İki önemli konu es geçiliyor
Abone olUzun süredir gündemde olan "zina tartışması" Nazlı Ilıcak'ı rahatsız ediyor. Gazeteci, "Türkçe ve RTÜK Yasası"na gereken önemin verilmemesinden rahatsız...
İKİ ÖNEMLİ KONU: TÜRKÇE VE RTÜK YASASI
İki önemli haber, günlük tartışmalar içinde kayboldu gitti.
Bunlardan biri "Türkçe." Uluslararası Dil Kurultayı'ndan, Prof.
Mehmet Demirezen, medya organlarının özensizliği yüzünden,
Türkçe'nin günden güne bozulmasından şikâyet etmiş.
Aynı dertten ben de muzdaribim. Bir dokun bin ah işit! Hele şu
"dahi" mânâsına gelen "de"lerle, "ki"ler. Maalesef, gençler, hatta
orta yaşlılar, üniversiteyi bitirmiş olsalar bile, "de" ile
"ki"leri ne zaman ayrı, ne zaman bitişik yazacaklarını
bilemiyorlar. Öğretseniz de, önemsemedikleri için öğrenmiyorlar
veya öğrenemiyorlar.
Kural
"De" takısını çıkarınca cümlenin anlamı bozulursa, "de" bitişik
yazılır. Formül bu.
Meselâ, "evde yemek var", "ev yemek var"; yanlış bir ifade, demek
"de" bitişik.
Halbuki, "yumurta da var", "yumurta var" Anlam bozulmuyor; "de"
ayrı yazılıyor.
"Ona dedim ki... Çantamdaki kalem."
Hâlâ aradaki farkı bilmeyen, yüksek okul mezunları var. İnsan
yabancı dilden önce kendi lisanını doğru dürüst konuşup
yazabilmeli.
RTÜK Yasası
İkinci mesele, Anayasa Mahkemesi'nin Radyo Televizyon Kanunu'nun
bazı maddelerini iptâl etmesi. Ecevit Hükûmeti döneminde,
televizyon sahipliğini % 20 hisse payı ile sınırlayan madde
değiştirildi, "hisse oranı" yerine "izlenme payı" konuldu.
Buna göre, "yıllık ortalama izlenme oranı ölçümlerinde yıllık
ortalama izlenme veya dinlenme oranı % 20'yi geçen bir televizyon
veya radyo kuruluşunda, bir gerçek veya tüzel kişinin veya bir
sermaye grubunun sermaye payı % 50'yi geçemez."
Daha önce, Anayasa Mahkemesi, bu maddeyle ilgili yürürlüğü durdurma
kararı vermişti. Evvelki gün de, Başkan Yardımcısı Haşim Kılıç,
iptâl kararını açıkladı. Yüksek mahkemenin iptâl kararının
gerekçesi Resmi Gazete'de yayınlanacak. Ama bugünden, iptâlin
sebebini kestirmek mümkün. Bunun için, Cumhurbaşkanı Necdet
Sezer'in veto gerekçesine ve iptâl başvurusuna göz atmak
yeterli.
Cumhurbaşkanı'nın % 20 izlenme oranının tekelleşme yarattığına dair
iddialarını yayınlıyoruz.
Sezer'in gerekçesi
"...Bu düzenlemeler, özellikle büyük sermaye gruplarının televizyon
ve radyoculuk alanında tekelleşmelerine olanak yaratacak
içeriktedir. Anayasa'nın 167'nci maddesi tekelleşme ve
kartelleşmeyi yasaklamakla kalmamış, devlete, bunu engelleyici
önlemler alma görevi verilmiştir... Tekelleşen ya da kartelleşen
görsel ve işitsel medya, bir yandan ekonomik alanda haksızlık
yaratabilecek bir güce ulaşırken, öte yandan haber alma özgürlüğünü
kısıtlayabilecektir... Basın özgürlüğü, kamu güçleri karşısında
olduğu kadar, özel güçlere karşı da korunmalıdır. Bu bağlamda,
medya tekelinin oluşmasına karşı gerçek sınırlamalar koymak,
medyanın çoğulculuğunu koruyucu önlemler almak, devlete düşen bir
ödevdir. Sosyal görevini yerine getirebilmesi için basın özgürlüğü
ile donatılan medyanın, sorumluluk bilinciyle hareket etmesi
gerekir. Tekelleşerek, sorumluluk bilincinden uzaklaşacak bir
medya, her sorumsuz güç gibi, toplum yaşamını, ulusal güvenliği
tehlikeye sokan bir güç durumuna gelebilir...."
