İlhan Selçuk'tan cuntacı itirafı

Abone ol

İlhan Selçuk, Hasan Cemal kendisine “darbeci, cuntacı, askerci, Stalinci, takiyyeci, faşist” dediği için kızıyor. Ama Selçuk kendisine sorulan soruya bakın ne demişti?

İlhan Selçuk, 1994’teki bir röportajında “Cuntacı mısınız?” sorusuna şu cevabı vermişti: “Bir insan cuntacı olabilir. Bu, o insanın fikrî ve siyasal eğilimleridir.”

Rahmi Koç, dünya turunun Singapur ayağında, Nazenin yatında ağırladığı Vatan gazetesi muhabiri Devrim Sevimay’ın, “Türkiye’den nasıl haberdar oluyorsunuz?” sorusuna cevap verirken, internetten indirip okuduğu gazeteleri saydıktan sonra şöyle diyor: “Cumhuriyet bulabilirsek o zaman da İlhan Selçuk’u kaçırmam. Hele de Cumhuriyet’in karikatüristleri... Turhan Selçuk, Tan Oral, Musa Kart, Semih Poroy, İsmail Gülgeç. Hepsi harika çiziyor.”

Fehmi Koru’nun deyimiyle İlhan Selçuk ve Çetin Altan, 1960’lı ve 70’li yılları adeta ipotekleri altına alan, ortalığı kasıp kavuran iki “silahşor” kalemdi. O yüzden İlhan Selçuk’un Cumhuriyet’teki ‘Pencere’si, bir zamanlar bu gazeteye sahip olma arzusu da bilinen ve beş karikatüristin ismini bir çırpıda sayan Rahmi Koç için hâlâ kaçırılmaması gereken bir köşe.

İlhan Selçuk, öylesine Cumhuriyet’le özdeş bir isim ki, bu gazeteyi cumhuriyetin ilânından hemen sonra, 1924’te çıkaran Yunus Nadi ve bugünlere getiren oğlu Nadir Nadi’den çok, onun ismi akla gelir. Pek çok kişi için onsuz bir Cumhuriyet düşünmek hemen hemen imkansız. Nitekim Hasan Cemal-İlhan Selçuk iktidar savaşının doruğa çıktığı 1992 Şubat’ında Cumhuriyet’i satın almak için Nadi ailesi mensuplarından Emine Uşaklıgil’le görüşen Aydın Doğan da İlhan Selçuk’un köşe yazmayacağı bir Cumhuriyet istemiyordu. Doğan, “Hasan Cemals’iz bir Cumhuriyet olmaz. İlhan Selçuk da gelir, yazılarını evden faksla geçer.” demekteydi.

Hasan Cemal’in, 11 yılı genel yayın müdürlüğü olmak üzere Cumhuriyet’te geçirdiği 18 yılını yazdığı “Cumhuriyet’i çok sevmiştim” kitabı da, beklendiği gibi İlhan Selçuk odaklı. Cemal’in darbeleri öylesine sarsıcıydı ki, ilk önce “Onun seviyesine inmem, kitabı da okunmaya değer mi bilmiyorum” diyen Selçuk, Doğan grubu gazeteleri geniş Hasan Cemal röportajları yayınlayınca, bu tavrından vazgeçip yayınevinin sahibi Aydın Doğan’a Cumhuriyet’in birinci sayfasından şöyle seslendi: “Pazar günü, basın tarihimizde görülmemiş bir olay yaşandı... Doğan Medya Grubu’nun bütün gazeteleri, birinci sayfalarından başlayarak Pazar eklerini bu kitaba ayırdılar... Bu gazetelerin sayfaları Cumhuriyet’e ve bana saldırı ve sövgülerle donandı... Tek başına bir gazete olan Cumhuriyet’e Türkiye’nin satış ve reklamda en büyük medya grubu olan Doğan Holding gazetelerinin ortaklaşa saldırı ve sövgü harekâtı ortadadır... Dost bildiğim ve sevdiğim Aydın Doğan’ın bu harekâttan haberi var mıydı?.. Yok muydu?”

