Dün akşam Habertürkte, Parantez adlı programı
izlerken, bir kere daha, her yıl kurulan
Ramazan çadırlarını kuranların amacının, fakir
fukaranın karnını doyurmak olmadığını, oy avcılığına
çıkmış partilerin bir tuzağı olduğunu anlamış bulunmaktayım ve
büyük üzüntü içerisindeyim.
Programda, Mersin
Büyükşehir Belediye Başkanı CHP"li Macit Özcan ve
Huzurkent Belediye Başkanı AKP"li Mustafa Akgül
arasındaki tartışma, oy avcılığının bir belgesiydi, tıpkı Şaban
Dişli"nin rüşvetinin belgesi gibi kocaman ve gözler
önündeydi.
Olay şu:
CHP"li Büyükşehir Belediyesi"nin
her yıl Ramazan çadırını kurduğu alana valilikten izin almadan
AKP"li Huzurkent Belediyesi"nin çadır kurmak
istemesi.
Kavga böyle
başlıyor:
benim alanıma çadır
kuramazsın!
CHP"li Büyükşehir Belediye Başkanı
Macit Özcan, AKP"li Huzurkent Belediye Başkanı
Mustafa Akgül"e soruyor:
Neden kendi belediye
sınırların içinde kurmuyorsun çadırı?
-...?
Yanıt yok
(Herhalde kentin adı gibi
huzurlu bütün sakinleri Huzurkent"in, ihtiyacı olan yok demek
ki!)
Çünkü amaç, fakir halkı
doyurmak falan değil, reklam yapmak, adını duyurmak, partinin adını
ve özellikle kendi adını, çadırın üzerine, çadıra giden yollar
üzerine, kocaman kocaman yazmak.
Ve tekrar soruyor CHP"li
Büyükşehir Belediye Başkanı Macit Özcan, AKP"li Huzurkent Belediye
Başkanı Mustafa Akgül"e:
Neden boy boy resimlerini
astın her yere?
Cevap çok
ilginç:
E yardımın çoğunu ben
yapıyorsam koyarım tabii resmimi!
Aslında şaşırmıyorum,
amaçlarını biliyorum çünkü.
Tecrübeyle
sabit!
Ve dikkatimi bir şey daha
çekiyor, ikili arasında kavga sürerken
CHP"li Büyükşehir Belediye Başkanı
Macit Özcan diyor ki: Ben 10 yıldır aynı yerde çadır kuruyorum,
halkı doyuruyorummm.
E pes yani!
Kimin
parasıyla?
Bizim
paralarımızla
Daha ne
diyeyim?
Arkasında kameralarla,
aslında kameralar olmasa asla gitmeyecekleri o kenar mahallere
gidip, üzerlerindeki milyarlık kıyafetlerle yer sofrasına oturup
poz verenler de bunlardandır.
Hiçbirinin samimiyetine
inanamıyorum, ne böylesine mübarek günlerde ne de sıradan
günlerde
Yine bükük boynum, yine
üzülüyorum, ekmek kuyruklarında, çadır kuyruklarında yüzlerini
gizleyerek bekleyenlere
Bir sıfat bile bulmak
zor
İnsanları bu hale
düşürenlere
Şahitsiniz işte...