İhsanoğlu'ndan ilginç Suriye çıkışı
Abone olMursi'nin devrilmesine ses çıkarmayarak şimşekleri üzürine çeken İİT Genel Sekreteri İhsanoğlu'nun Suriye uyarısı konuşuluyor.
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri
İhsanoğlu, Suriye'ye askeri müdahalenin problemi daha vahim bir
hale getireceğini söyledi.
Mısır'da demokrasi tecrübesinin olmadığına dikkat çeken
İhsanoğlu, "Ortaya çıkan yeni liderlerin bunu düşünerek
ortaya çıkmaları lazım. Başka milletlerin bir asırda yaptıklarını
bir senede yapamazsınız." diye konuştu.
Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas'ın daveti ve yeniden başlayan
Ortadoğu barış görüşmelerinde Filistin'e destek mesajı vermek üzere
Ramallah ve Kudüs’e iki günlük ziyarette bulunan Genel Sekreteri
İhsanoğlu, Ramallah'ta AA muhabirine açıklamalarda bulundu.
İhsanoğlu'na kendisine yöneltilen sorulara şu şekilde yanıt
verdi:
Soru: Suriye'ye bir müdahale olursa İİT üyeleri bu
koalisyona destek vermeli mi?
Cevap: Şimdiye kadar zirvelerde ve dışişleri
bakanları toplantılarında alınan kararlar askeri müdahalenin çözüm
olmadığı yönündedir. Dışardan yapılacak askeri müdahalenin problemi
daha vahim bir hale getireceği yönündedir. Kimyevi silahların
kullanılmış olması ve kitlesel imhaların başlamış olması, 100 bin
kişinin ölmesi, durumun vehametinin 'katastrofik' fecaat noktasında
olduğunu göstermektedir."
"Sykes-Picot haritası çatırdıyor"
Bugün yaşananlar Ortadoğu'da çizilen Sykes-Picot haritasının
çatırdadığını göstermektedir. Gömlek her tarafından çatlıyor.
Temennim Ortadoğu ülkelerinin bir araya gelmesi ve bu vahim
durumdan çıkmak için çare aramasıdır. Harita Şam'dan başladı,
zorlamayla kabul edildi. Ortadoğu'da bu harita Osmanlı
imparatorluğunun rahminde prematüre doğmuş çocuk gibidir. Bunu
tedavi etmenin zamanı geldi. Bunu sağlamadığımız takdirde bu
savaşlar artacak. Bu felaketler her yere sıçrayacaktır. İşte
Lübnan, işte Irak ve başka yerler. Çözüm arayışları içeride
olmalıdır.
Soru: Muhtemel bir saldırıyı teşkilat olarak destekliyor
musunuz?
Cevap: Teşkilatın beyanat vermesi için yeni
kararlar alması lazım. Şahsi kanaatimi ayrıca belirtebilirim ama
bugün için bakanlar kurulunun aldığı kararlara işaret ettim.
Başka bir konu da İslam dünyasının neden hiç bitmeyen çatışmaların,
krizlerin odağı olduğu konusu. Ortadoğu’da sürekli bir kriz var,
Müslümanlar yaşadığı coğrafyada sürekli bir kriz var. Bu krizleri
kim çıkarıyor, Müslümanların kendisi mi bu krizi çıkarıyor yoksa
dışarıdan birileri ABD, İsrail, Batı, Çin, Rsuya veya diğerleri mi
ümmeti, devletleri ve tarafları birbirine kim düşürüyor? Bunların
nedeni nedir?
Bakınız "Arap Baharı" diye bir laf çıktı. Bunu ilk tenkid eden
insan ben oldum. Dedim ki bu bahar değil sonbahardır. Bu
diktatörlerin son baharıdır. Bahar demek eğer demokrasinin gelmesi,
şeffaf rejimlerin kurulması, iktidarların sandık yoluyla değişmesi
ise bu bahar değil sonbahardır. Diktatörlerin sonbahardır.
Diktatörlerin düştüğü bir sonbahardır. Bahar daha sonra gelecektir.
Metafor tartışması değildir bu. Siyasi oluşumların doğru
nitelendirilmesi ile ilgili bir durumdur.
DIŞ SİYASİ DENGELER DİKTATÖRLÜRLERİ YAŞATTI
Olan biten şudur. Arap dünyası tarihini bağlamı dışında yaşamıştır.
