Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Bakınız sayın okuyucu, Ahali, bu hafta üçüncü kez ikiye
ayrılıyor ve iki tarafta birbirine veryansın ediyor. Kavgada dahi
söylenmeyecek sözler havalarda uçuşuyor. Klavye yine günün
kahramanlarını yaratıyor. Herkes birbirini suçluyor ve ağıza
alınmayacak laflar son derece rahat sarfediliyor.
Sosyal medyanın yarattığı bu canavarlar, sözüm ona her konuda fikir
sahibi, ama gerçekte, ezber konuşan, ezber yaşayan, atıyorum,
‘hadi bu hafta şehitler için x yerde
toplanacağız’’(örneğin yurt dışında yaşayanlar) dediğinde
kılını gram oynatmayan, orada görünmekten dahi korkan, vatan/millet
diye diye feysbuktan, ordan/burdan yaptığı alıntılarla, ki,
paylaştığı şeylerin dahi gerçekliğini araştırmadan yine ezber
bozmadan hareket eden, bu şekilde avunan,
‘Atatürkçüyüm’ diye avaz avaz bağırıp, tarihten
iki soru sorsan hayatta cevap veremeyecek , sürekli tribüne oynayan
Levent Kırca bozuntuları…
Buyrun! Geçen hafta, Pakize Suda, Trabzon ve Samsun’da halka bir
soru sordu ; Soru şuydu; ‘kaçıncı yüzyıldayız?’
İnanır mısınız, doğru cevap veren bir ya da iki kişiydi.
İşte bunlar, hep o klavye arkasından tanıdığımız siyaset
uzmanları(!)
Sokakta yirmi kişiden sadece iki kişi bu soruyu cevaplıyorsa, kimse
bana seçimlerde oylar çalındı, oyunlar oynandı demesin, artık
hayatta inanmam!
İşte bu soruya cevap veremeyenlerle, duayen gazeteci Birand’ın
ölümüne sevinen ve onu lanetleyen bilinçsiz çoğunluk aynı
kişiler.
Yine geçtiğimiz günlerde, Fatih Altaylı ve Levent Kırca
komedisinde, beyin hücrelerinin artık pek de çalışmadığına tanık
olduğumuz, ağzına geleni söyleyen, mahallenin delisi Kırca’ya
‘Yürü be kim tutar seni’ diye gaz veren, kafası
uyuşmuş kitle varya, işte bu soruya cevap veremeyenler onlar ve ne
yazık ki çoğunluktalar.
Bir zamanların seks yıldızı ekrana çıkmış, ‘’Fransa’da ölen
üç PKK lı kadının cenazesine gitmek isterdim’’ diyor.
Birileri onu ekrana çıkarıyor ve bu saçmalıkları söylemesine izin
veriyor. Kim bu kadın? Politikacı mı? Gazeteci mi? Muhabir mi?
Siyaset uzmanı mı? Hiç birisi!
İşte hal böyle iken, bu kadını düşüncelerinden ve fikirlerinden
dolayı eleştirebilir, sorgulayabiliriz.
Ama yılların duayen gazetecisi Mehmet Ali Birand’ın ölümüne
sevenleri üzüldü diye, hiçbir şeyin arka yüzünü bilmeden, konuşmak
sadece ezberciliktir.
Bakınız, Birand’ın ölümüne üzüldüğüm için şöyle bir yorum geldi
bendenize, hiç kesmeden aynen aktarıyorum;
Mehmet Ali Birand adında bir vatan haini, hırsız, PKK
destekcisi, Belçika vatandaşı ölmüş!
Yorumlara hayretle bakıyorum!
Birileri sövüyor arkasından birileri yas tutuyor!
Soruyorum, kaç
vatan haininin arkasından yas tuttu şimdi üzülenler?
Soruyorum, kaç
hırsızın ölümüne üzüldünüz?
Soruyorum, her PKK yandaşına duygu mu
beslersiniz?
Soruyorum, Türk vatandaşları ölünce de hisleriniz
kabarır mı? Mesela Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı veya Türkân
Saylan'a kaç dua okuyup bir dakikanızı harcadınız kim olduklarını
anlamak için?
