İlginç bildiri: Soykırımı yok; kırım var!
Abone olErmeni Konferansı Sonuç Bildirgesi 13 maddeden oluştu. Sempozyuma katılanların imzasını taşıyan bilgirgede, alınan kararlar dünya kamuoyuna şöyle anlatıldı:
1. Türkiye 1914-1922 yılları arasında büyük devletlerin paylaşma
ve işgal girişimlerine karşı vatan savunması için mücadele ettiği
ve çağımızın ilk Kurtuluş Savaşını verdi; böylece mazlum
milletlerin 20 yüzyıla damgasını vuran kurtuluş hareketlerine
önderlik etti. 2. Türkiye Birinci Dünya Savaşında ve ardından milli
mücadele döneminde bir vatan savunması yapmıştır. İngiliz, Fransız
ve Çarlık Rusyası emperyalistleri tarafından Türkiye’yi paylaşmak
amacıyla kurulan ve ileri sürülen çeşitli Ermeni çetelerinin yok
edilmeleri, cephe gerisinde çıkarılan isyanların bastırılması ve bu
isyanlara destek sağlayan unsurların tehcire (zorunlu göçe) tabi
tutulmaları, Osmanlı Devletinin uluslararası hukuk çerçevesinde
uyguladığı meşru müdafaa hakkıdır. 3. Bu hakkın kullanımı sırasında
meydana gelen karşılıklı kırım (mukatele) gibi büyük acıların,
göçlerin ve felaketlerin sorumluları emperyalist devletlerdir. 4.
Yaşanan bu olayların o tarihte “soykırım” kavramının henüz ortaya
çıkmamış olması bir yana , bir etnik grubun veya milletin kasıtlı
olarak bir bölümünün tasfiye edilmesi anlamına da gelmeyeceği
aşikardır. Türkiye paylaşılma ve işgal tehdidine karşı kendisini
savunmuş ve bu amaçla savaşmıştır. Olayın özü Türkiye açısından
haklı, istilacılar ve ateşe sürdükleri unsurlar açısından haksız
bir savaştır. 5. En önemlisi bu mesele Kurtuluş Savaşı’nda silahla
ve Lozan da antlaşmayla çözülmüştür. 6. Buna rağmen bugün “Ermeni
Soykırımı” iddialarının yeniden gündeme getirilmesi, eski emellerin
günümüz koşullarında yeni bir uyarlamasından başka bir anlam
taşımıyor. 7. 2000 yılı Ekim ayından başlayarak, büyük devletlerin
parlamentolarında birbiri ardı sıra sözde “Ermeni Soykırımı”nın
kabul edilmesi, Türkiye’mize karşı düşmanca niyetlerin açık
belirtileridir. ABD Temsilciler Meclisinin Uluslararası İlişkiler
Komisyonu’nun 15 Eylül 2005 tarihli kararı , ABD eyaletleri
parlamentolarında kabul edilen kararlar, Avrupa Parlementosu’nun 18
Temmuz 1987 ve 15 Kasım 2000 tarihli kararları, Fransa Meclisinin 3
Nisan 2000 günlü yayımlanan raporu, Edinburg Belediye Meclis
kararı, hem tarihsel gerçekleri; hem milletlerarası hukukun temel
değerlerini, hem de insanlık vicdanını ayaklar altına almıştır.
