Diyarbakır'ın Lice İlçesi'ne bağlı 1100 yıllık geçmişi olan 1500 nüfuslu Oyuklu Köyü sakinleri, köy dışına kız vermiyor ve dışarıdan kız almıyor. lk İslam Halifesi Hz. Ebubekir'in soyundan geldiklerini söyleyen ve 'soylarının bozulmasını istemediklerini' belirten köylüler, yüzyılyıllardır kendi geleneklerine göre yaşadıklarını ancak 'gayrımüslim', 'canavar' ve 'vahşi' olmakla suçlandıklarını, bunun kendilerini üzdüğünü dile getirdi. Diyarbakır'ın Lice, Hazro ve Kulp ilçelerinin üçgeninde yer alan Lice'ye bağlı bin 100 yıllık geçmişi olan Oyuklu Köyü, İslam peygamberi Hz. Muhammed'in dostu ve ilk halifesi olan Hz. Ebubekir'in torunlarına ev sahipliği yapan bölgedeki tek Arap köyü olma özelliğini taşıyor. Hz. Ebubekir'in torunu Şeyh Rıdvan'ın soyundan geldiklerini söyleyen 250 haneli bin 500 nüfuslu köy halkı, Arapça dedikleri ancak içerisinde Arapça- Türkçe ve Kürtçe kelimeler bulunan farklı bir dil konuşuyor. Arapça bilenlerin dahi anlamadığı dili konuşan köy sakinleri, köy dışından gelenlerle Türkçe ve Kürtçe konuşarak anlaşıyor. Gelenek ve kültürlerini de koruyan köylüler, çevre köy ve ilçelerin ön yargılarla yaklaşması sonucu bölgede dışlandıklarından yakınıyor. Yüzyıllardır köy dışından ve kendi soylarından olmayan kimselere kız vermeyen köylüler, aynı zamanda soylarından olmayan ve kendi deyimleri ile 'soyları temiz olmayan'lardan kız da almıyor. Homojen yapılarını böylelikle koruyan köylüler, farklı dil ve gelenekleri nedeniyle çevre köylüler tarafından 'gayrımüslim', 'canavar' ve 'vahşi" olmakla suçlanmışlar. Özellikle çevrelerinde bulunan köylerin kendilerini tanımadan, köylerini ziyaret etmeden kendileri ile ilgili ön yargılara sahip olmasından şikayet eden köylüler, "Gittimiz her yerde köyümüzün adını duyar duymaz bize farklı davranıyorlar. Biz bölgedeki tek Arap köyüyüz. Bizim atalarımız yaklaşık bin 100 yıl önce buraya İslamiyeti yaymak için gelmişler ve o günden beri de burada yaşıyoruz. Kimseye bugüne kadar bir zararımız olmadı. Ama bize yönelik önyargıları bir türlü kıramadık, kıramıyoruz" dedi. Tümü birbirinin akrabası olan Oyuklu Köyü mezarlığında Hz. Ebubekir'in torunları Şeyh Muhammed, Şeyh Abdulaziz, Şeyh Şemdin, Şeyh İsmail ve oğlu Şeyh Rıdvan, Şeyh Ebubekir, Şeyh Ahmet ve kardeşi Şeyh Mahmut'un türbeleri bulunuyor. Ziyaret olarak adlandırılan bu mezarlığa büyük saygı gösterilirken, Türkiye'nin bir çok ilinden insanların bu türbeleri ziyaret ettiği belirtildi. Kabirlerin bulunduğu bölgeye ayakabı ile girilmeyip ya çıplak ayakla, ya da merdivenlere serilen halılara ayakkabı çıkartılarak geçilebiliyor. Köy imamı Mustafa Kılıç, Hz. Ebubekir'in soyundan geldiklerini ve atalarının İslamiyeti yaymak için gelip buraya yerleştiklerini belirterek, aile olarak soybağlarını gösteren secerenin 1936 yılından beri kayıp olduğunu belirtti. Soybağını gösteren secerelerinin Osmanlı devleti döneminde belli aralıklarla mühürlenip kendilerine teslim edildiğini anlatan İmam Kılıç şunları söyledi: "Ancak 1936 yılında köye süvari birlikleri eşliğinde gelen askeri grutan Hasan Basri diye biri, secereyi mühürleyeceğini belirterek almış ve bir daha geri getirmemiş. Biz secerenin peşine düştük, bulamadık. Secere son olarak 1966 yılında Diyarbakır Müzesi'nde görülmüş. Bulmak için çok çaba sarf etmemize rağmen bir sonuç elde edemedik. Yetkililerden bu konada yardım bekliyoruz." İmam Mustafa Kılıç, geçmişte beyler ve ağaların halka zulüm ve hakaret ettiğini, mal ve mülklerini yediklerini ve onları köle ve esir gibi çalıştırdıklarını, fakat şeyhlerin ise sadece dini yaydıklarını belirtti. Kılıç şunları anlattı: "Şeyhler, sadece İslamı yaymışlar. Bağdat'tan gelip Arapça konuşmuşlar ve bunu devam ettirmişler. Köyümüz sadece Arap köyüdür. Dilimiz Arapçadır, Kürtçe nasıl iki ayrı coğrafyada farklı konuşuluyorsa, Arapça da öyle olmuş. Bazı harfler birbirine karışmış. Ayeti Kerim okuyorum bayağı anlıyorum. Kız alıp verme konusunda eskiyi takip ediyoruz. Ağalar ağalara kız vermiş, beyler nasıl beylere kız vermiş ise, biz onu takip etmişiz. Eğer dışarıya kız verip dışarıdan kız almış olsaydık, bu köyde taş üstünde taş kalmazdı. Sülalemiz karışıcaktı, şimdi sülalemiz tertemizdir. Soyumuz sağlam kalsın diye kız alıp verme olmadı. Şimdiye kadar bu geleneği takip ettik ama bundan sonra zor görünüyor. Köy kalabalık oldu, bunu korumanın imkanı zorlaşıyor." Köy Muhtarı İbrahim Savaş ise, bin 100 yıllık bir tarihlerinin bulunduğunu, gelenek ve göreneklerini korumaya çalıştıklarını belirterek şöyle konuştu: "Kullandığımız dil Arapça'dır. Bölgedeki diğer dillerden etkilenmiştir. Ben Mardinli birinin konuştuğu Arapça'yı anlıyorum ama o beni anlamıyor. Köyümüzün en önemli sorunu kanalizyasyondur. 