İki yazarımız fena kapıştı
Abone olİki yazarımız Dengir Fırat ve Kürt sorunu üzerinden kapıştı. Nazım Alpman ve Mehmet Metiner birbirine girdi..
Mehmet Metiner'in Alpman'ın bu iddialı sözlerine verdiği cevap ortalığı kızıştırdı. Metiner Fırat'ı yakından tanıyan biri olarak, Alpman'ı konuyla ilgili bilgi sahibi olmadan hakim rolünü oynamakla suçladı.
İşte Metiner'in bu sözleri üzerine polemikte ikinci raund başladı. Konu AKP, Metiner ve gazetecilik tartışmasına döndü. Alpman, kendisini hedef alan Metiner'i AK Parti'ye fazla yakın olmakla ve gerçekleri yazmamakla eleştiriyor.
(...)Mehmet Metiner diyor ki:
-Hemşerim ve yakınım Dengir Mir Fırat ile AKP merkezinde yemek yedim! Bana her şeyi açık açık anlattı. Görevden ayrılmasının Nazım Alpman"ın söylediği ile ilgisi yok.
Peki Fırat ne söyledi yemekte?
-Bunları açıklayamam!!!
Metiner ile aramızda minik(!) bir fark var. Ben konuştuğum kişilerin adını saklı tutarak söylediklerini okurlarla paylaşıyorum. İsmimi açıklama dedikleri için de yazmıyorum. Bir de satıraralarını doğru okuma konusunda gayret gösteriyorum.
Metiner ise tam tersini yapıyor.
Konuştuğu kişileri, yakınlık derecelerini, konuşma mahallerini ve tanıklarını açıklıyor, sadece ne konuştuklarını yazmıyor.
Bütün bunları yazdıktan sonra da “Alpman"a değil benim söylediklerime inanın” diyor. Ben “oyundan çıkartıldı” diyorum, Metiner “hayır öyle değil” diyor. Arabesk filminde bir replik vardır. Başrol oyuncusu Şener Şen elinde kanlı bir bıçakla sevdiği kadının kocasının cesedi başında durmaktadır.
Müjde Ar:
-İsmail ölmüş, öldürdün onu!..
Şener Şen, tam Türkiye klasiğini dile getirir:
-Müjde gördüklerine değil, bana inan: Ben öldürmedim!
Gelelim Mehmet Metiner'e. Alpman'ı ikinci kez yazmaya iten Metiner ne diyor? Aslında bugünkü yazısı da Fırat'ın istifasıyla ilgili anlattıkları arasında paralellik var. Bir anlamda Alpman'a cevap niteliğinde.
Başbakan Kürt meselesinde değişti mi? sorusunu soranlara tek kelimeyle 'hayır' diyor. Alpman'ın en fazla eleştirdiği nokta olan yakınlık meselesine bir kez daha vurgu yapıyor ki bu da Alpman'ın tepkisindeki çıkış noktası..
(...)Başbakanla uzun yıllara dayanan bir
tanışıklığımız var.80 öncesinde aynı siyasal gelenekten geliyoruz.
1990 yıllarının başlarında RP İl Başkanı iken danışmanıydım.
Daha sonra 1994"de Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunda da danışmanlığım sürdü.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli"nin o her seferinde “ihanet” suçlamasıyla diline doladığı 1991 tarihli ünlü “Kürt raporu” tarafımdan hazırlanıp Erdoğan"a sunulduğunda, o tarihte, Kürt kelimesini telaffuz etmek veya “Kürt sorunu”na değinmek yürek isterdi.
(...) Erdoğan"ın o rapordaki görüş ve öneriler çerçevesinde nasıl eni-konu müzakereler yürüttüğünü biliyorum. Erdoğan"ın Doğu ve Güneydoğu konusundaki hassasiyetini de birebir biliyorum. Başbakan Erdoğan"ın seçim döneminde bölgede yaptığı konuşmalar ile bugünkü konuşmalar arasında farklılık olduğunu söyleyenler bence yanılıyorlar..
Başbakan Erdoğan inancı ve siyaset anlayışı
gereği hep aynı şeyleri söyleyip durdu.Diyarbakır"da ne söylediyse
Kayseri"de de onu söyledi.
Demek istediğim o ki, Başbakan Erdoğan Kürt meselesinde başından beri nerede duruyor idiyse gene aynı yerde duruyor.
Diyarbakır"da sunduğu o çözüm paradigmasının ve siyasal pozisyonun tam arkasında duruyor. Başbakanın Kürt meselesinde çizgi değiştirdiği iddiasına katılmıyorum.
“Obama gibi geldi, Bush gibi oldu!” belirlemesini ise Başbakan Erdoğan"a yapılan büyük bir haksızlık olarak değerlendiriyorum.