İdris Naim Şahin: Öcalan gitsin dedi...
Abone olEski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin "KCK’ya yaptığımız adli operasyonlar, benden sonra yargı paketleriyle yok hale getirildi. Öcalan "Faşist bakan gitsin" dedi, görevden alındım" dedi.
KCK'ya yönelik operasyonların yoğun olduğu 2011-2013
yıllları arasında İçişleri Bakanlığı görevinde bulunan eski AK
Partili İdris Naim Şahin çok konuşulacak iddialar ortaya
attı.
Şahin, Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk'e
yaptığı açıklamada, "Abdullah Öcalan’ın, İmralı’da bulunan cezaevi
arkadaşına, benimle ilgili olarak ‘faşist bakanın görevden
alınmasını başbakana söylemelerini istedim’ diyor. Bu sözler hayal
mahsulü değil. Devlette kaydı var. O konuşmadan kısa süre sonra
görevden alındım" iddiasında bulundu.
"DEVLETTE TERÖR ÖRGÜTÜ SEMPATİZANLARININ OLDUĞUNU
ANLADIM"
Şahin, "Bakıldığında devlette terör örgütü sempatizanlarının
olduğunu anladım" diyerek "Bakanlığım döneminde KCK’ya
yaptığımız adli operasyonlar, benden sonra yargı paketleriyle yok
hale getirildi" ifadelerini kullandı.
İşte o açıklamalardan çarpıcı satırlar:
"Bakanlığım döneminde valilerden istihbarata, operasyonlara ağırlık verilmesini, terörle mücadeleyi kesintisiz bir biçimde sürdürmelerini istedim. Elde edilen bilgilerin, olayların kesintisiz takibi konusunda yazılı emirlerim vardı. Polis-jandarma bölgesi diye ayrımı kaldırdım. Polis jandarma, jandarma polis sınırında operasyon yapar hale geldi. Bununla yetinmeyip ‘il sınırı’nı kaldırdım. Yani operasyon nereye kadar gidecekse o illeri de içine alacak bir biçimde güvenlik güçlerini yetkilendirdim.
"YAZILI DEĞİL SÖZLÜ TALİMAT VAR..."
Benden sonra doğal olarak bu uygulama bıçakla kesilir gibi durdu. Dönemin başbakanı da bunu bir itiraf ya da gerçeğin ifadesi olarak, vicdanının sesi olarak ifade etti. Valilere ciddi manada operasyonlara girmemelerini istediklerini açıkladı. Bunun yazılı bir talimat olmadığını biliyorum. Sözlü emirdir. Aksi halde vali ve güvenlik güçleri görevlerini ihmal etmezlerdi. Operasyonlar yapılmaması ile ilgili talimatta ısrarlı olunduğu izlenimi yaratıldı. Hukuk tanımazlar gizli yönlendirici emirler de vermiş olabilir. Onlar da bir gün ortaya çıkar. Kesin olan durum, Cumhurbaşkanı’nın ifadeleriyle ortaya çıktığına göre sözlü talimat kesin olarak var.
Sözlü talimatlarda 100’den az terörist grubu görülürse müdahale edilmeyeceğini, dönemin İçişleri Bakanı’nın talimatını kamuoyu bilgisi olarak hepimiz öğrendik. Teröristler de en fazla 99’da kalmayı tercih ederlerdi diye düşünüyorum. Onlar bu konularda kendilerini daha iyi motive ediyor, fırsatları iyi değerlendiriyorlar. Bunları bilmek durumdalar. Bilmezlerse bu terör eylemlerini cesaretle ortaya koyamazlar. Neticede terörle mücadele akılların yarışıdır. Terörle mücadele eden akıl ve akıllar grubu ortak akıl üreterek mücadele etmesi lazım.
