İddianamedeki M.A ünlü bir komik!
Abone olTuncay Özkan'ın terör örgütünün delili olarak gösterilen telefon konuşmasını yaptığı M.A. kim. Özkan açıkladı;
İkinci "Ergenekon" davasının tutuklu sanığı Tuncay Özkan
hakkındaki iddiaları reddetti ve terör örgütünün delili olarak
gösterilen telefon konuşmasını yaptığı M.A.'nın Metin Akpınar,
örgüte yeni eleman kazandırmasının delili olarak gösterilen
konuşmayı gerçekleştirdiği S.B’nin de Süheyl Batum" olduğunu
söyledi.
Tutuklu sanık Tuncay Özkan da iddianamede suçunun delillerinin
kendisine söylenmediğini, ancak 3 satırla tutukluluğunun devam
ettiğini söyledi. Özkan, 1 yıldır tutuklu olduğunu, 11 kere de
tutukluluğunun devamı yönünde karar verildiğini ifade ederek, elde
edilen delillerin CMK’ya uygun olup olmadığının mahkemece
değerlendirilmesini istedi.
ÖRNEK'E 'ERDOĞAN BANA SALDIRIRSA BENİ KORUR MUSUNUZ'
DİYE SORDUM
"Emekli Oramiral Özden Örnek’in günlüklerinde adının geçtiğini"
belirten Özkan, "Örnek’i 2 kere ziyaret ettim. ’Televizyon kanalı
kuracağım OYAK’tan reklam verir misiniz?’ dedim. ’Recep
Tayyip Erdoğan bana saldırırsa beni korur musunuz?’ diye
sordum" şeklinde konuştu.
O M.A METİN AKPINAR'DIR
Adil yargılanmak istediğini ifade eden Özkan, mahkemenin kendi
hakkını savunmasını istedi.
Özkan, "terör örgütünün delili olarak gösterilen telefon
konuşmasını yaptığı M.A’nın Metin Akpınar",
"örgüte yeni eleman kazandırmasının delili olarak gösterilen
konuşmayı gerçekleştirdiği S.B’nin de Süheyl
Batum" olduğunu söyledi.
Mahkeme heyetine başkanlık yapan üye hakim Hasan Hüseyin Özese de
Özkan’a iddianamenin CMK’daki uygulamaya göre okunduğunu,
mahkemenin herhangi bir kimsenin etkisi altında kalmadığını ve adil
yargılama gerçekleştirdiğini, iddianamenin adı gibi savcıların
iddialarından oluştuğunu kaydetti.
BALBAY GÜNLÜKLERİ REDDETTİ
[PAGE]İkinci "Ergenekon" davasının tutuklu sanığı Cumhuriyet gazetesi
Ankara Temsilcisi sanık Mustafa Balbay, "İddianamede yer
alan ve bana atfedilen günlük adındaki notlar bana ait
değildir" dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmanın öğleden sonraki bölümünde söz alan tutuklu sanık Hasan Atilla Uğur, bütün hayatını terör örgütü PKK ile mücadeleye adadığını belirterek, bu örgütle ilişkili kişilerle bağlantı kurduğu iddialarının doğru olmadığını, bunların iftira olduğunu söyledi.
Sanık Mustafa Balbay da bütün yaz boyunca avukatıyla beraber suçlamalarla ilgili somut delilleri irdelemeye çalıştıklarını, ortaya atılan delillerin, delil niteliği taşıyıp taşımadığına ilişkin mahkemenin karar vermesini istedi.
O NOTLAR BANA AİT DEĞİL
"İddianamede yer alan ve bana atfedilen günlük adındaki notlar bana ait değildir" diyen Balbay, "Yaz boyunca bu iddiaları araştırdım. İlk gördüğümde ’bu montaj olabilir’ demiştim. 10 yıllık notlar 2 dakika 33 saniyede oluşturulmuş görünüyor. Ben eskiden atletizmle uğraştım. Usain Bolt olsam bu kadar sürede günlük oluşturamam. Bunun kopya olduğu açıktır. Bunun delil olup olamayacağını mahkemenize bırakıyorum" dedi.
