Aslında bugün, tam 15 yıl
önce 33 aydının, yürekleri kirli, elleri kirli, kalpleri öldürme
aşkıyla dolu, içlerindeki kini semirtmiş olanlar tarafından diri
diri yakılarak öldürüldüğünü,
üstelik bunu yapan
karanlık ruhlu şahısların, yaptıklarını “din” adına
yaptıklarını,
dini kendi tekellerinde
sanan, aslında o inançsız topluluğun her zaman ve her yerde
bulunduklarını,
37 kişiyi yakanların
hala aramızda olduklarını ve her geçen gün kendi bataklıklarında
çoğalarak büyüdüklerini,
ülkemiz için, geleceğimiz
için büyük tehlike olduklarını yazıp, “neden hala bulunamadılar”,
“o kadar güvenlik gücüne rağmen nasıl oldu da bu vahşeti
gerçekleştirdiler” gibi tam 15 yıldır sorulan ve bir türlü
cevaplanamayan sorular soracaktım…
Ama “Ergenekon” operasyonu
gündeme bomba gibi düştü yine…
Operasyon kapsamında
gözaltına alınanların isimlerine bakınca, bu
operasyonun,
Atatürk Cumhuriyetiyle
içten içe kavgalı,
demokratik, laik ve sosyal
hukuk devletiyle barışmaya gönüllü olmayan,
rejimle, asla sulha
niyetli görünmeyen, hatta onu yok etmek isteyen,
çağdaşlığa kapıları
kapalı,
modern dünyaya perdelerini
çekmiş,
insan haklarına saygısı
olmayan kişilerin baskısıyla gerçekleştirildiğini
düşündürüyor.
Topluma ait yüce değerleri
siyasete alet edenlerin olduğu ve bağlı olduğumuz ve asla
vazgeçmeyeceğimiz değerlerden intikam almaya çalıştıkları açıkça
görülüyor.
“Benim gibi düşünmüyorsan
gör bak sana neler yaparım” demeye
çalıştıkları anlaşılıyor.
Korkutma ve
sindirme politikası güttükleri her
hallerinden belli oluyor…
İddianame geciktikçe bu
kuşkularımızda yanılmadığımız ortaya çıkıyor.