Millet olarak nasıl yönetileceğimizi kararlaştıracağımız güne
bir aydan kısa bir zaman kaldı.
İçimde, korkuya dönüşüp yüreğime düşmesine izin vermediğim kötü bir
his var.
Sanki sessiz bir tehlike yaklaşıyormuş gibi. Sanki kötülük
yeniden uyanıyormuş gibi... Sanki zaman kollayıp yeniden bir şeyler
deneyeceklermiş gibi hissediyorum.
Sosyal sosyal medyadan takip ettiğim bazı hesaplar,
bu kötülüğün yakın zamanda kapımızı şiddet ve dehşetle
çalacağını ima ediyor.
Nice zamandır, Mart ayının cehennem gibi geçeceğini söyleyip
duruyorlardı. Son zamanlarda, o günlerin geldiğini haber verir gibi
mesajlar atıp duruyorlar.
Dünyanın öteki ucundaki hain, "Bahar öyle şaşaalı olacak ki
Kanuni devri bile yanında sönük kalacak" diyerek şifreli
mesajlar gönderiyor.
Vaazlarında kin, öfke ve sabırsızlıktan bir kurbağa gibi şişip
kızardığına şahit oluyorum. Her kelimesinde sanki konuşmuyor da
ağzından birer ur çıkarıyormuş gibi davranıyor.
Din gölgesinde dinsizlik yapan hainin tarikatına üye olanlar,
bu mesajları birer müjde gibi yayınlıyor.
Emre Uslu, "Hazan olur, ayaz vurur,
soğuk keser, sonra, bahar gelir 1000 ışkın boy verir. Nuh tufanı
bile bitirememiş hayatı/hakikati. Enseyi karatmayın"
diyerek umut pompalıyor.
Diğer hainler hep birlikte, "En büyük hamleni, düşmanın
zafer kazandığında yaparsın" diyerek intikam yeminleri
ediyor. Neredeyse hepsi cinnetin sınırlarında dolaşıyor.
Anlayacağınız bugünler tetikte olacağımız günler.
Geride bıraktığımız dönemde pek çok konuda pek çok kazanımlar elde
ettik. Ülke olarak, millet olarak, bu kazanımları güvence altına
almak için bir yasaya ihtiyacımız var. Bir başka deyişle yarım
kalmış, karara bağlamamız gereken tarihi bir meselemiz
var.
Bu tür zamanlarda yapılacak bir tek hata, diğer zamanlarda yapılan
binlerce hataya bedeldir. Yiyeceğimiz bir vurgun, asla ama asla hoş
sonuçlar vermeyecek.
Korku salmaya çalışmıyorum. Sadece dikkatli ve uyanık olmamız
gerektiğini haber veriyorum. Çünkü biz uyanık olduğumuz müddetçe bu
savaşta bir adım önde olacağız.
Uyanın...
Ülkeye ve bayrağa olan sadakatinizi bir zırh gibi kuşanın.
Uyanın...
Onları zaptedilemez ve dizginlenemez öfkenizle tanıştırın! Kendimiz
ve çocuklarımız için kazanmamız gereken son zafere
hazırlanın...
Daha önce de söylemiştim...
Herkesin kendine göre bir sanatı var. Türklerin sanatı da vatan ve
bayrak uğruna savaşmaktır. Bu sanat dalında onlara bir resital
sunmaya hazırlanın!
Uyanın...
Elde ettiğimiz kazanımların silik bir anıya dönüşmemesi ve yeni
acıların bizi tekrar bulmaması için...
16 Nisan'a kadar gerekirse uyumayın!
NEREDESİNİZ?
Her konuşmanıza dava adamı olduğunuzu söyleyerek
başladınız. "Önemli olan makam mevki değil,
davadır" dediniz. Ama oturduğunuz koltuklardan
kalktığınız günden bu yana sesiniz soluğunuz çıkmayor.
Bugünler, ağzınızı bir tabut gibi kapalı tutacağınız günler mi?
Neredesiniz ey dava adamları?
Sayın Abdullah Gül, Sayın Ahmet Davutoğlu neredesiniz? Neredesiniz
ey hitabet ustası Bülent Arınç? Bu dava, cübbenizi tekrar giyinip
savunmak istediğiniz Fetöcülerden daha mı önemsiz oldu sizin
için?
Neredesiniz Sayın Hüseyin Çelik? Sadullah Ergin, Suat Kılıç
neredesiniz?
Eğer siz de CHP gibi "tek adam" yönetimine
karşıysanız, açık açık söyleyin de bilelim. Yok eğer bu sistemi
savunuyorsanız, ortaya çıkın da dava adamlığınızı yedi düvele
gösterin!