İlim adamlarının başları batsın

Abone ol

Halka ve Olaylara Tercüman Gazetesi yazarı Yavuz Bülent Bakiler, annesinin şaman inanışları ile ilgili ilginç bir yazı yazdı. İşte o yazı...

YAVUZ BÜLENT BAKİLER DÜŞÜNDÜKÇE Müslüman anamın Şaman inançları Anam, çok dindar bir kadındı. Kendimi bildim bileli, beş vakit namazında niyazındaydı. Sevgili peygamberimize, seçilmiş dört halifemize veya evliyalarımıza dair bir menkibe anlattığı zaman, sesinin titrediği, gözlerinin dolduğu olurdu. Anamın Namazları başlıklı şiirimin iki kıtası şöyle: Anam, namaza durur günde beş vakit Bir aydınlık duyarız ondaki büyük huzurdan Aydınlanır içimiz, odalarımız... Yüzündeki ince, mübarek nurdan. * Üçleri, yedileri, kırkları mı düşünür? Bir gariplik çöker üzerine her akşam Hem ağlar iplik iplik sessiz-sedasız Hem namaz kılar anam. ............................. Şaşıracaksınız ama gerçek: Benim anam, yaşadığı müddetçe, hem İslam'ın farzlarına, sünnetlerine, hem de Şamanizm'in bazı geleneklerine sımsıkı bağlı kaldı. Mesela bazı dilekleri için gider, Sivas'taki Mum Baba Türbesi'ne mum yakardı. Sonra, Tekke Önü'ne çıkar, oradaki çalılara bez bağlardı. Kardeşlerimi ve beni, eşik üstünde oturtmazdı. 'Ocakları temiz tutun. Ocakların sahibi vardır' derdi. Ay tutulduğu zaman, bahçeye çıkmamı, teneke çalmamı isterdi. Çünkü Ay'ın, cinler tarafından tutulduğuna inanır, cinlerin, o tangırtılı-tungurtulu seslerden korkarak, ayı bırakıp kaçacaklarını sanırdı!.. Ana yüreği işte... Ben, sevgili anama, bunların İslamiyet'te katiyyen yeri olmadığını söylerdim. Ana derdim, hem namaz kılıyorsun, hem de gidip şuraya-buraya mum yakıyor; bez bağlıyorsun. Bunlar, İslamiyet'in değil, Şamanizm'in inançlarıdır. Vazgeç bunlardan. Günaha batıyorsun! Yüzüme nasıl, nasıl, nasıl acıyarak baktığını, ana yüreğinin nasıl kavrulduğunu anlatamam. - Oğlum! derdi. Sen yüksek tahsile gidince bozuldun. Evvelleri böyle değildin! Tövbe istiğfar et! Tövbe istiğfar et! - Ama anacığım derdim, ben bütün bunları ilim adamlarımızın kitaplarından okuyarak öğrendim! - O ilim adamlarının başları batsın. Gençleri dinden-imandan çıkarıyorlar! diyerek öfkelenirdi. Bugün de Anadolu'da, milyonlarca ana-baba var ki, benim anam gibi düşünüyorlar. Mum yakmayı, bez bağlamayı, eşiğe basmamayı, ay tutulunca tüfek atmayı, teneke çalmayı... İslamiyet'in gereği sanıyorlar. Bunları neden yazıyorum biliyor musunuz? Gazetelerin bildirdiğine göre, Arif Sağ isimli saz sanatkarımız yine açmış ağzını, yummuş gözünü. - 'Beni susturamazlar' demiş. 'Adam benim dinime sövüyor!' Adam dediği, Diyanet İşleri Başkan Yardımcımız Necati Tayyar Taş, 'Benim dinim!' dediği de Cemevleri ve Samah! Geçen hafta da yazmıştım. Arif Sağ bizim Alevilerimizdendir. Alevi, yani Müslüman ve Türk! Alevilik, İslam'dan başka bir din değildir. Alevilik, İslam'ın içinde siyasi bir harekettir. Gerçek Alevilik'te ne cemevi vardır, ne samah, ne saz... Olsaydı, dün ve bugün, Suriye, Irak Alevileri de, İran ve Mısır Alevileri de cemevlerinde bir araya gelir, saz çalar, türkü söyler, samah yaparlardı. Türkiye'den başka hiçbir yerde cemevi de, samah da, saz da, türkü de yoktur! Çünkü bunlar, benim Müslüman anamın da bir türlü kurtulamadığı eski Türk geleneklerindendir. Kaynakları Şamanizm'e dayanmaktadır. Kem söz sahibine ait Pekİ, Alevilerimiz cemevleri yapmasınlar mı, samaha kalkmasınlar mı, saz çalmasınlar mı, türkü söylemesinler mi? Böyle bir iddiada değilim. Çalsınlar çaldıkları kadar! Oynasınlar oynadıkları kadar. Ama bilsinler ki Alevilik'te, yani İslam'da bunlar yoktur. Arif Sağ: 'Beni susturamazlar!' demiş. Yani sövmeye devam edeceğini ilan etmiş. Arif Sağ, benim büyük bir zevkle dinlediğim söz sanatkarlarımızdan biridir. Yalnız unutmasın ki 'Kem söz sahibine aittir.' Bilsin ki, bir sokak kabadayısı tavrıyla sövüp saymak ona yakışmaz. Ve bilsin ki sövene sövülür. Yine unutmasın ki, bizim hiçbir davamız sövüşerek-dövüşerek halledilecek cinsten değildir. Türkiye, yeni baştan bir Sivas/Madımak faciasını, bir Başbağlar katliamını katiyyen yaşamamalıdır. Arif Sağ'ın basına da bulaşan iğrenç küfrü dolayısıyla Diyanet İşleri Başkan Yardımcımız N. Tayyar Taş'la konuştum. Sözünü inkar edecek bir adam değildir. Bana uzun uzun anlattı ki 'Cemevleri bir cümbüş yeridir' cümlesi katiyyen kendisine ait değildir. Aksine, bir soru üzerine: 'Cemevleri milletimizin mübrem ihtiyaçlarından biridir!..' demiştir. Genç gazeteci sormuştur: - Mübrem ne demek hocam? - Mübrem; olmazsa olmaz! vazgeçilmez! karşılığında bir kelime! diye cevap vermiştir. Gazeteci kendi kafasındakileri yakıştırmak basitliğine kaymıştır. Şimdi: Bir kere daha anlaşılmıştır ki en büyük düşmanımız cehalettir. 'Birlik beraberlik içinde olalım!' sakızını yüzyıldan beri çiğniyoruz. Lafla peynir gemisi bile yürümüyor. Aziz devletimiz, bu Alevilik meselesinin nasıl çıktığını, nasıl yayıldığını, Türk'e ve İslam'a düşman devletler tarafından nasıl istismar edildiğini, olduğu gibi ortaya koymazsa, okullarımızda, camilerimizde, radyolarımızda... Anlatmazsa, anlattırmazsa başımız daha çok ağrıyacaktır.

Günün Önemli Haberleri