İbrahim Kalın'dan flaş Erdoğan'a hakaret açıklaması
Abone olCumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Suriye'dek operasyonlar, Rusya'nın saldırıları, Almanya'da Erdoğan'a hakaret eden program ve Güneydoğu'daki terör operasyonları hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi
İbrahim Kalın, Rusya'nın desteği ile Halep'e operasyon yapılacağı
haberlerinin üçüncü tur görüşmelerinin başlayacağı hafta ortaya
çıkmasının enteresan olduğunu, Halep'ten gelebilecek muhtemel yeni
göç dalgası ile ilgili endişeli olduklarını
söyledi.
Yaptığı açıklamaların ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularına cevap veren İbrahim Kalın, Rusya'nın desteği ile Halep'e bir operasyon yapılacağı yönündeki iddialara ilişkin olarak, "Suriye'deki görüşmeler Cenevre'de siyasi geçiş sürecinin sağlanması amacıyla devam ediyor. Üçüncü tur görüşmeler bu hafta başlayacak. Burada Halep'le ilgili operasyon haberlerinin bugünlerde çıkıyor olması enteresan. Üçüncü tur görüşmelerin hazırlıkları yapılıyorken, bir siyasi geçiş sürecinin temel ilkeleri üzerinde çalışılırken sahada Halep'e yönelik ve diğer yerlerde de buna benzer operasyonlar ve saldırılar, kuşatma harekatları devam ediyor, bunların devam ediyor olması Suriye rejiminin barış ve geçiş süreci konusunda samimi olmadığını ortaya koymaktadır.
BM Suriye Özel Temsilcisi 12 maddeden oluşan bir ilkeler bildirisi açıkladı. Bunun en temel maddelerinden birisi de mevcut atışmaların durdurulması, insani yardımların ulaştırılması, fakat maalesef sahaya baktığımız zaman bunların hiç birisinin gerçekleşmediğini, rejim tarafından bunların ihlal edildiğini görüyoruz. Müzakerelerde de özellikle siyasi geçiş süreci ile ilgili konulara rejim ve taraftarlarının ısrarla girmek istemediğini görüyoruz. Halbuki, gerek BM'nin çizdiği çerçeve, gerekse bugüne kadar yapılan müzakerelerin temel zeminini bu siyasi geçiş süreci oluşturuyor. Bir tarafta ‘çatışmalar dursun' diye bütün uluslararası toplumun desteği ile bir anlaşmaya varacaksınız, öbür tarafta Halep'te başka yerlerde ‘DAEŞ'e karşı mücadele ediyoruz' bahanesi ile bu operasyonları devam ettireceksiniz. Bunun kabul edilmesi mümkün değil. Bizim Halep'ten gelebilecek muhtemel yeni göç dalgası ile ilgili endişelerimiz devam ediyor. Oraya yönelik kapsamlı bir harekat yapılırsa bu insanlar doğal olarak en yakın sığınak olarak gördükleri Türkiye'ye gelecekler. Böylece ortaya belki yeni bir insani dram, yeni bir mülteci krizi çıkacak. Biz bunu arzu etmiyoruz, olması halinde gerekli tedbirleri almış durumdayız, bu yönde altyapımız müsait ama bu bizim arzu ettiğimiz bir şey değildir" dedi.
"ALMANYA VE TÜRKİYE ARASINDAKİ İVMEDEN
RAHATSIZ"
Almanya'da Cumhurbaşkanı ile ilgili şiir okuyan komedyen ile ilgili
Ankara'nın bu komedyenin yargılanmasına yönelik talebi Alman
Dışişleri Bakanlığına yönelttiği iddialarına cevap veren Kalın,
"Dışişleri Bakanlığımız Alman makamlarına gerekli
girişimleri yaptı, Alman makamları da kendi hukuk kuralları
çerçevesinde bir soruşturma başlattı. Bundan sonrası Alman
makamlarının yürüteceği, Alman hukuk sistemi içinde ilerleyecek bir
süreçtir. Bir ülkenin Cumhurbaşkanına bir halkı hedef alarak
hakaret içeren, yapılan saldırıların ne ifade özgürlüğü ile ne
basın özgürlüğü ile ilgisi yoktur. Dünyanın her yerinde bu
hakarettir, bu bir suçtur. Alman makamları da süreci takip ediyor,
bizde yakından takip edeceğiz. Türkiye ile Almanya arasında son
dönemde yakalanmış iyi ivme var. Bu tür yayınları yapanlar, bu tür
çirkinlikleri ortaya koyanlar Türkiye ile Almanya'nın
yakınlaşmasından rahatsız olan çevreler. Sadece Türkiye ve
Cumhurbaşkanımız ve Türkiye'yi değil, Merkel'i de hedef olan, son
olarak Başbakanımızı da hedef alan ifadeler olduğunu görüyoruz.
Birileri bu ivmeden rahatsız. Biz bunu dikkate alarak Alman
makamları ile ilgili gerekli girişimleri yaptık" diye
konuştu.
