Ta en başa döneceğim yine...
Özal'lı yıllara...
141, 142, 163'ü tartışıyordu Türkiye...
Özal, yasak olan Kürtçe kasetlerin serbestlisinden yanaydı
ayrıca.
Ama bir kesim vardı ki, kıyameti koparıyordu:
"Olmaz, olamaz!"
***
İstanbul'da Akgün otelde konuşuyordu Özal:
-Yahu yapmayın, biz yasakçı oldukça bu işler büyür. Biz
yasaklamaktan vazgeçersek, inanın bana bu kasetler işportaya düşer
ve kimse yüzüne bakmaz.
Bir şey daha söylüyordu Özal.
Yurt dışında sürgün hayatı yaşayan Türkiye Komünist
Partisi'nin iki önemli ismi Haydar Kutlu ile Nihat Sargın'ın
Türkiye'ye dönmesi gerektiğini söylüyordu rahmetli.
Tepkiler yine çığ gibiydi:
"Olmaz, olamaz!"
Özal şöyle diyordu:
-Bırakın gelsinler, gelirlerse unutulup giderler, gelmezlerse
kahraman olurlar.
Özal her iki konuda da haklı çıktı.
Haydar Kutlu ile Nihat Sargın yıllar sonra
unutuldular.
Kürtçe kasetler de işportaya düştü ve hiç kimse yüzüne bakmadı.
***
Bugün...
İki dil tartışılıyor.
BDP yasa masa dinlemiyor...
İki dilli tabelalarda ısrar ediyor.
Bir kesim avazı çıktığı kadar bağırıyor.
"Olmaz!"
Yahu bırakın olsun...
Ne çıkar hem Kürtçe hem Türkçe bir tabelanın varlığından?
Yıllar sonra bunlar unutulur gider.
Ama diretirsek...
Olmaz dersek...
İş büyür gider...
Gelin bir kez daha Özal'ı dinleyelim.