Yani 1916 da çizilen harita ve ondan sonra kurulan devletler ve
rejimler, bir halk iradesi üzerine oturmuş, oturtulmuş rejimler
değildi. Bunlar tepeden inme, askeri diktalar, ideolojik parti
diktaları veyahut milliyetçili sosyalizm adına totaliter
rejimlerdi. Bu rejimler kurulduğu günde İkinci Dünya Savaşı'ndan
sonra günümüze kadar devam etti. Neden devam etti? Bunlara içeride
meydan okuyan güçler her zaman ezilmiştir, devlet tarafından
ezilmiştir. Siyasi, dış siyasi dengeler de bunların yaşamasını
sağlamıştır ve bu böyle devam etmiştir.
BU BÖLGE TARİHİ BAĞLAMIN DIŞINDA KALDI
Avrupa'da 2. Dünya Savaşı'ndan sonra daha geniş manzaraya bakarsak
Avrupa'da faşist, nazist rejimler çöktü. İtalya, Almanya,
demokrasiye dönüştü. Portekiz, İspanya demokratikleşti. Berlin
Duvarı düştü Sovyetler düştü. Sosyalizm çöktü, komünizim çöktü.
Orta Avrupa, doğu Avrupa, güney doğu demokratikleşti. Latin
Amerika, Afrika, bazı Uzak Doğu devletleri. Geriye sadece bu bölge
kaldı. Bu bölge tarihi bağlamın dışında yaşadı. Bunları kitabımda
da böyle izah ettim. Bu konuda bir de kitap yazdım. “20. yüzyıl
İslam dünyası.” Ben bunları böyle yazdım.
Soru: Sorunları temel olarak İslam dünyasındaki
diktatörlüklere mi bağlıyorsunuz?
Cevap: Bütün İslam dünyası diyemezsiniz. Endonezya
demokratikleşti. Benzer tecrübeler yaşadı. Fas şimdi örneğin
demokratikleşiyor. Fas kraliyeti, tarihi bir kraliyettir. Bu bir
yerde toplumların gelişmesiyle, sosyo-ekonomik gelişmeleriyle
alakalı, toplumlarda siyasi tecrübelerin birikmesiyle ilgili. Şimdi
Mısırdaki hadise şunu gösteriyor. Daha toplumda yeterli kadar
siyasi oluşumları sağlayacak partiler oluşamadı. Libya’da partiler
oluşamıyor. Ama mesela Tunus’ta oluşuyor. Zira toplumun yüzde 80'e
yakını orta sınıf ve toplumda okuma yazma oranı çok yüksek, işçi
sendikaları var, sivil toplum örgütleri kökleşmiş. Tunus’ta gelişme
daha hızlı oluyor.
Siyasi birikim eksikliği, orta sınıfın olmaması, sivil toplum
örgütlerinin güçlü olup olmaması. Daha çok faktör var ama bunlar
başlıcaları.
MISIR VE TÜRKİYE ÖRNEĞİ
Demokrasi Türkiye'de 1959 başladı. Mısır da demokrasi ne zaman
bitti? 1952'de bitti. 52'den önce 1923’e kadar 30 yıllık bir
demokrasi tecrübesi var. 1952’den günümüze 60 sene geçti. Biz
kaç darbe yaşadık. Bir başbakanımızı idam ettik,
cumhurbaşkanlarımızı hapse attık.
Bugünlere geldiysek bu kadar sıkıntılardan sonra geldik. En
gelişmişi biziz. Bu tecrübelerle oldu. Suriye'de hiç hür bir seçim
oldu mu? 1952'den bu yana Mısır'da hiç hür bir seçim oldu mu?
Libya’da parti diye sorsan adama insana neden bahsediyorsun diye
sorarlar.
BAŞKA MİLLETLERİN BİR ASIRDA YAPTIKLARINI BİR SENEDE
YAPAMAZSINIZ
Avrupa’da, Fransa’da demokrasi ne zaman geldi? Fransız İhtilali ne
zaman geldi? İngiltere’de neler oldu, demokrasinin beşiği olan
ülkede? Kaç tane taht uçtu, kelle uçtu, bedel ödendi? Sen
geleceksin böyle halk ayaklandı şöyle oldu, böyle oldu olmaz öyle
bir şey. Naif bir düşünce tarzı. Hedef demokrasiye varmak. Başka
bir hedef yoktur. Rejimlerin, yani halkların toplumların isteği bu.
Kolay bir şey değil biraz sabırlı olmak lazım. Ortaya çıkan yeni
liderlerin bunu düşünerek ortaya çıkmaları lazım. Başka milletlerin
bir asırda yaptıklarını bir senede yapamazsınız.