İhanet okulları mı medar-ı iftihar mı?
Abone olSatın alınması ya da devralınması planlanan yurt dışındaki cemaat okulları hakkında iki yazardan birbirine zıt iki yazı.
Sabah yazarı Sevilay Yükselir'e göre yurt dışındaki
cemaat okulları devletin ve milletin parasıyla yapılan ihanet
yuvası... Zaman yazarı Şahin Alpay ise ülkenin medar–ı iftiharı
kurumlar olduğunu savunuyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Afrika ziyaretinde 'kapatın' çağrısıyla gündeme gelen Gülen okulları hakkında iki zıt görüş bugün gazete köşelerinde yer aldı.
Cemaate yönelik sert yazılarıyla bilenen Sevilay Yükselir bugünkü yazısında bu okulların vatandaşların parasıyla kurulduğunu söyleyen Arınç'a itiraz ediyor.
"İnanın oralarda da artık bu okullara birer CIA, MOSSAD merkezi gibi bakılıyor" iddiasında bulunan yazar, "Bir de ihma mı edeceğiz?" başlıklı yazısında Arınç'a neden şiddetle karşı çıktığını anlatıyor:
DEVLET DESTEĞİNİN HADDİ HESABI YOKTU
"Daha önce Dışişleri'nde görev yapan bir isimden duydum: "Örgütün yurtdışında açtığı okullara devlet desteğinin haddi hesabı yoktu! Memurları gibi çalıştık, çabaladık bu hainlerin okullarının açılışında! Eksiklikleri noktasında hep yardımcı olduk! Üstelik bu sadece bu iktidar döneminde değil, daha önceki iktidarlar döneminde de böyleydi. Rahmetli Özal'ın hem Başbakanken, hem de Cumhurbaşkanı iken bu örgütün yurtdışındaki okulları için verdiği destek yazılsa destan olur!"
KORKUDAN YAPILAN YARDIMLAR
Bu madalyonun bir yüzü. Diğer yüzünde ise şu bağış meselesi var.
Koyun gibi sağdılar insanları korkuta korkuta. Ben birkaçını çok
yakından tanıyorum. Der ki mesela biri: "Yıllık bağış
miktarım belliydi! Arardı benden sorumlu imam, 'Sana bu sene 100
büyük baş kurban düştü! Hazırla parayı gelip alacağız' Kuzu kuzu
hazırlardım. Soramazdım bile 'nerde keseceksiniz bu inekleri, kime
dağıtacaksınız?' diye! Geldiğimiz noktada görüyorum ki ama biz
hayır mayır ediyoruz diye alenen devlete ihanet eden örgütün
kuyusuna su taşımışız! Haram olsun yaptıklarımız! Zehir zıkkım
olsun!"
NE FİŞ NE MAKBUZ NE DE BİR FATURA
Tabii bu arada alınan bu büyük miktardaki paraların bir karşılığı
da yok! Yani ne fiş, ne makbuz, ne de bir fatura! Aynı işadamı bu
meseleyle ilgili de şöyle demişti sorduğumda: "Yahu makbuz
falan istemek mümkün müydü? İstedikleri parayı banka üzerinden bile
gönderemezdik! Zarfın içinde, elden! Usul buydu!" Tabii
hâlâ bu çetenin kendilerine zarar verebileceği düşüncesiyle açık
açık dile getirmekten korkuyor bu işadamları geçmişte yaşadıklarını
ama örgütün bağış toplarken yolunun yordamının bu olduğunu örgüt
mensupları da biliyor biz de biliyoruz! Keşke korkaklığı bir kenara
bırakıp çıkıp aslanlar gibi her şeyi itiraf etse işadamlarımız. Kim
bilir neler duyacağız, neler öğreneceğiz. "
BARIŞ KÖPRÜLERİ KURAR
Sevilay Yükselir'in bu görüşlerinin tam aksini yazan Şahin Alpay, "Hizmet okulları, medar-ı iftiharımız" başlıklı Zaman'daki köşesinde şunları ifade ediyor:
"Yurtdışındaki Hizmet okulları hakkında en çok görgü, bilgi sahibi olan medya mensubu olduğumu söylersem, yanlış olmaz. Bulundukları her ülkede resmî makamların (elbette ki) onayı ve işbirliğiyle, yerel halkın büyük teveccühü ile faaliyette bulunan, tümüyle laik ve bilimsel eğitim veren Hizmet okullarının Türkiye’ye yaptığı hizmetler başlıca üç başlıkta toplanabilir: Türkiye ile dünyayı birbirine yakınlaştırır; barış köprüleri kurarlar. (Bunun her yıl düzenlenen “Türkçe Olimpiyatları”ndan daha iyi bir kanıtı olabilir mi?) Yetiştirdikleri öğrencilerle Türkiyeli işadamlarının ticarî faaliyetlerini geliştirmelerine yardımcı olurlar. İlgilerini eğitime odaklamalarını sağlayarak öğrencilerin kötü alışkanlıklara ve suça bulaşmalarına kapıları kapatırlar."