31 Mart yerel seçimlerinden sonra ortaya çıkan siyasi tabloda;
AK Parti’nin yürümeye devam ettiği uçurumdan, geri manevra
yapabilmesinin yolu içsel eleştiriden geçiyor.
İçsel eleştiri yapmak ve siyasi tıkanıklığa sebebiyet veren
yanlışlardan kurtulmakla mümkün olacak.
İçsel eleştiriye kapalı olanlar, “Kan içer, kızılcık şerbeti
içtim der.” bakış açısıyla yol almaya çalışır. Oysa bu bakış açısı
tam olarak kabilecilik ya da aşiret mantığıdır.
Yanlışlar, hatalar konuşulmaz. Saklanır. Halının altına
süpürülür.
AK Parti gibi kitlesel partilerde ivmeyi aşağı doğru
çeker.
Sorunları yok saymak yerine tüm şeffaflığıyla masaya
yatırmak,
Çözüm aramak,
Tezler oluşturmak,
İtidalli bir şekilde yol almak daha çok işe yarayacaktır.
İçsel eleştiriden kaçmak, rakibe alan açmaktır.
AK Parti kendi içinde kendi rakipleriyle savaşıyor.
Siyasi anlamdaki rakiplerine çok da fırsat kalmıyor.
Rakip CHP’nde siyasi erdem, siyasi ahlak ve partilisini
savunmak hali daha fazla.
AK Parti içinde pek çok ilişkinin temeli siyasi idealde
birleşme değil de maddi menfaatte birleşme haline dönüştü.
2002’deki siyasi ruh dava bilinci eridi. Zihinsel değişim
beraberinde siyasi başarısızlığı getirdi.
AK Parti içinde yaşanan küçük, çözülebilir sorunlar büyütülüp
sosyal medyada tıklanmayı, deşifre olmayı beraberinde sürükledi.
Her şey malzeme edildi. Böyle bir dönemde partinin her kademesinde
yer alan isimlerin özenle gözden geçirilmesi gerekir.
Kişilerin bireysel her üslupsuzlukları partiye mal
ediliyor.
Kasti ya da farkında olmadan yapılan
sorumsuzlukları partinin gücünü azaltıyor.
Bireysel olarak yapılan tüm yanlışlar partiyi örseliyor,
AK Partiyle
özdeşleştiriliyor.
O nedenle yapılması gereken, kıyasıya bir içsel
eleştiridir.
Sorumsuzca davrananlar, şuursuzca davrananlar, yanlışlarını
arttıranlar, vatandaşa tekme savuranlar, pudra şekeri
sevenler…içsel eleştiri yapılırken bağışlanmamalı gereği
yapılmalı.
Aksi takdirde seçmen gereğini yapacak. Parçalara
ayıracak!
Kamu önünde yüksek sesle yapılmayan içsel eleştiriden fayda
beklemek yanlış olur. Bu eleştiriye maruz kalanın sarsılması
gerekir ki sonrasında diğerleri buna cesaret edemesin.
Aksi takdirde vatandaşın AK
Parti’ye inancı ve güveni kalmaz. Hatta ortada AK Parti de
kalmaz.