Televizyon sahipliği ve ihale
Anayasa Mahkemesi, iptâl kararı verirken, boşluğun doldurulması
için, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne 6 aylık da bir süre tanıyor.
Bugün itibariyle, % 20 hisse oranını öngören eski kanun ve % 20'lik
izlenme oranı sınırını koyan yeni kanun yürürlükte olmadığı için,
bir boşluk mevcut. TBMM'nin ilk gündem maddelerinden biri RTÜK
Yasası olmalı. Bir yandan radyo televizyon sahipliği tekel
yaratmayacak biçimde düzenlenmeli, bir yandan da, televizyon
sahipliği ile, "kamu ihalesine katılma" konusu ele alınmalı. Çünkü,
ilk RTÜK Yasası'nda, bir televizyon kuruluşunda % 10'dan fazla
hisseye sahip olanların kamu ihalesine girmesi yasağı vardı. RTÜK
Yasası'nı değiştiren 4756 sayılı yasa ile, 29'uncu maddedeki kamu
ihalesine girme yasağı da kaldırılmıştı. Bu tartışmalı konuda da,
süratle yeni bir düzenlemeye gitmek gerekiyor.
İptâl başvurusu
O konuda, iptâl başvurusunda Sezer, aşağıdaki görüşleri dile
getiriyordu:
"İhale yasağının kalkması, medya gücünü kullanarak ihalelerde
haksız rekabete, borsada çeşitli işlem oyunları yapılmasına neden
olabilecektir... Ülkemizde olduğu gibi, henüz demokrasisi yeterince
gelişmemiş, sağlam temellere oturmamış, özelleştirmesini
tamamlayamamış ülkelerde, medyanın devlete karşı taahhüde girmemesi
yaşamsal önem taşıyan bir ilkedir. Devletle ticarî ilişkilere giren
medya sahiplerinin, siyasî iktidar lehine yayın yaparak ya da tam
tersi baskı oluşturarak kamu ihalelerini alma avantajını
sağlayabileceği kuşkusu, yukarıda sözü edilen ilkenin korunmasının
ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Medya gücünü kötüye
kullanma olasılığı, kamu yararı ve kamu düzeni ile doğrudan
ilgilidir. Devletin bu gücü dengeleyecek önlemleri alması, kamu
yararı ve düzenini sağlamanın gereğidir. Dolayısıyla ihaleye girme
yasağının kaldırılmış olması, kamu yararı açısından çok ciddi
sakıncalar doğurabilecek bir gelişmedir."
Önemli bir sınav
İşte size zinadan çok daha önemli bir tartışma konusu. Ecevit
Hükûmeti döneminde 4756 sayılı kanunun çıkabilmesi için, sabahlara
kadar Mesut Yılmaz ve Hüsamettin Özkan Genel Kurul'da nöbet
tutmuştu. Cumhurbaşkanı veto etti; Ecevit Hükûmeti, kanunu aynen
Meclis'ten geçirdi. Liderler, gene nöbet tutarak, tepki gösteren
milletvekillerini yatıştırma görevini üstlendiler.
Zaten kanun geçti, Ecevit'in de işi bitti. Hemen o tarihten sonra,
Hüsamettin Özkan'lı, MHP'yi de dışarıda bırakacak bir hükûmet
arayışı başladı. Derviş ön plana çıkarıldı; İsmail Cem pompalandı
vs...
Hükûmeti önemli bir sınav bekliyor. Bakalım, RTÜK Yasası'nda,
televizyon sahipliğinin hisse oranlarını nasıl ayarlayacak? Ben
şahsen, bir kişinin ulusal çapta bir televizyon kanalına sahip
olmasını normal buluyorum. Ama, bir kişi veya bir sermaye grubu,
dünyanın hiçbir yerinde birden fazla ulusal çapta televizyon
kanalını alamaz. (Burada, uydu veya kablolu yayını kastetmiyoruz.)
Ayrıca, kamu ihalesine girme konusunda da mutlaka sınırlamalar
getirilmelidir.