İHH’dan 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü basın açıklaması
Abone olİHH İnsani Yardım Vakfı tarafından 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü vesilesiyle bir basın açıklaması gerçekleştirildi. “Mazlumlar için Dayanışma Zamanı” başlığı ile yapılan açıklamada Doğu Türkistan’dan Mısır’a, Suriye’den Filistin’e kadar birçok mağdur ve mazlum coğrafyada gerçekleştirilen insan hakları ihlallerine vurgu yapıldı.
Bugün, Dünya İnsan Hakları Günü.
Temel hakları güvence altına almak üzere İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin ilan edilişi üzerinden 71 yıl geçti.
Batının yol açtığı dünya savaşlarında milyonlarca sivilin hayatını kaybetmesinden sonra İkinci Dünya Savaşı ardından ilan edilen bildirgeyle, yaşam hakkı, eşitlik ilkesi, masumiyet karinesi ve daha birçok temel hak sıralanarak, bunların her koşulda dokunulmazlığı kabul edilmişti. Aradan geçen zamana rağmen, bugünkü küresel tablo göstermektedir ki, ihlallerin önlenmesi konusunda insanlık hala geçer not alamamıştır. Aksine, bugün uluslararası siyaset insan haklarını ve değerlerini bir kez daha yitirmiş görünmektedir. Üstelik temel haklar konusunda tüm insanlar eşit olduğu halde, birilerinin hayatı hala diğerlerinden daha değerli görülmektedir. Kendini tüm insani değerlerin merkezi olarak gören Batı; bugün yabancı düşmanlığı, Müslüman karşıtlığı ve nefret suçları girdabına girmişken, dünyanın diğer ülkelerde sivillere yönelik her türlü ihlal “güvenlik” perdesi altında meşrulaştırılmaktadır.
Bu ülkelerin başını yine Doğu Türkistan, Mısır, Suriye ve Filistin çekmiştir. 1949 yılından bu yana Çin işgali altındaki Doğu Türkistan, her yıl sistematik olarak insan haklarının ayaklar altına alındığı bir hapishaneye dönüştürülmektedir. 5 Temmuz 2009 tarihinde gerçekleşen Urumçi katliamından bu yana her yıl daha da kötüleşen yaşam koşulları, etnik ve dini bir soykırıma dönüşmüştür. Ölüm, hapis, işkence ve zorla alıkoyma uygulamaları dünyadan gelen tüm tepkilere rağmen devam etmektedir. Kesin rakamlar tam olarak tespit edilemese de insan hakları kuruluşların tahminlerine göre son 10 yılda öldürülen Uygur sayısı 10 bini aşmış durumdadır.
Bölgede halen 1 milyondan fazla Uygur “eğitim kampı” adı altında
kurulan toplama kamplarında tutulmakta, burada insanların
inançlarına aykırı dahi olsa zorla ideolojik eğitimler verilmekte
ve potansiyel tehdit olarak görülenler cezalandırılmaktadır. Son
birkaç yıldır yapılan bir uygulama ile Uygurların evlerine yönelik
zorunlu ziyaretler, gerekçesiz baskınlar ve Uygur-Çinli zorunlu
akraba olma uygulamaları insanları ürkütmektedir. Toplama
kamplarına alınmış olan aile bireyleri yerine Çinli insanlar
yerleştirilmesi, Uygur toplumunun değerlerini tehdit eden bur
uygulamaya dönüşmüş durumdadır.
Çok sayıda Uygur Aydını ve Kanaat Önderi haksız yere tutuklu
bulunuyor. Bunların bir bölümü ya hapiste iken ya da bırakıldıktan
hemen sonra hayatını kaybetmiştir. Sadece insanların yaşamına
değil, kültürlerine
yönelik ihlaller de dikkat çekmektedir. Birçoğu Uygur kültürünü ve
dini eserlerini ihtiva eden 730 çeşit kitap ya yasaklanmış ya da
yok edilmiştir. 100’den fazla web sitesi kapatılmış ve yöneticileri
tutuklanmıştır.
Çin’deki zulmü aratmayan ihlallerin bir diğer adresi Mısır’daki
Sisi diktatörlüğüdür. 2013 yılındaki darbenin ilk zamanlarındaki
katliamlar zamanla azalsa da, siyasi muhaliflere yönelik kaçırma,
gizli alıkonma, işkence ve infaz gibi en ağır insan hakları
ihlalleri sistematik olarak devam etmektedir. Mısır rejimi
cezaevlerinde çoğu İhvan üyesi siyasi gruplardan tutuklu insan
sayısının 40 binin üzerinde olduğu bilinmektedir. Yüzlerce
kişiye idam cezası verilmiş ve maalesef bu idamların bir kısmı
ailelere bile haber vermeden infaz edilmiştir.
Seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ise 7 yıllık işkence ve kötü muameleye daha fazla dayanamayarak bu yıl mahkemede duruşma esnasında hayatını kaybetmiştir.
Öte yandan sınırımızın hemen karşı tarafında Suriye’de 2019 yılı aynı oranda kasvetli geçmiştir. Son bir yılda başta İdlip olmak üzere, değişik sivil yerleşim bölgelerine yönelik rejim saldırılarında en az 3 bini aşkın sivil hayatını kaybetmiştir. 2011'den beri çatışmalarda veya hapishanelerde bir şekilde öldürülen sivillerin sayısı yarım milyonu aşmıştır. Sivillere yönelik tehditler nedeniyle Suriye içinde 6 milyon sivil yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalırken, 5 milyona yakın kişi ülke dışında mülteci konumuna düşürülmüştür. Halen 80 binden fazla insan kayıp olarak kayıtlara geçmiştir.
Ülkede gizli ya da resmi onlarca hapishanede kaç kişinin
tutulduğu tam olarak bilinmese de, tahminler 200 bine yakın
olduğunu göstermektedir. Bu tutuklular içinde en az 7-10 bin
arasında kadın olduğu tahmin
edilmektedir. Tutuklu kadınların neredeyse tamamı, bir şekilde
işkence, kötü muamele veya istismara maruz kalmıştır. Sürekli
gözaltı ve salıvermeler nedeniyle sayı verilemese de, uluslararası
kuruluşlara göre
Suriye’de şu ana kadar 10.000’e yakın kadın tecavüze uğramış ve bu
tecavüzler sonucu da sayısı tahmin edilemeyen istenmeyen gebelik ve
doğum vakası meydana gelmiştir.
İşgal altındaki Filistin’de 2019 yılı, onlarca insanın hayatını kaybettiği Gazze saldırıları ve Kudüs’teki yıkımlarla dikkat çekerken, Yemen, Irak ve Suudi Arabistan gibi ülkelerde 2019 yılı insan haklarının neredeyse rafa kaldırıldığı dönem oldu.
İnsan Hakları Günü’nde dünyanın insan hakları karnesine
bakıldığında özellikle Müslümanların yaşadığı bölgelerin insan
eliyle üretilmiş felaketler azalmamış, aksine artmıştır. Bu
gidişatı değiştirip karamsar
tablodan kurtulmanın yolu, adil bir küresel düzen kurmaktan
geçmektedir. Bunun için tüm mazlumların ortaklaştığı sivil
dayanışma zamanı gelmiştir. Ses ver Türkiye!