İdris Bal'dan Abant toplantısı bildirgesine tepki
Abone olCemaate yakınlığıyla bilinen eski milletvekili İdris Bal, Abant toplantısı sonuç bildirgesine tepki gösterdi.
Abant toplantısına çağırılmayan İdris Bal, PKK
teröründen bahsetmeyen sonuç bildirisine isyan etti.
İdris Bal, sonuç bildirgesinde terörden bahsedilmediğini söyleyerek "Çözüm bölgenin hendek kazanlara terk edilmesi değildir!" dedi.
Eski Kütahya milletvekili İdris Bal, Fethullah Gülen'in onursal
başkanı olduğu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın 34'üncüsünü
düzenlediği Abant Platformu'na sert tepki gösterdi.
17-25 Aralık operasyonlarından kısa bir süre önce AK Parti'den
istifa eden Bal, daha sonra kurduğu Demokratik Gelişim Partisi'nden
de istifa etmişti. Bal istifa sürecinde Cemaat medyasını kendisine
destek vermemekle suçlamıştı.
İDRİS BAL: TERÖRDEN BAHSEDİLMİYOR
İşte İdris Bal'ın Abant toplantısı sonuç bildirisine ilişkin
attığı tweetler:
-Çözüm evrensel değerlerin bir kısmını kabullenip, bir
kısmını reddederek olmaz. Hiçbir şiddeti, terörü
meşrulaştırmaz.
-"Kürt sorununun çözüm yöntemi silahlı mücadele ve şiddet"
olmadığı vurgulanıyor. Çözüm bölgenin hendek kazanlara terk
edilmesi de değildir!
-Abant Toplantısı Bildirisi (9.m)'de şiddetten, sivil
kayıplardan kültür mirasının yok edilmesinden bahsediliyor fakat
terörden bahsedilmiyor
-GYV Abant Toplantısı sonuç bildirisinde, demokrasi,
bağımsız yargı, çoğulculuk, özgür medya, Parlamenter sistem gibi
vurgular var. Fakat!..
34. Abant Toplantısı Özet ve Değerlendirme
Metni
1-Demokrasimiz tarihinin en derin krizlerinden birini yaşamaktadır.
Bu kriz insani, ahlaki ve vicdani değerleri süratle tüketmekte,
hukuksuzluğun ve tek adam yönetiminin yerleşmesinin zeminini
hazırlamaktadır.
2-Yeni bir anayasa ihtiyacına inanmakla beraber, bu şartlar
altında yeni bir anayasa yapma girişimi sadece tek adam otoritesini
meşrulaştırmaya hizmet edecektir. Yeni anayasa girişimi ‘Türk tipi
başkanlık’ adıyla bir diktatörlük inşası için
araçsallaştırılmaktadır.
3-Türkiye’de yeni anayasanın yapılabileceği demokratik, uygar
tartışma zemini kalmamıştır. Mevcut anayasa kurallarının alenen
çiğnendiği, temel hak ve özgürlüklerin askıya alındığı,
gazetecilerin yaptıkları haberlerden, hâkimlerin verdikleri
kararlardan dolayı tutuklu olarak cezaevinde bulunduğu şartlar
altında demokratik bir anayasa yapılamaz. Mevcut anayasayı ihlal
eden, hukuk tanımayan bir zihniyetin yeni anayasa yapma çağrısı
samimi bulunmamaktadır.
4-Türkiye’de iktidarın dayatmaya çalıştığı başkanlık sistemi için
gereken kavramsal ve siyasi zemin tutarsızdır. Başkanlık sistemine
geçiş oldubittiye getirilmeye çalışılmaktadır. Türkiye’nin,
seçim sistemi ve siyasi parti yapıları demokratikleştirilerek
güçlendirilmiş özgürlükçü, katılımcı parlamenter demokrasiden başka
çıkış yoktur.
5-Otoriterlik inşası uğruna toplumun kutuplaştırıldığı, farklı
kültür ve inanç gruplarının birbirine düşman haline getirildiği,
toplumsal barışın tahrip edildiği, keyfi uygulamalar sonucu can ve
mal güvenliğinin kalmadığı, mülkiyet hakkının hiçe sayıldığı bir
ortamda demokratik bir uzlaşma imkânı bulunmamaktadır.
6-İktidar, Türkiye’nin farklı etnik ve inanç gibi hassas sorunlarını istismar ederek, siyasi sonuçlar elde etmeyi hedeflemektedir. Bu durum sorunları daha da derinleştirerek içinden çıkılmaz hale getirmektedir.
7-Siyasal iktidara muhalif görülen herkesin medya üzerinden hedef gösterildiği, linç edildiği bir dönemden geçmekteyiz. Bu linç girişimleri demokratikleşme süreçlerimizde on yıllardır eleştiregeldiğimiz ‘iç düşman’ kavramının hayatımıza tekrar döndüğünü göstermektedir.
8-Türkiye’de toplumun farklı kesimlerinin birbirlerinin sorunlarına ve taleplerine karşı duyarlı olması, Türkiye’de demokrasinin yerleşmesi için hayati önemdedir. Herkesin kendine demokrat olduğu bir toplumsal yapıda vesayetçi anlayışların önü açılmakta, hareket alanları genişlemektedir.
9-Kürt sorunu merkezli çok yönlü şiddetin yoğun olarak yaşandığı Sur ve Cizre ilçeleri başta olmak üzere, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde sivil insanlarımız zarar görmekte, göç etmek zorunda kalmakta ve kadim kültür mirasımız yok edilmektedir. Kürt sorununun çözüm yöntemi silahlı mücadele ve şiddet değildir; şiddetin tırmandırılması bölge halkına da, demokrasiye de hizmet etmemekte ve dahası otoriterleşme sürecini beslemektedir.
10-Demokratik rejimlerin asli unsurlarından biri olan kuvvetler ayrılığı, özellikle yargının yasama ve yürütme karşısındaki bağımsızlığı anlamına gelmektedir. Başta sulh ceza hakimliklerinin kurulması olmak üzere, son yıllarda çıkan bir dizi kanun ile temel yargılama ilkeleri büyük ölçüde ihlal edilmiş, iktidarın güdümünde bir yargı organı yaratılmıştır.
11-Türkiye bu olağandışı durumdan ancak hukukun üstünlüğü, ille de demokrasi ile çıkacaktır. Bunun dışındaki dayatmalar asla kabul edilemez.