Huzurevlerindeki yaman çelişki!
Abone olTürkiye genelindeki 62 huzurevinde 5 bin 343 yaşlı barınıyor. Batıdaki huzurevlerine büyük rağbet var. Ancak doğu illerindekiler misafir edecek yaşlı bulamıyor...
Bugüne kadar huzurevinde kalmaları için yapılan bütün baskıları
püskürtmüşler. ‘Sıcak yemek, sıcak yatak bir de aylık 70 milyon
lira maaş vereceğiz.’ diyen Sosyal Hizmetler Müdürlüğü, her
defasında eli boş dönmüş. “Şartlar ne olursa olsun oraya
gitmeyeceğim.” diye diretiyor Hacı Mustafa amca. Huzurevine
yerleşen dayısının torununu da gelenlere örnek gösteriyor: “O,
köylünün diline düştü. Sadece kimsesizler huzurevinde kalır. Benim
3 kızım, 4 oğlum, 30 torunum var. Oraya gidersem elâlem ne der?” 60
yaşındaki Gülseher T.’nin durumu biraz farklı. Erzurum’un Alipaşa
Mahallesi’nde oğlu ve geliniyle birlikte oturuyor. Gecekonduda tam
bir yaşam mücadelesi veriyorlar. Gülseher Hanım’ın en büyük derdi
gelini. Bir türlü geçinemiyorlar. Bütün bunlara fakirlik de
eklenince her gün dövüş kavga. Sosyal Hizmetler İl Müdürü İbrahim
Keklik birkaç kez görüştüğü Gülseher Hanım’ı huzurevine göndermeye
ikna etmiş. Ancak oğlu, annesini yoldan geri çevirmiş. Doğu
Anadolu, Gülseher teyze, Hacı Mustafa amca gibi nice örneklerle
dolu. Bölgede onlara hizmet vermeyi bekleyen huzurevi ise sadece
iki tane. Birisi Erzincan’da, diğeri Ağrı’da. Erzurum başta olmak
üzere diğer illerdeki Sosyal Hizmetler müdürlükleri ikna edebildiği
yaşlıları bu iki ile gönderiyor. Sıkıntı hep aynı. Ağrı
Huzurevi’nin kapasitesi 35 kişi, mevcut 17. Erzincan Huzurevi ise
kurulduğu 1989’dan bu yana 1993 depremi dışında hiç dolmamış;
kapasitesi 85, kalan sayısı 70. Doğu bölgelerindeki huzurevleri
yaşlı bulmakta zorlanırken, batıdakiler tam kapasite ile çalışıyor.
İstanbul’daki 5 huzurevinde 644 yaşlıya hizmet veriliyor, 396 kişi
de sırada bekliyor. 3 huzurevine sahip Ankara’da ise kuyrukta 160
insan var. İzmir’de de durum fark-sız. 203 kişi barınıyor, 272
yaşlı sıra bekliyor. Artan ihtiyaca cevap vermek amacıyla Buca'da,
İzmir Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi Müdürlüğü'ne
bağlı 96 kapasiteli ek hizmet binası yapılmış. Sosyal Hizmetler
Yaşlı Hizmetleri Daire Başkan Vekili Ayşe Naciye Özdilek, batıdaki
duruma karşın, Ağrı, Erzincan, Gaziantep, Hatay, Malatya ve
Mardin'deki huzurevlerinde 92 boş yatak bulunduğuna dikkat çekiyor.
Türkiye'de doğu-batı ayrımı; gelir adaletsizliğinden sosyokültürel
farklılıklara kadar birçok alanda kendini gösteriyor. Göç
hareketleriyle birlikte batı kentsel yaşamı, doğu ise kırsalı
anlatır hale geldi. ‘Örf, âdet, gelenek, görenek, töre' diye
sıralanan değerler ise kent yaşamı içinde zayıflamaya, yerini yeni
şartlara bırakmaya başladı. Kültürel farklılıkların çok önemli
olduğunu vurgulayan Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim
Görevlisi Cumhur Aslan, Türkiye'de Doğu ile Batı arasında kentleşme
ve bireysellik açısından farklar bulunduğuna dikkat çekiyor.