"ÖCALAN İSTEDİ GÖREVDEN ALINDIM"
Teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın, İmralı’da bulunan cezaevi
arkadaşına, benimle ilgili olarak ‘faşist bakanın görevden
alınmasını başbakana söylemelerini istedim’ diyor. Bu sözler hayal
mahsulü değil. Devlette kaydı var. O konuşmadan kısa süre sonra
görevden alındım. Nedenini görevden alınlara sormak lazım.
‘Çözüm süreci’ adı altında örgüte nefes aldırmak için oyalanma
sürecine girildi. Süreç denilen bir senaryodan ibarettir. Al-ver
tarafı vardır. Ama milletin, devletin aldığı bir şey yok.
"ÇÖZÜM SÜRECİ PKK'YA YARADI"
Çözüm süreci terör örgütüne yığınak yapma imkanı tanıdı,
millete, devlete sorun üretildi. Çözüm sürecinin başladığı dönemde
olmayan sorun, devlet için, millet için sorun oldu. Açıkçası çözüm
süreci millet için değil, terör örgütü için çözümdür. Bunları acı
bir gerçek olarak yaşıyoruz. Bunun da tarih önünde, tarihe
bırakmaya kalmayıp hukuk önünde, millet önünde açıklamasının
yapılması, hesabının verilmesi lazım. 18 ay 20 gün İçişleri
Bakanlığı göre-vinde bulundum. ‘Çözüm süreci’ adı altında yürütülen
çalışmalar benim dışımda geliştirilen hadisedir. Benimle görüş
alışverişi yapılmadı.
Çözüm sürecinin ilk maddesi, bu sürece karşı olan, ‘terör örgütüyle
mücadele asla aksatılmamalı’ diyenlerin görevden alınmasıydı. Tabii
bu sürecin hazırlık dönemi de oldu. Bir şeyler olduğunu biliyordum
ama millet-devlet için gerekli olmayan bir maceranın, terör
örgütünü kurtarmaya dönük bir organizasyon olduğunu atlamışız. Biz
teröristlerle uğraşırken, devletin içinde terör örgütlerinin
sempatizanları var mıydı, yok muydu diye araştırmayı kendime
yakıştıramadım. Bakıldığında devlette terör örgütü
sempatizanlarının olduğunu anladım.
"YARGI PAKETLERİYLE KURTULDULAR"
Bakanlığım döneminde KCK’ya yaptığımız adli operasyonlar, benden sonra yargı paketleriyle yok hale getirildi. 2013’te bir taraftan terör örgütü alandan militan devşirirken, bir taraftan da cezaevindeki terör örgütü militanları, cezaevinden yasal düzenlemelerle çıkarılmak suretiyle PKK’ya yeniden güç kazandırıldı. Bunlar eğitilmiş, profesyonel elemanlardı. Bunlardan binlercesi örgüte katıldı. Belki Kandil’e gitmediler ama ülkenin her yanında, militan olarak misyonlarını üstlenmeye devam ettiler. Yargı paketleri, terör örgütlerinin militanlarını ceza yönünden bir nevi affa uğratan kanunlardır.
"BİLE BİLE MASA KURULMUŞTUR"
PKK’nın hedeflerinde hiçbir değişiklik olmadı. Bunu, onunla
müzakere yaptığını söyleyerek milleti oyalayan hükümet kanadı da
çok iyi bilmektedir. Bile bile masa kurulmuştur. Masa kurulurken
İmralı’da terörist başının oturacağı sandalye tutulmuş, sandalyesi
düzeltme nezaketi de gösterilmiştir. Teröristin sandalyesini
düzelten de müzakere heyetinden birisidir. Şimdi yaşananlar için
“Sorumlu Kandil’dir” diye işin içinden çıkılmaz. Sorun zaten
Kandil’dir. Sorunun çözümü tekrar devletin kendisini terörle
mücadele eder yapıyla dönüştürmesinden ibarettir. Personel, silah
gücü de vardır.
Çözüm sürecinin ilk maddesi, terörle mücadele edenlerin tasfiyesiydi. Bunun ilk uygulaması da bana yapıldı. Öcalan istedi görevden alındım."