Dün PKK mayın tuzağında şehit düşen 7 tane 20!!! Yaşında ki
gencimiz için niye bir kelime sarf etmediniz? İsimleri bilinmediği
için mi? Yoksa vatana ihanet etmedikleri için mi? Yoksa yetim hakkı
yemedikleri için mi?
Eğri oturup doğru konuşalım, şahsen üzüldüm
ölümüne! İsterdim ki hukuki cezasını bu dünyada çeksin. Ama
sevindim çünkü ilahi takdir yerine geldi ve eğer ilahi hukuk varsa
şimdi hesap verme sırası onda! Yetim hakkı yemek, suçsuz insan
öldürenleri korumak, vatana millete hainlik etmek yüce Allah
katında cezasız kalmaz!
Sen hiç PKK tarafından hastanelik edildin
mi? Edildiğin gün haber ver, sana Birand'ın PKK'yı savunan bir
yazısını göndereceğim. O gün fikir özgürlüğüne nasıl baktığını
soracağım...
İşte sayın okuyucu, bu bana verilen bir cevap ama, Birand’a üzülen
herkes bu cümlelerle muhatap olmak zorunda kaldı.
Birand’a üzülen herkes yalaka, sevinen yalaka değil. Altaylı ve
Kırca kavgasında, Kırca’yı eleştiren yalaka, bravo diyen vatansever
ve Atatürkçü.
Neler oluyor sizce?
Ben,Birand’ın ölümünü ciddi bir kayıp olarak görüyor ve derin
üzüntü duyuyorum. Çünkü; o iyi bir gazeteciydi, ekranda onun güler
yüzünü görmeyi ve gaflarını seviyordum. O uzun zamandır kanser
tedavisi görüyordu ama asla köşesine çekilmedi, son güne kadar
çalıştı. Çok başarılı ve çalışkan bir gazeteciydi.
Bizler, şehit haberlerine de üzüldük, onlar için yas tuttuk.
Avrupa’nın ortasında mitingler yaptık, şehit isimlerini teker teker
andık. Acaba, bu yalaka olmayanlar neden şehitleri anmaya
gelmediler?
Ve onun gibi birçok kişi! Olabilir, belki de PKK gözlerini
korkutmuştur, korkuya saygı duyarız. Saygı duyarız ama boş
konuşmayız. Türkan Saylan için de çok şeyler yaptık ve daha bir
çokları için, biz bunları yaparken, herkes tatilin tadını
çıkarıyordu…
Biz kimseyi yalaka ve yalaka olmayanlar diye ayırmıyoruz.
Tecavüzcüler, sapıklar ve teröristler hariç, hiç kimse ölümün
ardından lanetli sözleri hak etmez. Hele de Türk medyasına bu kadar
hizmet etmiş gerçek bir gazeteci asla.
Biz ne zaman mı adam oluruz sayın okuyucu?
Gündemde ki her konu da yalakalar ve yalaka olmayanlar olarak ikiye
ayrılmadığımızda, ezber siyaset yapmadığımızda, biraz empati
yapabilmeyi öğrendiğimizde, Atatürkçülük kisvesi altında
çığırtkanlık yapanlara prim vermediğimizde, farklı renkleri ve
kültürleri kabullenir gibi yapmayıp gerçekten
kabullendiğimizde,ölenin ardından lanetlememeyi öğrendiğimizde,
önyargılarımızı tedavi ettiğimizde, ötekiler kavramını yok
ettiğimizde, mesleklerinde duayen olmuş bazı kişilerin, meslekleri
gereği bizlerden farklı düşüncelere ve fikirlere sahip olduklarını
görebildiğimizde, birazcık farkındalığımız geliştiğinde belki adam
olabiliriz.
Ben sevdiğim gazeteci Mehmet Ali Birand’a Allah’tan rahmet diliyor,
medyanın başı sağolsun diyorum. Yakınlarına da, Sabır ve metanet
diliyorum.