım adım gelişmeleri izleyerek bu noktaya geldik.
Benim için sürpriz değil fakat böyle bir gelişme zaman tünelinde
bekleyerek ileride yirmi sene sonra ne olacağını sorduğunda, şöyle
bir şey söyleyebilirim: Kürtler bu ülkede eşit vatandaş olarak
kendi ana dillerinde eğitim gören, kendi kültürlerini geliştiren,
Türkiye’de her alanda söz sahibi olan birinci sınıf vatandaş
konumunda olacaktır. Ben bunu 1995’te önermiştim; Türkiye’nin
eyaletlere ayrılmasını, sadece Kürtler için değil bütün Türkiye’nin
kendi meclislerinde, kendi seçtikleri valilerle yönetilmesini
öneriyorum. Böyle bir eyalet sistemine geçmenin mümkün olacağını
düşünüyorum. İstanbul bir eyalet olur. Diyarbakır, Mardin, Batman,
Siirt bir eyalet olur.