İlaç gibi besinler
Abone olHangi yaşta olursanız olun, beslenmeniz sağlığınızın garantisidir.
Yiyip içtiklerinin içine ginkgo biloba ekleyerek belleğe, kefir,
beta-glukan ekleyerek bağışıklık sistemine, CLA ile destekleyerek
kilo denetimine, lutein ve zeozantin ile zenginleştirerek gözlere
destek vaadinin tüketiciyi heyecanlandırmaması mümkün değil!
Besin üreticileri tüketicilerdeki bilinç değişiminin farkındalar.
Besin endüstrisindeki bu yeni trendin adı ‘fonksiyonel
besinler’dir. Bu trendin daha da gelişeceğinden, çiçek açıp
yeşereceğinden, yeni ve daha güzel meyvelerle süsleneceğinden hiç
kuşkunuz olmasın. Yedikçe kilo almak yerine zayıflamayı, neşeli,
keyifli, daha güzel ve yakışıklı biri olmayı, kanserden, kalp
krizinden, bunamadan, görme sorunundan korunmayı kim istemez!
Hangi yaşta olursanız olun, beslenmeniz sağlığınızın garantisidir.
Doğru beslenerek vücudunuzun ihtiyacı olan besin unsurlarını yerine
koyabilir, ihtiyaç duyduğu enerjiyi ona sağlayabilirsiniz.
Çocuksanız büyüyüp gelişmeniz, gençseniz enerji ihtiyacınızı temin
etmeniz, orta yaşlı biri iseniz kaybettiklerinizi yerine koyup,
kırılıp dökülen yerlerinizi tamir etmeniz, yaşlanınca da hücre ve
dokularınızı yenilemeniz için daha iyi, daha güçlü ‘artı değer’
katan bu yeni besinlerle beslenmekte yarar var!
Değişim 70’lerde başladı
Beslenmenin yaşam kalitesini belirleyen birinci unsur olduğunun
anlaşılması, özellikle son 40 yılda beslenme ile ilgili kavramları
değiştirmiştir. 1960’lı yıllara kadar neredeyse sadece karın
doyurmaya, ihtiyaç duyulan enerjiyi ne yapıp edip karşılamaya
odaklanan beslenme eğilimi, 70’li yıllarda ciddi bir kabuk değişimi
yaşamıştır. Bu yıllar, tüketicilerin yiyip içtiklerini
sorguladıkları ilk dönemlerdir: Dengeli besleniyor muyum? Besin
çeşitliliğine dikkat ediyor muyum? Tükettiğim besin maddeleri
bedenime zarar verebilecek kötü katkılar içeriyor mu? Hormonal,
antibiyotiksel ya da başka kirlenmelere maruz kaldım mı?
1980’lere gelindiğinde yukardaki aşamaları tamamlayan bir tüketici
grubu çoktan oluştu. Seksenli yılların bilinçli tüketicisi, besin
maddelerinden daha farklı şeyler bekliyor, karnının doyması,
protein, karbonhidrat, yağ ihtiyacının, vitamin, mineral
gereksiniminin karşılanması ile yetinmiyor. Beslenme ve sağlık
arasındaki ilişkileri gösteren yeni bilgiler tüketicide daha başka
beklentiler oluşturuyor.
Beslenme-hastalık ilişkisi
Bilinçli tüketici eğer doğru beslenebilirse birçok hastalıktan
korunabileceğini fark etti. Her geçen gün biraz daha artan sağlık
harcamalarını doğru beslenerek azaltabileceğini öğrendi.
Sağlık harcamalarındaki artışta hatalı beslenme alışkanlıklarının
birinci sırada yer aldığını gösteren kanıtlar tüketicide farklı
eğilimler geliştirdi. Özellikle koroner kalp hastalıkları,
kanserler, şişmanlık, osteoporoz -kemik kırılganlığı artışı- şeker
hastalığı ile beslenme arasındaki yakın ilişki tüketicide yeni
istekler meydana getirdi: Doğru beslenerek karnımı doyurayım,
sağlığımı güçlendireyim, geliştireyim, ihtiyaç duyduğum besin
unsurlarını hücrelerime yerleştireyim. Bütün bunlarla yetinmeyip
hastalıklardan da korunabileyim.
Yedikçe iyileşmek isteriz
2000’li yılların tüketicisi biraz daha fazlasını istiyor. Yiyip
içtikleri ile sağlığını koruma ve güçlendirme yanında mevcut sağlık
sorunlarını da gidermeyi bekliyor.
Ona içtiği portakal ya da üzüm suyu ile sadece kalori, vitamin,
mineral, antioksidan flavonoidler ya da karotenoidleri vermek
yanında kolesterolünü düşürmeyi de önerirseniz ‘hayır’ demiyor.
Neredeyse her gün yediği yoğurdunun yağ oranını azaltarak
kolesterol sorununu tetiklememek yanında içine omega-3 yağ
asitlerini koyarak kalbini güçlendirmeyi, probiyotik bakteriler
ekleyerek sindirim sistemini desteklemeyi, yeşil çay kateşinleri ya
da resveratrol ekleyerek antioksidan gücünü yükseltmeyi
önerdiğimizde hemen eskiyi bırakıp sizin yanınıza geçiyor.
Yeni bin yılda insanları ‘ilaç gibi besinler’ bekliyor. Hipokrat’ın
‘yiyip içtiklerinize ilaç muamelesi yapın’sözü gerçekleşiyor...
Fonksiyonel besinlerden beklentiler
Kanser riskinde azalma: Soya proteini, beta karoten
izotiosiyonadlar ve sulforafan eklenmiş besinler.
Kolesterol seviyesinde düşme: Bitki sterolleri, stanol esterleri,
soya proteini ve omega-3 eklenmiş ürünler.
Kalp hastalığı riskinde azalma: Genistein, daidzein ve folik asit
eklenmiş yiyecekler.
Osteoporoz tehlikesinden korunma: D vitamini ve kalsiyum ile
zenginleştirilmiş besinler.
Bellek sorununu geciktirme: B vitaminleri, ginkgo biloba ile
güçlendirilmiş ürünler.
Sindirim sorunlarını hafifletme: Probiyotik bakteriler, kepek ve
keten tohumu eklenmiş yiyecekler.
Antioksidan kapasiteyi iyileştirme: Yeşil çay, resveratrol,
proantosiyanidin eklenmiş besinler.
Görmeyi destekleme: Lutein, zeozantin ve beta karoten eklenmiş
ürünler.
Kilo denetimini iyileştirme: CLA ve yeşil çay eklenmiş
yiyecekler.
Prof. Dr. Osman Müftüoğlu - Hürriyet