'İçki yasağı'na dava
Abone olAnkara Barosu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu, İçişleri Bakanlığı'nın “içkili yer bölgesi tespiti”ne ilişkin genelgenin iptali istemiyle Danıştay'da dava açtı.
Ankara Barosu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu, İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü'nün yayımladığı, “içkili yer bölgesi tespiti”ne ilişkin genelgenin iptali istemiyle Danıştay'da dava açtı. Baro Başkanlığı ve Yönetim Kurulu adına İçişleri Bakanlığı aleyhine davayı açan Avukat Kemal Vuraldoğan, dava dilekçesinde, iptali istenen genelgenin, Anayasa'nın 2. maddesindeki “hukuk devleti”, 10. maddesindeki “eşitlik” ilkesi ile 49. maddesinde düzenlenen çalışma hakkına aykırı olduğu iddiasında bulunarak, genelgenin kamu yararı sağlamasının mümkün olmadığını, genelge ile hukuka olan inancın zarar görme ihtimalinin bulunduğunu kaydetti. Vuraldoğan, 5393 sayılı Belediye Kanunu ile eğlence yerlerinin kentin belirli bölgelerinde toplama yetkisinin belediyelere verildiğini, ancak kanunda içkili yer bölgesi kavramına yer verilmediğini, alkollü içkilerin verilebileceği işyerleri konusunda da özel bir düzenlemenin öngörülmediğini ifade etti. İşyeri Açma Ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik ve iptali istenen genelgenin, Belediye Kanunu'na aykırı bir şekilde istirahat ve eğlence yerleri ile alkollü içkilerin verilebileceği işyerlerini birbirinden ayırdığına dikkati çeken Vuraldoğan, genelgenin, kanunda olmayan “içkili yer bölgesi” ve “içki verebilecek işyeri” kavramını ortaya çıkardığı için Belediye Kanunu ile Anayasa'nın 2. ve 124. maddelerine aykırı olduğunu savundu. Belediye Kanunu ile eğlence yerlerini kentin belirli bölgesinde toplama yetkisinin idareye tanındığını kaydeden Vuraldoğan, “umuma açık istirahat ve eğlence yerleri” ile “alkollü içkilerin verilebileceği işyeri” ayrımının ve alkollü içki verebilecek işyerlerini belirli bölgelerde toplamanın Anayasa'nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesine ters düştüğünü ileri sürdü. KAMU YARARI Genelge ve dayanağı yönetmeliğin kamu yararı sağlanmasının mümkün olmadığının, içkili yer bölgesi tespiti yapılmasının toplumda kamplaşmalara yol açabileceğinin ve ülke turizminin olumsuz yönde etkileneceğinin ifade edildiğini belirten Vuraldoğan, “İçkili yer tespitine ilişkin genelgenin yaratığı tartışmaların Türkiye'ye, ülkenin toplum ve çalışma hayatına zarar verdiği açıktır. Ülkeye zarar veren bir düzenlemeyle kamu yararının sağlanması mümkün değildir” dedi. Vuraldoğan, iptali istenen genelgenin Anayasa'nın 49. maddesinde düzenlenen çalışma hakkına ve 13. maddesindeki temel hak ve özgürlüğü kısıtlayan düzenlemeye de aykırı olduğunu belirterek, temel hakları sınırlayan düzenlemenin ölçülü olması gerektiğini bildirdi. 4250 sayılı yasanın 18 yaşından küçüklere alkol satmayı yasakladığını ve bu yasağa uymamanın yaptırımın 1 aydan, 3 aya kadar kapatma ve para cezası olduğunu hatırlatan Vuraldoğan, 4250 sayılı yasanın etkili bir biçimde uygulanmasının sağlanması gerektiğini, yeni yasaklarla sorunu çözmenin mümkün olmadığını belirtti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Anayasa'nın 58. maddesini hatırlatarak, “devletin gençleri alkolden koruma ödevi” olduğu söylediğini de anımsatan Vuraldoğan, 58. madde uyarınca devletin gençleri alkolden değil, alkol düşkünlüğünden koruma görevi bulunduğunu ifade etti. Vuraldoğan, gençlerin “alkolden” korunması ile “alkol düşkünlüğünden” korunması kavramlarının birbirinden çok farklı olduğuna işaret etti. Antalya İl Genel Meclisi'nin tüm Antalya'nın içkili yer bölgesi olarak ilan edildiğini de hatırlatan Vuraldoğan, genelgenin fiilen uygulanmasının imkansızlığı karşısında belediyelerin ilginç çözüm arayışları içerisine girdiğini, Antalya İl Genel Meclisi'nin kararının da hukukun farklı şekilde algılandığının tipik bir örneği olduğunu ifade etti. Vuraldoğan, iptali istenen genelge ve dayanağı yönetmelikle getirilen esaslar ve bu esaslara karşı geliştirilecek “çözümler” nedeniyle hukuka olan inancın sarsılması ihtimali bulunduğunu ve bir an önce yürütmenin durdurulması kararı verilmesi gerektiğini savundu. İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü'nün yayımladığı genelgenin öncelikle yürütülmesinin durdurulmasını ve sonuçta iptalini talep eden Vuraldoğan, Anayasaya aykırılık iddialarının da ciddiliği konusunda karar alınmasını ve dosya ile ilgili belgelerinin tasdikli birer örneğinin Anayasa Mahkemesi'ne gönderilmesini istedi.