İki ülke gezdi, şifayı Türkiye’de buldu
Abone olBurun tıkanıklığı ile başlayan rahatsızlığı Arnavutluk ve Yunanistan’dan sonra Türkiye’de bitti. Arnavut genç Renato Vogli, burnundaki tümör...
Burun tıkanıklığı ile başlayan rahatsızlığı Arnavutluk ve
Yunanistan’dan sonra Türkiye’de bitti. Arnavut genç Renato Vogli,
burnundaki tümöre ameliyatla müdahale edilmediğini Türkiye’de
öğrendi ve kesisiz endoskopik ameliyatla burun tümöründen
kurtuldu.
Arnavutluk’ta başlayan, Yunanistan’da devam eden ve Türkiye’deki
tedavi ile sonlanan Renato Vogli’nin tedavisi 15 yaşında
Arnavutluk’ta başladı Yunanistan’da devam etti fakat bir sonuç
alamadı. Vogli son çare olarak Türkiye’ye geldi ve Hisar
Intercontinental Hospital’de olduğu kesisiz ameliyatla hastalıktan
kurtuldu. Vogli, burun tıkanıklığı ve burun kanaması şikayeti ile
Arnavutluk’ta başvurduğu hastanelerde yapılan muayene ve
müdahalelerden sonuç alamayınca Yunanistan’a gitti. Burnunun
arkasında bir tümör olduğu ve müdahale edilmesi gerektiği söylendi.
Ameliyat oldu fakat şikayetleri artarak devam etti. Son çare olarak
Türkiye’ye gelen Vogli, Hisar Intercontinental Hospital’de ilk
muayenesi ve yapılan tetkiklerin ardından ameliyat olması
gerektiğini öğrendi.
OPERASYONDA TÜMÖRÜ BESLEYEN ANA DAMAR KAPATILDI
Hisar Intercontinental Hospital Kulak Burun Boğaz Hastalıkları, Baş
ve Boyun Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Tayfun Apuhan hastaya
Yunanistan’da yapıldığı söylenen ameliyatın yapılmamış olduğunu
tespit etti. Apuhan şunları söyledi:
"19 yaşındaki hastamız bize burun tıkanıklığı ve kanaması
şikayetiyle geldi. Arnavutluk’ta 15 yaşındayken muayene olmuş. Daha
sonra şikayetleri geçmeyince Yunanistan’a gitmişler ve burada
hastaya küçük bir operasyon yapıldığı söylenmiş. Ancak yaptığımız
muayene ve tetkiklerde hastamıza yapılması gereken operasyonun
yapılmadığını gördük. Muayene ve MR’da hastamızın burun arkasında
burnun ve sinüslerin kanlanmasını sağlayan ana damarın üzerinde; bu
ana damardan beslenen yaklaşık 3,5 cm büyüklüğünde beyine, geniz
bölgesine ve gözlere baskı yapan bir tümör vardı. Tümöre müdahale
etmeseydik, büyümeye devam ederek çevredeki dokulara baskı yapmaya
ve burun kanamasının yanı sıra sinüsler, beyin dokusu ve gözlere
ilerleyip, kemik dokuyu eriterek çok ciddi zararlara neden
olabilecekti. Ameliyatta herhangi bir problem yaşamamak ve
hastamızı mümkün olduğunca konforlu şekilde tümörden kurtarmak için
öncelikle Radyoloji Bölümümüzde embolizasyon yöntemiyle tümörü
besleyen ana damarı kapadık. Böylece tümörün beslenmesini
durdurarak ameliyat sırasında çok ciddi kanama riski oluşmasını
engelledik. Geçmişte bu ameliyatlar hastanın damağı açılarak
yapılıyordu. Hem iyileşme süresi hem de hastanın konforunu sağlamak
daha zordu. Endoskopik yöntemle yaptığımız bu ameliyatta; kanama
riskini azaltarak, kesi olmadan tümörü çevre dokulardan ayırdık.
Hastanın beyin gibi hayati organlarının olumsuz yönde etkilenmesini
önledik ve tümörü genel anestezi altında yaklaşık 2,5 saatlik bir
operasyonla temizledik. Ameliyatın ardından hastamızı servise aldık
ve konforlu bir şekilde süreci atlatmasını sağlayarak şifayla
taburcu ettik. Yaptığımız son kontrollerde hastamızın burun
tıkanıklığının da tamamen ortadan kalktığını ve hayatına sağlıkla
devam edebileceğini tekrar teyit etmiş olduk".
(İHA)