İki gazetecinin referandum oyu?
Abone olReferandum siyaset kadar basını da ikiye böldü. Şamil Tayyar neden "Evet", Ahmet Hakan neden "Hayır" oyu vereceğini yazdı.
Siyasetin gündeminde 12 Eylül’de yapılacak referandum var. Evet
ve hayırcı partiler kampanyaları için hazırlık yapıyor. Gelişmeleri
takip eden gazeteciler de oylarını açık etmeye başladı.
Hürriyet gazetesinden Ahmet Hakan “Hayır” oyu vereceğini,
Star gazetesinden Şamil Tayyar ise vereceği “Evet” oyunun
gerekçelerini anlattı.
Şamil Tayyar yazasına ucuz popülizm yapmakla suçladığı CHP lideri
Kemal Kılıçdaroğlu’nun Etro gömleği polemiğiyle başladı. Etro
gömlekle Başbakan Erdoğan’ın giydiği yerli malı Locoste gömleği
kıyaslayan Tayyar referandum sürecinin Kılıçdaroğlu için önemli bir
test olacağını söyledi. Avrupa Parlamentosu sosyal demokratlar
grubu başkan yardımcısı Hannes Swboda’nın “Anayasa paketini
destekleyin çünkü sosyal politikalarda önemli değişikler içeriyor”
sözlerini hatırlatan Tayyar’ın yazısının bu bölümü şöyle:
“Askeri cezaevlerinde en ağır işkenceye maruz bırakılan
Türk milliyetçileri, Kürtler ve solcuların 12 Eylül anayasasına
sarılmaları beklenebilir mi?
Hazindir, işkence
hatıraları mazide ağır bir yara olan kesimin temsilcileri, iktidar
düşmanlığı nedeniyle anayasa paketine karşı çıkabiliyor. İdeolojik
körlük, Türkiye’nin gelecek projesine baskın olabiliyor.
Tayyip Erdoğan veya AK Parti için değil çocuklarımın
geleceği için ben de referandumda “evet” diyeceğim. Postal izlerini
anayasadan silmeyi öngören böyle bir değişikliği hangi siyasi parti
gerçekleştirse kayıtsız destek verirdim.
Tıpkı 1987’de olduğu gibi... Çok sevdiğim için fotoğrafını çalışma
ofisine astığım Turgut Özal’la siyasi yasaklar konusunda ters
düştüm. Demirel, Ecevit, Erbakan ve Türkeş’in siyasi yasaklarının
oylandığı referandumda “Temel hak ve özgürlükler referanduma
sunulamaz” diyerek karşı çıktım, yasakların kaldırılması yönünde
“evet” oyu kullandım.
Özgürlüklerin ideolojik körlüğe yenik düşürülmesine göz yummak, bu
güzel ülkeye kötülüktür.
Ülkemi seviyorum, bu coğrafyada yaşayan herkesin daha
aydınlık bir geleceği hak ettiğini düşünüyorum.
AHMET HAKAN'IN HAYIR OYUNUN GEREKÇELERİ
Referanduma Hayır oyu vereceğini açıklayan Ahmet Hakan bugünkü
yazısında ise gelen eleştiriler üzerine bu oyun gerekçelerini
anlattı. İşte Hakan’ın Hayır oyu gerekçeleri:
Bazıları şunu söylüyor:
“Hep iktidar mı yargının baskısı altında kalacak birader?
Bırak da bundan sonra yargı iktidarın baskısı altında
kalsın.”
Bu yaklaşımın “ilkesizliğini” bir tarafa
bıraksak bile...
Fena halde budalaca olduğunu göz ardı edemeyiz.
“Budalaca”, çünkü...
Şunu göz ardı ediyor:
Diyelim ki Tayyip Erdoğan iktidardan gitti ve yerine Kemal
Bey ile Devlet Bey geldi...
Yargı Kemal Bey ile Devlet Bey’in baskısı altına girmiş olmayacak
mı?
Yargıyı iktidarın baskısı altına sokmak yerine, herkesin kabul
edebileceği türden adam gibi bir reform yapmak gerekmez
mi?
Ben de Türkiye’deki yüksek yargının dar ve katı laiklik
yorumlarından hiç ama memnun değilim. Tıpkı YÖK’ten memnun
olmadığım gibi...
Ama yüksek yargıdaki sorunların, “Yüksek yargıyı ele
geçirelim, olsun bitsin” mantığıyla çözülmesine itiraz
ediyorum.
Tıpkı YÖK sorununun, “YÖK’ü ele geçirdik, oldu-bitti” mantığıyla
çözülmesine itiraz ettiğim gibi.
Ben mecbur muyum “bunların yargısı” ile “şunların yargısı”
arasında bir tercih yapmaya?
“Bu zamana kadar ‘bunlar’
ekmek yedi, şimdi de ‘şunlar’ ekmek yesin.”
Mesele bu mudur yani?
Eğer buysa...
Benden paso...
Ben “bunların yargısı” ile “şunların yargısı” arasında sıkışıp
kalmak yerine...
“Adil yargı” peşinde koşmak istiyorum.
Büyük demokratik devrimler, Anadolu’da görev yapan herhangi bir
savcının attığı herhangi bir adıma öfkelenerek yapılmaz.
Büyük reform hareketleri, “araya sıkıştırılmış bazı güzel
şeyler” ile esas maksat kamufle edilerek atılmaz.
Topyekûn değişime imza atacaksınız.
Herkesi yapmak
istediğinizin güzelliğine ikna edeceksiniz.
Sadece kafa denklerinizle değil toplumun bütün kesimleriyle beraber
yürümeye talip olacaksınız. Kısacası: Uzlaşacaksınız. Başka çare
yok.