2009'da programa konuldu, 2012'da iptal edilerek başka köye verildi. Bir mühendisin hazırladığı rapor yüzünden bu kadar insan perişan oluyor. Bir çok insan bundan dolayı hastalanıyor." Köylerine karşı çevreden ön yargı olduğunu ancak artık onları önemsemediklerini söyleyen muhtar Savaş, "Biz devletin işinin yapmasını istiyoruz. Yolumuz asfalt olması gerekiyor ama kimse yapmıyor. Kimsemiz yok" dedi. Kız alıp vermeme konusunda ise köy muhtarı İbrahim Savaş, "Biz alacağımız kızların soyuna bakıyoruz, temiz ise alıyoruz. Ancak çağ değiştikçe gelenekler de değişmeye başladı" diye konuştu. Bölgede köye karşı gelişen ve devam eden ön yargılardan şikayetçi olan köy sakinlerinden Ömer Tomaç da tepkisini şöyle dile getirdi: "Biz Arapça konuşurken Türkçe ve Kürtçe kelimeler de konuşuyoruz. Daha önce Arap olduğumuz için bizden kimse kız istemedi, isteselerdi verirdik. Bizde din, ırk ayrımı yoktur. Çevreden gelip isteyen yok. Söylentiler yüzünden bizden kız isteyen yoktur. Yakın yerlerden kız istesek de vermiyorlar, o nedenle biraz daha uzak illerden kız alırsak alıyoruz. Çevredekiler bizim için 'Gayrımüslim', 'canavar', 'vahşi' gibi terimler kullanıyor. Bizim Müslüman olmadığmızı çok söylüyorlar. Hepimiz Müslümanız, namaz kılarız, camimiz var, oruç tutuyoruz. Ona rağmen halen ısrarla dilimiz Arap olduğu için dışlanıyoruz o konuda. Bugün köyde mevlit vardı, Müslaman olmazsak mevlit verirmiydik. Gayrımüslim olduğumuzu iddia ediyorlar. Elhamdulillah Müslümanız, vebalimizi alıyorlar. Ön yargıların artık kırılması gerekiyor. Kuranı Kerim okunurken yüzde 25'ini anlıyorum. Çok eski bir Arapça olduğu için hepsini anlamıyorum, dil çok değişti." Ömer Topaç, Oyuklu Köyü'nden olması ile ilgili başından geçen olaylardan birini de şöyle anlattı: "Geçen yıl Ramazan ayında yolda el kaldıran bir vatandaşı arabama aldım. Bana nereli olduğumu sordu. Sine (Oyuklu) olduğumu söyledim. Bana, "Sineliler arabalarına kimseyi alır mı, onlar farklı millettendir, canavardırlar' dedi. Ben ona Sine'li olduğumu ve bir kalbimin bulunduğunu, vicdan sahibi olduğumu, Müslüman olduğumu söyledim. Ama inandığını sanmıyorum. O adam hayatı boyunca Sine'ye gelmiş değil. Bunlara benzer binlerce şey yaşadım. Merak ediyorlarsa gelip bizimle konuşsunlar, kültürümüzü görsünler." Oyuklu Köyü'nde vatandaşlarla sohbet eden Hazro İlçesi eski Belediye Başkanı Recep Dolan ise, kırathanede köylülerden dinlediklerinden sonra defalarca özür diledi. Dolan şunları söyledi: "Ben demin arkadaşı dinlediktenten sonra Oyuklu'nun hepsinden özür diliyorum. Yıllırdır iç içeyim. Fakat, onları ayrı mezhepten biliyordum. Ama geldim gördüm, Arap olduklarını da bilmiyordum. Ama onlardan bir belediye başkanı olarak özür diliyorum. Ön yargılardan dolayı içlerine kapanmışlar. 'Kız istesek vermezler' diyorlar. Bölgenin insanları olarak onları kapanık biliyoruz. Meğerse biz kapanıkmışısız. Köye gelmemişisiz, onların tarihini onlardan dinlememişiz. Hz. Ebubekir soyandan gelmişler, geleneklerini korumaları iyidir. Kapanık olmalarının sebebi bizden kaynaklanıyor. Gelip gitmemiz lazımdı. Kendim bile bazı şeyleri bugün yeni anladım. Onlardan üzür diliyorum, namaz kıldıklarını bile bilmiyordum. Onların kökenini onlardan araştırmamışız." Köydeki bir genç kız ise çevre köylerinin kendilerine farklı baktığını, Arap köyü olduklarını, köyden kız alma ve verme olayının olmadığını ancak son yıllarda biraz değiştiğini ifade ederek, "Köyümüzün kanalizyasyon sorunumuz vardır. Lise yok, ilçede lise var o da uzak olduğu için kızlar gitmiyor" dedi.