Bilgisayarına da el konulduğunu, kendisine bir kopyasının verilmediğini ifade eden Balbay, Savcı Nihat Taşkın’ın 19 Ocak tarihli yazısına karşın hala bilgisayarının ya da imajının (kopyası) teslim edilmediğini anlattı.
SORULARIN CEVAPLARI SONRA ÇIKARTILMIŞ
İş yeri olan Cumhuriyet gazetesinin Ankara Bürosu’nda el konulan bilgisayarların da imajının verilmediğini belirten Balbay, "Çıkartıldığım mahkemede hakim Sedat Sami Haşıloğlu, bana sorular yöneltti. O sorulara ilişkin bilgisayar imajları 7 Temmuzda çıkartılmış. CMK’ya göre imajlar olay mahallinde verilmeli. Bunlar delil değeri taşır mı? Bana atfedilen notlar üzerinden başkaları da suçlandığı için bunların delil değeri taşıyıp taşımadıklarına ilişkin karar çıkartılması çok önemli" diye konuştu.
GİZLİ KAPAKLI DEĞİL RESMİ YEMEK
ABD Büyükelçisi ile gizli kapaklı toplantı yaptığına ilişkin iddialar olduğunu dile getiren Balbay, "gizli kapaklı" olduğu iddia edilen toplantının ABD Büyükelçisi ile gazeteciler Fikret Bila, Erdal Sağlam ve Mustafa Öncel’in de katıldığı resmi yemek olduğunu kaydetti.
Hakkında "yargısız infazın" söz konusu olduğunu ileri süren Balbay, Cumhuriyet gazetesinin Ankara Bürosu’nun santral telefonundan yapılan bütün görüşmelerinden sorumlu tutulduğunu vurguladı. Balbay, şöyle devam etti: "Bir kişiyle 300 kere görüşme yapmam çok saçma geldi. Muhabirler konuşmuş, gazetecilik ilişkileri var. Haber alıp haber veriyorlar. Bu sorular bana soruluyor. Gazeteciliğimden hiçbir endişem yok. Yanıt veremeyeceğim hiçbir soru yok. Bilgisayarların imajının verilmemesi, içeriğinin kopya olması, farklı zamanlardaki metinlerin bir araya getirilmesi, çok büyük bir usulü hata olduğunu gösterir. Bunun altını çiziyorum."
ADİL SERDAR SAÇAN: "CEZAEVİ İÇERİYE ATTIĞIM İNSANLARLA DOLU"
[PAGE]Tutuklu sanık Adil Serdar Saçan ise birinci "Ergenekon" dava
dosyasına MİT’ten gönderilen 6 adet CD’nin kendisine verilmesini
istediğini, ancak o dava birleşmediği için mahkemenin bunu kabul
etmediğini söyledi.
Saçan, birinci iddianamedeki sanıklar ile ilişkilendirildiğini
ifade ederek, "Tuncay Güney, Ümit Oğuztan hakkında soruşturma yapan
kişiyim. Davayı kapatmakla suçlanıyorum. Bu belgeleri alıp
götürdüğüm söyleniyor. Peki ama MİT’e CD’ler nasıl gitti"
dedi.
Hakkında müebbet hapis cezası istenen örgüt yöneticilerinin hiç
ifadesi alınmadan tensiple, itirazla tahliye edildiğini, kendisi
hakkında 20 yıl hapis cezası istendiğini belirten Saçan, şunları
söyledi: "Beni neden içeride tuttuğunuzu açıklamalısınız. İçeriye
attığım insanlarla aynı örgütte ve yan yana koğuşlarda tutuluyorum.
Buradaki 4 No’lu cezaevinin üçte ikisi çete suçlularıyla dolu. Yarı
yarıya içeriye attığım insanlarla dolu. Beni cezaevinde
koruyabileceğinizi mi sanıyorsunuz. Avukatımla görüşemiyorum.
Hastaneye gidemiyorum." Duruşma sanıkların talepleriyle devam
ediyor.