Aydın Doğan, cevabını İlhan Selçuk’a aynı gün gönderdi. Tamamı Cumhuriyet’in birinci sayfasından yayınlanan cevabında Aydın Doğan şöyle diyor: “Herhangi bir kişiye veya müesseseye karşı kasıtlı, örgütlü kampanyaya dönüşen bir harekât, ilkelerimle bağdaşmaz. Böyle bir şeye asla müsamaha etmeyeceğimi bilmenizi isterim. Hele hele bu kişi İlhan Selçuk ve bu müessese Cumhuriyet gibi bir gazete ise, buna bigâne kalmam mümkün değildir. Cumhuriyet gazetesinin önemi ve yaşaması gereği konusundaki düşüncelerimi en iyi bilen insanlardan biri olduğunuza eminim. Bu sektörde birlikte yürüdüğümüz yıllarda, bu hissiyatımın sadece bir nezaket ifadesi olmadığını size de ispat ettiğimi düşünüyorum. Ben gazeteleri eve geldikten sonra okurum.”

Demir gibiyim, değişmem

Peki 80 yaşında olmasına rağmen bugün Cumhuriyet gazetesinin tepesinde olan ve Hasan Cemal’in bu kadar ağır eleştirilerine maruz kalan İlhan Selçuk kim, nasıl bir gazetecilik macerasının kahramanı? 1925’te Aydın’da dünyaya gelen Selçuk, bir subay çocuğu ve ailesi aslen İzmirli. Baba Kasım Bey, Birinci Dünya Savaşı’nda Suriye cephesinde görev aldı ve Kurtuluş Savaşı döneminde Ege’deki Kuvva-i Milliye oluşumlarına dahil oldu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitiren Selçuk, bir süre avukatlık yaptıktan sonra gazeteciliğe başladı. Kardeşi Turhan Selçuk ile “41 buçuk” ve “Dolmuş” mizah dergilerini çıkardı. İlk yurtdışı gezisini yaptığı İran’dan döndüğü 1962’de Cumhuriyet’te köşe yazmaya başlamasını sağlayan kişi ünlü romancı Yaşar Kemal. Hasan Cemal’in kitabında yer alan anlatımında Kemal, “İlhan’ı ben soktum Cumhuriyet’e. Her gün onun yazısını Nadir Nadi Bey’e getirip okuturdum. Alın bu adamı Cumhuriyet’e derdim. Yoksa Nadir Bey İlhan’ın yazılarını nereden okuyacaktı?” diyor.

Selçuk, 1964’te Amerikan hükümetinin davetiyle ABD’ye gitti ve iki ay on gün süren gezinin notlarını “Güzel Amerika” kitabında yayınladı. O günlerde ABD’nin ilerlemesini Amerikan toplumunun değişime ayak uydurmaktaki hız ve başarısında gören Selçuk şöyle diyor: “Hiçbir şey değişmeyecekmiş gibi çevrelerine bakanlar, yalnız kendilerini değil, okurlarını da aldatırlar. Toplumsal değişimin bunca hızla değiştiği bir çağda insanoğlu ne çevresini dondurabilir, ne de toplumsal değişimi durdurabilir.” Ama, Cumhuriyet’te 28 Şubat 1990 tarihli köşesinde, “Haydi oradan arkadaş, ben değişmem. Eskisinden de daha iyiyim, demir gibi…” diyecekti.

Cuntacı mısınız sorusuna cevabı

Amerikan halkının gündelik hayatından da epey etkilenmişti Selçuk: “Ben Amerikan halkını pek sevdim. Amerikan toplum disiplinini pek beğendim. Amerikan toplum hayatında sade bir halk terbiyesinin çizgilerini gördüm.” Yıllar sonra bu sefer, “İşkence gördüğüm günlerde üstüme örtülen battaniyelerde yemek yediğim tabak, kaşıklarda Amerikan damgası vardı. Bunu hiç unutabilir miyim?” diyecekti. “Şimdi yükselen değerler, Amerika’nın Türkiye’ye empoze ettiği bir çerçeve içinde duruyor. Bu çerçevenin içinde ben yokum. Gayet kesin. Çünkü ben serbest piyasa ile insanlığın bütün sorunlarının çözüleceğine inanmıyorum.” sözleri de İlhan Selçuk’a ait.