"ÜÇÜNCÜ ŞART GAZZE'YE KARŞI KONULAN ABLUKA
MESELESİ"
Türkiye ile İsrail arasında bir anlaşma sağlanıp sağlanmadığı
konusundaki sorulara da cevap veren İbrahim Kalın, Dışişleri
Bakanlığının İsrail tarafı ile ortaklaşa yaptığı açıklamayı
hatırlatarak, "Varılan noktayı karşılıklı mutabakat
şeklinde kamuoyu ile paylaşalım diye. O çerçevede müzakereler devam
ediyor. Henüz nihai olarak bir anlaşma metni masaya kondu ve artık
imzalandı diyecek durumda değiliz. Birkaç görüşme daha yapılacak.
Yakın vadede bazı görüşmeler yapılacak. Burada bildiğiniz gibi
Türkiye'nin baştan beri ortaya koyduğu bir çerçeve vardı. Özür
meselesi 2013 senesinde gerçekleşti, tazminat meselesinde bir
noktaya gelindi, ama bir üçüncü nokta var ki, özellikle Gazze'deki
insani yaşam şartlarının yeniden sağlanması konusudur. Biz bu
konuda biz baştan beri kararlı ve ısrarcı olduk. Gazze'de açık hava
hapishanesinde yaşayan 2 milyondan fazla insanın temel
ihtiyaçlarının karşılanamıyor olması ne insani ne ahlaki ne vicdani
ne de siyasi açıdan kabul edilebilir bir şey değil. Bugün Ortadoğu
barış sürecinin, Filistin meselesinin merkezinde bu abluka var.
Filistinlilere karşı uygulanan yıldırma, kuşatma, abluka
faaliyetleri var. Bunların artık sona ermesi gerekiyor.
Filistinliler de en az İsrailliler kadar temel insani yaşam
şartlarını fazlasıyla hak eden insanlardır. Güvenlik, terör
gerekçesi ile sivil insanları en temel insani ihtiyaçlarından
mahrum bırakmak kabul edilemez. Bu çerçevede bizim anlaşmanın
yapılabilmesi için ortaya koyduğumuz üçüncü şart Gazze'ye karşı
konulan abluka meselesi. Burada da temel insani ihtiyaçların
karşılanması çalışması devam ediyor. Bu neticelendiği zaman artık
imza noktasına gelinecek bir metinden bahsedebiliriz. İİT'de de bu
konu gündeme getirilecek. 49 yıldır devam eden Filistin'in
işgalinin artık sürdürülebilir bir tarafı kalmamıştır. Bu işgalin
sona ermesi gerekir. Bu yöndeki pozisyonumuz hiçbir zaman
değişmedi, değişmeyecek, Filistin Başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız
bir devlete kavuşana ve Filistin toprakları üzerindeki işgal,
abluka, kuşatma politikaları tamamen ortadan kalkana
kadar" şeklinde konuştu.
Kalın, bu müzakereler sürerken Türkiye'nin Filistin'e her sahada
destek vermeye devam ettiğini belirterek Türkiye'nin yaptığı
çalışmaları anlattı.
"EĞER KASITLI BİR SAPTIRMA
YOKSA..."
Nusaybin'de Vali'nin devre dışı kaldığı komutanın askere geçtiği
yönünde yapılan haberlerin sorulması üzerine Kalın, bunun yeni bir
uygulama gibi yansıtılmasının doğru olmadığını söyledi. Kalın,
"Eğer kasıtlı bir saptırma yoksa yanlış anlaşılma olduğu
kanaatindeyiz. İl İdaresi Kanununu 11-D maddesine göre, Vali terör
olayları ile ilgili olarak ilgili askeri birimden yardım talep
eder, askeri birim o ile gelerek terörle ilgili mücadeleyi yürütür.
Bu karar verildiği andan itibaren artık operasyon sorumluluğu
oradaki en yüksek rütbeliye komutana aittir. Operasyon Vali'nin
bilgisi, talebi ve koordinasyonu çerçevesinde yürür ama operasyonun
günlük işleyişini yürüten oradaki en yüksek rütbeli komutandır. Bu
yeni bir şey değil, bu hep böyle oldu. Şuanda da uygulama bu
şekildedir. Vali mülki amir olarak buradaki çalışmayı koordine
eder, çünkü kamu güvenliğinin sağlanmasından sorumludur, sahadaki
operasyonu askeri anlamda kimin ne yapacağını en yüksek rütbeli
komutan yönetir. Burada tam bir koordinasyon var. Bunun yeni bir
uygulama gibi yansıtılması doğru değil, şuana kadar uygulama buydu.
Terör belasından kurtulana kadar mücadele devam edecek. Biz bu
konuyu her platformda dile getireceğiz. Bu hafta İİT'de de PKK
terör örgütü ve onun uzantıları ile ilgili konuları gündeme
getireceğiz. Bizim için iyi terör örgütü, kötü terör örgütü diye
bir şey olamaz. PYD, PKK, YPG, DAEŞ, Ey Kaide, bunların hepsi birer
terör örgütüdür, dünyanın da bunlara karşı tutarlı ve kararlı tavır
içinde olması gerekir. Bir terör örgütü ile mücadele ediyor diye
diğer terör örgütünü aklamaya çalışırsanız bu terör örgütü gelir
sonunda sizi de vurur" ifadelerini kullandı.