Aslan'a göre, kentleşme bireyin ön plana çıktığı yaşam biçimini
dayatıyor. Dolayısıyla belli bir yaşa gelen insanlar çocuklarına
yük olmamak için kendi isteğiyle huzurevine taşınıyor. Batıdaki
insanlar huzurevinde kalacak duygusal güce de sahip. Doğu'da ise
yaşam farklı. Kentleşme ve onunla birlikte gelen bireyselleşme
olmadığı için hayata cemaat yapısı hakim. Onlar için huzurevinde
kalmak intihar gibi bir şey. Cumhur Aslan, bütün bunların yanında
insanların huzurevine olumsuz bakmasının altında iki önemli sebebin
daha yattığına inanıyor. Geçmişte medyaya yansıyan bazı haberlerin,
kurum hakkında negatif bir imaj oluşturduğunun altını çizerken,
anne babaya bakmanın Türk toplumunda ibadet gibi telakki edildiğine
dikkat çekiyor. Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Hamza Aktan, “Kur'an'da asıl olan yaşlılara kendi
çocuklarının bakması, onları üzmeyecek şekilde davranmasıdır.”
diyor. Aktan, günümüzde bu kuralın tam manasıyla işletilmesinin
zorluğunu şöyle açıklıyor: "Toprağa bağlı ailelerin bir arada
yaşıyor olmaları çocukların bizzat kendi ebeveynleri ile
ilgilenmelerini mümkün kılıyordu. Bugün ise aileler özellikle büyük
kentlerde çekirdek aile olarak yaşıyor. Dolayısıyla çocukların
yaşlı anne babalarıyla bizzat ilgilenmeleri mümkün olmuyor.” Aktan,
huzurevlerinin Peygamberimiz döneminde de bulunduğunu kaydediyor.
Kimsesiz ve fakir olan sahabelerin Suffe adı verilen mescidin bir
bölümünde yatıp kalktıklarını, diğer Müslümanların yardımlarıyla
geçindiklerini hatırlatıyor. İlahiyatçı profesör bu durumu,
günümüze uyarlarken şu yorumu yapıyor: “Doğrudan kendileri
bakamayacak, ya da bir bakıcı tutamayacak durumda olan insanlar,
yaşlı ebeveynlerini şartların zorlamasıyla huzurevlerine
bırakabilir.” 'Emekli olunca huzurevine gideceğim' Sokaklarda
huzurevine gönderecek yaşlı aradığını belirten Erzurum Sosyal
Hizmetler İl Müdürü İbrahim Keklik, girişimlerinin birçoğunun
başarısız olmasını bölgenin sosyal yapısına bağlıyor. Keklik,
önyargıyla devlet imkanlarından yararlanmayan vatandaşlara da
kızgın: "İnsanlar 'ana-babasını bir kenara attı' denmesin diye
huzurevine vermiyor. Ama bakımlarını da yapamıyor. Ben emekli
olduktan sonra eşimi alıp huzurevine gideceğim." ‘Bayramdan bayrama
değil, her zaman gelin’ Büyük şehirlerde Başbakanlık Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na bağlı huzurevlerinde sıra
bekleyen yaşlıların olması, ticari mantığın bu alana da kaymasına
yol açıyor. Daha iyi hizmet sloganıyla birçok özel huzurevi
faaliyet gösteriyor. Yaşlı insanların derdi ise bütün
huzurevlerinde aynı. ‘Ziyaretçiniz var.’ haberini dört gözle
bekliyorlar. Bayram geldiğinde hem büyük bir mutluluk hem de
burukluk yaşıyorlar. Evlatları yanlarından ayrılırken, bazen
dudaklarından dökülmese de içlerinden hep aynı şey geçiyor:
Bayramdan bayrama değil, sürekli gelin. Haber: Yasin Çanakçı
Kaynak: Zaman