ABD gezisinden iki yıl sonra bu sefer Sovyetler Birliği’nden davet alan ve Aralık 1966’da Rusya’yı gezen Selçuk, o yıllarda Doğan Avcıoğlu, Cemal Reşit Eyüpoğlu, Mümtaz Soysal ve İlhami Soysal ile birlikte Yön hareketini başlatan kişilerden. İlhan Selçuk ile Hasan Cemal’in yolu bu dönemde Yön dergisinde kesişiyor. 9 Mart 1971 günü ihtilalle yönetime el koymak isteyen cuntanın içinde yer aldığı gerekçesiyle tutuklandı ve ayrıntılarını “Ziverbey Köşkü” kitabında anlattığı işkenceli sorgulardan geçti.

Eşi Handan Selçuk o günleri anlatırken, “İlhan çok işkence gördü, ama başkaları gibi konuşmadı.” derken; İlhan Selçuk, Hasan Cemal’e “Eğer 9 Mart cuntası başarılı olsaydı, 27 Mayıs’ın devamı olacaktı” itirafında bulunuyor.

Selçuk-Cemal ikilisinin Cumhuriyet’te buluşması 12 Mart’ın ertesinde 1973’te gerçekleşiyor. İlhan Selçuk’a bakarsanız, Cemal’in bütün gazetecilik kariyerinde o var: “Suç bende, çünkü Hasan’ı gazeteciliğe Yön dergisinde ben başlattım. Cumhuriyet gazetesine girmesini sağladım. Cumhuriyet Genel Yayın Müdürü olmasını Nadir Nadi nezdinde ben sağladım. Cumhuriyet gazetesinde yazmaya başlamasını da ne yazık ki ben sağladım. Bu yoldaki rolümün ne olduğunu rahmetli Uğur Mumcu şöyle dile getirmişti: Herkes yazmak için ilham bekler, Hasan ise İlhan bekler.” Ama Cemal’e göre durum farklı: “Beni gazeteciliğe yönlendiren İlhan Selçuk’un eşi Handan hanımdır. 1968’de elimden tuttu, İlhan Selçuk’la, İlhami Soysal’la, Doğan Avcıoğlu ile, Mümtaz Soysal’la tanıştırdı.”

“İlhan Selçuk kafası”

Cumhuriyet’teki iktidar savaşı, 12 Eylül ihtilalinden sonra 1981’de Hasan Cemal’in Genel Yayın Müdürü olmasından kısa bir süre sonra başlıyor. Gazetenin alacağı istikamet konusundaki örtülü savaş, 11 yıl boyunca sürüyor. Ve nihayet 1991 sonunda İlhan Selçuk ve onu destekleyen Uğur Mumcu, Ali Sirmen gibi kişiler istifa ederek gazeteyi terk ediyor. O günlerde Selçuk öylesine kızıyor ki, bir defasında yüzü bembeyaz kesilerek, “Şimdi kalp krizi geçirebilirim” diyor. Ama Hasan Cemal’in tek başına iktidarı sadece dört ay sürüyor. Selçuk ve arkadaşları geri dönerken; Cemal için Cumhuriyet macerası bitiyor.

Selçuk-Cemal kavgası öylesine derin ki, “İlhan Selçuk kafası” diye başlayan Cemal’in şu sözleri yenilir yutulur cinsten değil: “Senin aydınlanmacı kafan totaliterdir. Senin Aydınlanmacı kafan Stalinizme, Nazizme, Hitler’in toplama kamplarına, Pol Pot’un ölüm tarlalarına, Saddamcılığa, Baasçılığa açıktır. Senin aydınlanman faşizmdir.” İlhan Selçuk, kendisine “darbeci, cuntacı, askerci, Stalinci, takiyyeci, faşist” dediği için Cemal’e kızıyor. Ama Selçuk, 2 Ocak 1994 günü Hürriyet’te tam sayfa yayınlanan röportajında, “Siz medyadaki kirlenmeden bahsediyorsunuz. Medyada başka türlü kirlenmeler de olamaz mı? Mesela sizi de cuntacılıkla suçlayanlar var?” sorusuna şu cevabı veriyor: “Olabilir. Bir insanın cuntacılıkla suçlanması, komünistlikle, faşistlikle ya da herhangi bir fikir ve siyasetle suçlanması farklı bir şey, bir insanın çıkarcılıkla suçlanması, ajanlıkla suçlanması başkadır. Herhangi bir insan faşist, komünist, Maoist, cuntacı olabilir. Bunlar o insanın fikrî, siyasal eğilimleridir.”

