İhbarlardaki artışa karşı PKK infaza başladı
Abone olTürk Silahlı Kuvvetleri, çözüm sürecinin bitmesinden sonra son iki yıl içerisinde terör örgütü PKK'ya büyük darbe vururken oluşturulan güven ve istikrar ortamı, bölge halkının PKK'ya karşı direncini artırdı, teröristlere yönelik ihbarlarda da artış oldu.
Yurt içindeki operasyonların yanı sıra yurt dışında
gerçekleştirilen Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatları ile büyük
kayıplar veren PKK'nın, son olarak Kandil'e düzenlenen hava
harekatlarıyla hareket alanı iyice daraldı, üst düzey örgüt üyeleri
ile arasında iletişim de zayıflatıldı. Oluşturulan güven ve
istikrar ortamı, bölge halkının PKK'ya karşı direncini artırdı,
teröristlere yönelik ihbarlarda da artış oldu.
İHBAR MEKANİZMASINDAKİ ARTIŞA İNFAZLI YANIT
Büyük darbeler alan PKK terör örgütü de son dönemde, bu ihbar
mekanizmasını kırmak için infazlara başladı. Bu infazların son
kurbanları 25 Haziran günü Ağrı'nın Doğubeyazıt ilçesinde öldürülen
Mevlüt Bengi ile dün Diyarbakır'ın Lice ilçesinde katledilen Remzi
Güler (50) ve oğlu Mahmut Güler (27) oldu.
ÖNCE AĞRI SONRA LİCE
Öldürüldükten sonra cesedi elektrik direğine asılan Bengi'nin
üzerinde, 'Bazı arkadaşlarımızın şahadetine neden olan bu kişi
Mevlüt Bengi'dir, sorgulanıp, cezası PKK'nın silahlı kanadı olan
HPG tarafından kesilmiştir' yazılı bir not çıkarken, benzer şekilde
Lice'de katledilen baba ve oğlunun cesetlerinin üzerlerinden de
PKK'lı teröristlerce infaz edildiklerine yönelik not bulundu.
PKK'NIN ETKİNLİĞİ KIRILDI
Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar, TSK'nın PKK'nın özellikle kırsal
alanda hareket kabiliyetini çok kısıtlayan, teknolojik aletleri çok
etkin kullanmaya başladığına vurgu yaptı. Ağar, hedeflerin nokta
atışıyla vurulmasını sağlayan SİHA'lar, İHA'lar, savaş uçakları,
drone'lar ve termal kabiliyeti olan sistemlerle PKK'nın büyük darbe
aldığını ve örgütün üst düzey kadrolarında büyük kayıplar verdiğini
kaydetti.
Ağar, PKK'nın 1990'lı yıllardaki gibi halk üzerindeki baskısını
artırmaya yönelik strateji üretmeye başladığını belirterek, "Yani
bu aslında bizim 'Stockholm Sendromu' diye tanımlamış olduğumuz,
bayağı katiline aşık olma. Yani baskı üretiyor. Bu baskıyla beraber
şu cümleyi kuruyor; 'Ya bana biat edersin ya da ben sizi
katlederim.' Şimdi bunun mesajı var" dedi.