"YPG VE BENZERİ ÖRGÜTLERİN BULUNMASINA
MÜSAADE ETMEYECEĞİMİZ"
Türkiye'nin Suriye'de Azez-Cerablus hattının tamamında YPG ve
benzeri örgütlerin bulunmasına müsaade etmeyeceğini söyleyen Kalın,
"Bizim Suriye-Türkiye sınır hattında Azez-Cerablus arası
olarak bilinen bölgede bir takım DEAŞ unsurları bulunmaktaydı, çok
yakın bir zamana kadar. Gerek ABD gerek diğer uluslararası
koalisyon güçleri ve sahadaki muhaliflerle yürüttüğümüz yoğun ve
iyi koordine edilmiş çalışma neticesinde bu bölgede 15'den fazla
köy muhalifler tarafından DEAŞ'tan geri alındı. Son olarak
Çobanbey'in 11 Nisan'da DEAŞ'in tekrar eline geçmesi yeni bir
gelişme ama sahada çok dinamik bir durumun olduğunu ifade
etmeliyiz. Biz bu hat üzerinde YPG ve benzeri örgütlerin
bulunmasına müsaade etmeyeceğimizi ifade ettik. Alternatif olarak
bu bölgede konuşlanabilecek, burada güvenliği sağlayabilecek
muhalif grupların sahada bulunduğunu da bu son gelişmeler açık
şekilde gösteriyor. Sahada DAEŞ dışında, YPG ve benzerleri dışında
bu bölgeyi kontrol altına alabilecek, güvenliği sağlayabilecek,
herkesin güvenebileceği muhalif gruplar bulunmaktadır. Bu muhalif
grupların burada konuşlanması bizim öncelikli tercihimizdir, zaten
fiilen sahada yaşanan budur. Bu konuda iyi bir mesafe aldık, iyi
bir işbirliği ortaya koyduğumuzu düşünüyoruz. Umarız Azez-Cerablus
hattının tamamında, Halep'in kuzeyindeki bütün bölgede bu durumu
inşa edecek ve garanti altına alacak çalışmayı etkin bir şekilde
devam ettiririz. YPG, PYD gibi örgütlerin gerek sahada gerekse
siyasi olarak masada, Cenevre görüşmelerinde bulunması ile ilgili
bizim tavrımız son derece açık ve nettir. PYD, YPG hala rejimle ve
PKK terör örgütü işbirliği yapmaya devam ediyor. Bunları da artık
gizlemiyorlar, herkesin gözü önünde oluyor. Bizim bu konudaki
tezlerimizin ne kadar doğru olduğu bir kez daha görülmüş oldu.
Birçok müttefikimizde ‘PKK ile PYD aynıdır, aralarında bir fark
yoktur' diye bunları dile getirmeye başladılar"
açıklamasında bulundu.
"BİZİM MISIR KONUSUNDAKİ TUTUMUZ
BELLİDİR"
Türkiye'den önce Mısır'ı ziyaret eden Suudi Arabistan Kralının
Türkiye ile mısır arasında bir arabuluculuk girişiminde
bulunabileceği iddialarına da cevap veren Kalın, "Suudi
Arabistan Kralı Mısır ziyaretini tamamlayarak ülkemize geliyor.
Ülkemize yapacağı ziyaret daha önceden planlanmış, Sayın
Cumhurbaşkanımızın daveti üzerine gerçekleşen bir ziyaret. Biz
ağırlıklı olarak ikili ilişkilerimizi ve bölgesel konuları ele
alacağız. Kendilerinin yarın ki görüşmede hangi konuyu gündeme
getireceği yönünde benim kehanette bulunmam doğru olmaz. Bölgesel
bütün konuları ele alacağımız ortada. Bizim Mısır konusundaki
tutumuz bellidir" dedi.
"CUMHURBAŞKANLIĞI KÜTÜPHANESİ
YAPILACAK"
Cumhurbaşkanlığının 650 milyon liralık yeni bir yatırım yapacağı
yönündeki iddialara tepki gösteren ve bir medya manipülasyonu
yapılmak istendiğini kaydederek, "Bizim daha önceden
defalarca ilan ettiğimiz ve yapılacağını duyurduğumuz çok amaçlı
salonlar ve Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi bu habere yeni binalar,
yeni yatırımlar gibi konu edilmiş. Şuanda bitmiş olan Milet
Camisinin hemen altına bütün vatandaşlarımızın kullanacağı bir
toplantı salonu yapılacak, onun altına da bütün halkımıza açık
olacak, ilk hedefi 5 milyon kitap olan, 24 saat açık bulunacak bir
Cumhurbaşkanlığı kütüphanesi yapılacak. Bunların dışında yapılacak
yeni bir bina söz konusu değil. Yıllık bütçe planlaması yapılırken
DPT bunları bir bütçe kalemi olarak Maliye'nin kayıtlarına geçer.
Burada yeni bir şey yok" diye konuştu.