Cemal’e göre İlhan Selçuk, kendilerini “ulusalcı” olarak tanımlayan ‘Kızılelma koalisyonu’nun perde gerisindeki mimarı. Çünkü, Selçuk’un Cumhuriyet’te 22 Haziran 1992 tarihli yazısının başlığı “Yeni Turan”. Selçuk, bu tarihten tam 13 yıl sonra 28 Şubat 2005 günü ise “Pencere” köşesinde şunları yazdı: “Kemalistler, Milliyetçiler, Milli Görüşçüler (ya da Radikal İslamcılar) sağın ve solun laik kesimleri muhalefette birleşiyorlar. Halkın şikayetlerini arkasına alan bu ilginç gelişme, Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenliğine duyarlı güçler tarafından da izlenmektedir.” Cemal, Selçuk’un Avrupa Birliği karşıtı demeçler veren Kara Kuvvetleri eski Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman ve Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur’u Cumhuriyet Vakfı Danışma Kurulu’na davet edip onları arkasına alarak fotoğraf çektirmesini de hatırlatıyor.

2 Ocak 2004 günü, “Aytaç Paşa, analarımızın ak sütü kadar halkımıza helal sivil doğruları dile getirdi.” diye yazan da İlhan Selçuk. Bu arada Selçuk’un Cumhuriyet Vakfı’na aldığı kişiler arasında Çevik Bir, Atilla Kıyat, İlhan Kesici ve Uğur Dündar gibi kimseler olduğunu da hatırlatalım.
Ergun Göknel yazıları

Sık sık “medya kirlendi” diyen İlhan Selçuk’un, 1993’te patlak veren ve siyaset tarihimizde özel bir yeri olan İSKİ skandalı sırasında takındığı tutum da çok dikkat çekici. 29 Ağustos 1993 günü Pencere köşesinde skandalın başaktörü İSKİ Genel Müdürü Ergun Göknel için şunları yazdı: “Linç yasası işledi... Ergun Bey’i önce astık. Şimdi yargılayacağız. Peki medyanın pompaladığı toplumsal öfke dindi mi? Eğer bu öfke durulursa acırım; çünkü asıl büyük suçlular, rüşvetçiler, hırsızlar, soyguncular, Ergun Bey’i linç edenlerin arasında gizleniyorlar. Bu kargaşada kendilerini kurtarırlarsa, yazık bu ülkeye...”

Cumhuriyet 1990’lı yıllar boyunca yüz binin üzerindeki satışıyla en etkili gazetelerden biriydi. Dönemin Başbakanı Turgut Özal, “Yazarlarının yazdığına katılmam, ama haberleri en iyi Cumhuriyet veriyor” demekteydi. Etrafındaki gazetecilere takılırken, “Kendinize Cumhuriyet’i örnek alın” diyen de Özal’dı. 1991’deki iç savaşla Cumhuriyet’in satışı 40 bine kadar düştü, o günden bugüne de 50 binlerde devam ediyor.

Buna rağmen Cumhuriyet’in sembolik değeri her zaman önemli oldu. Sadece Rahmi Koç ve Aydın Doğan değil, Cem Uzan, Korkmaz Yiğit, Turgay Ciner, Haldun Simavi, Erol Simavi ve Dinç Bilgin de 1990’lardan günümüze kadar Cumhuriyet’in sahibi olmak istediler. Cumhuriyet ekonomik krize her girişinde Mehmet Emin Karamehmet, Turgay Ciner, Aydın Doğan gibi kişilerin “taze para” biçiminde, ya da başka türlü desteğini gördü. Uğur Mumcu’nun deyimiyle Cumhuriyet İlhan Selçuk-Hasan Cemal savaşıyla karnıyarık gibi ortadan ikiye bölündü ve bu 80 yaşındaki İlhan Selçuk, iktidarın tartışmasız tek hâkimi. Bir zamanlar Hasan Cemal’in de ‘İlhan Abi’siydi, ama Cemal için o artık bir ‘şeker abi’si...

Yazı: Faruk Mercan
Kaynak:
www.aksiyon.com.tr

Günün Önemli Haberleri