Amaçları, Türk Kurtuluş Savaşını mahkum etmektir. Türkiye
Cumhuriyeti’nin kuruluşuna yol açan büyük bir devrimi “soykırım”
ilan etmeleri, ırkçı bir anlayışın ifadesidir. 8. Türkiye, yanlı
sözde “Ermeni soykırımı” kararlarıyla değil, çok yönlü bir tehditle
karşı karşıyadır. Kuzey Irak’ta fiilen kurulan kukla devlet,
ordumuzun Kıbrıs’ta “işgalci” kabul edilmesi, Ege Denizi’ni
Türkiye’ye kapatma hesapları, vatanımızın güneydoğu bölgesine
yönelik açık müdahaleler, tehdidin kapsamını ortaya koyan
olgulardır. 9. Türkiye, Avrupa kapısında parçalanmak ve devletsiz
halklar konumuna itilmek isteniyor. Milletler arası kurumlar ve
antlaşmalar, Türk devrimine ve anayasaya göre “kayıtsız şartsız”
olan millet egemenliğinin üstüne çıkarılıyor. Böylece milletin
değil, milletlerarası otoritenin egemenliği kuruluyor ve milli
devletimizin temel kurumları adım adım yıkıma uğratılıyor. İşte
“Ermeni Soykırımı”nı tanıma dayatmaları bu genel tehdidin bir
parçasıdır. 10. Bu durumda, milletimizin bütün kaynak ve
imkanlarını milli devletin bağımsızlığı ve bütünlüğü için seferber
etmek, Türk ordusunun caydırıcı gücünü pekiştirmek, günümüzün en
büyük görevidir. Bu amaçla, siyaset, ekonomi, savunma, kültür ve
dış politika alanlarını kapsayan bir “Milli Direnme Programı”nın
hazırlanması ve uygulanması elzemdir. 11. Türkiye’nin karşılaştığı
durum yerel değil, küresel bir tehdittir. Büyük devletler “Yeni
Dünya Düzeni” adını verdikleri programlarını uygulayarak milli
devletleri yıkmak ve parçalamak için özellikle son on yılda
Balkanlar’da , Kafkas’larda , Orta Doğu’da, Orta Asya’da ve
Afrika’da etnik ve dinsel grupları birbirine karşı savaşlara
sürüklemişlerdir. Bu emperyalist uygulamaları mahkum etmek ve bu
yöndeki yeni girişimlere karşı bölgemiz ülkelerini ve bütün Asya ve
Kuzey Afrika ülkelerini kucaklayan bir dayanışma ve barış ortamı
gerçekleştirmek günümüzün insanlık görevidir. 12. Milletlerarası
hukuk, ülkelerin toprak bütünlüğünü ve devlet egemenliğini güvence
atına almaktadır. ABD ve AB üyeleri ve onara bağlı milletlerarası
kuruluşlar, Sevr Antlaşması’na gönderme yaparak milletler arası
hukuku çiğneme niyetlerini ortaya koymuşlardır. Bu sebeple “Ermeni
Soykırımı” suçlamalarını desteklemek, aslında bu emperyalist
girişimi desteklemekten başka anlama gelmiyor. Bu nedenle , bütün
Dünya devletlerini, bütün insanlığı “Ermeni Soykırımını Tanıma”
örtüsü altındaki girişimlere karşı uyanık olmaya ve Türkiye’nin
haklı davasını kararlı olarak desteklemeye ve dayanışmaya
çağırıyoruz. 13. Bodrum sempozyumu katılımcıları olarak bu haksız
ve hukuksuz suçlamalar karşısında ; Kurtuluş Savaşımızın
haklılığına dayanan etkili, kararlı ve şuurlu bir politika
izlenmelidir. Türkiye’ye “Ermeni Soykırımını” tanıma dayatmaları
yanında, Kuzey Irak, Kıbrıs ve Ege üzerinden yöneltilen tehdide
karşı, milli kaynakları ve imkanları seferber edebilecek bir “Milli
Direnme Programı” hazırlanmalıdır. Bu kapsamda öncelikle
milletimizin ve kamu görevlilerinin milli devletimizi savunma
bilincini ve kararlılığını güçlendirecek bir aydınlatma kampanyası
yürütülmelidir. Bu çalışmaların yurtiçi ve yurtdışı bir örgüt
yapısına kavuşturularak yönlendirilmesi elzemdir. ABD ve AB’ nin bu
yoldaki taleplerine milli devletimizi koruma inancıyla kesinlikle
“Hayır” denilmelidir. Bu gelişmeler ve gerçekler ışığında
“devletimizin ve Cumhuriyetimizin bölünmez bütünlüğünü temin için”
Kuvay-ı Milliye ruhunda bütünleşmeyi elzem görmekteyiz.