Hüseyin Gülerce'den son bomba! Gülen'in veliahtı kim?
Abone olHüseyin Gülerce röportajının son bölümünde Fethullah Gülen'den sonra yerine kimin geçeceğini de sorduk. İşte Gülerce'nin yorumu.
Hüseyin Gülerce ile internethaber.com için
yaptığımız röportajın son bölümünü Cemaatin geleceğine ayırdık.
25 yıl Zaman Gazetesi'nde yazan ve Cemaati içerden en iyi bilen
isimlerden biri olan Gülerce'ye en merak edilen soruyu da
yönelttik;
-Fethullah Gülen'in varisi kim? Ondan sonra yerine kim
geçer?
Yalova'daki evinde bomba açıklamalar yapan Hüseyin Gülerce,
"benim korkum insanlar çok üzülecek" diyerek
hükümet-cemaat savaşının geleceğinin karanlık olduğuna işaret
ediyor.
İşte Gülerce röportajının son bölümü;
CEMAAT NEREYE GİDİYOR? SONU NE
OLACAK?
- Cemaat nereye gidiyor? Şu an nereye doğru gidiyor?
Sonu ne olacak?
- Sonunda daima hükümetin, devletin dediği olur. Bir kuvvet
dengesizliği var bu mücadelede. Benim aklımın almadığı da o. Ortada
kuvvet dengesizliği var. Camia hükümete kafa tutuyor. Başbakan için
çok ağır sözler söyleniyor. Bir de Başbakan tuttu bu meseleyi
devletin meselesi haline getirdi. Milli Güvenlik Kurulunda
konuşuldu, kayda geçirildi. Yani sayın Davutoğlu'nu seçerken bile
en önemli kriterin paralel yapıyla mücadele olduğunun söylenmesi…
Bunlar önümüzdeki dönemin ipuçlarını veriyor.
- Nedir o ipuçları?
- Hükümetin bana göre şu an üç tane işi var. Yeni cumhurbaşkanıyla
beraber… Çözüm süreci, yeni anayasa ve "Paralel Yapı" ile
mücadele… Düşünebiliyor musunuz Türkiye'nin üç temel
meselesine bunu kattı. Yeni hükümet de bu minval üzerinde
kurulacak. Yarın öbürgün bir sürü yargılama, soruşturma… Hergün
haberler… Bu hizmete itibar kaybettirecek. Ben çok üzülüyorum. Bu
hengamede çok masum insanlar üzülüyor. Eskiden bir hizmet
müessesesine gittiğiniz zaman yüzler gülüyordu. Ben şimdi çok
üzülüyorum. Yüzler gülmüyor. Arkadaşların moralleri çok bozuk.
Moral verilmeye çalışılıyor ama kolay değil. Okullardan öğrenciler
alınıyor. Himmetler azalıyor. Kurban mevsimi geliyor ne olacak? Bu
bir imtihandır deniliyor. Tamam imtihandır da her savaşta, savaşa
bazen girmek kaçınılmaz olur ama siz en az zaiyatla çıkmak için bir
hesap yaparsınız. Şu anda böyle bir hesap yapılıyor mu? O kadar çok
hesap yapılıyor ki. Bir de algı değişti. Hizmeti seven sayan bir
arkadaş güzel bir laf söyledi. "Siz…" dedi, "ne güzel hep uçakla
seyahat ediyordunuz. Havalardaydınız hep, neden indiniz bu karma
karışık trafiğin içine" dedi. "Neden bulaştınız bu siyasete" dedi…
"CHP ile ne işiniz var sizin…" dedi. "Koskoca hizmeti alıp
getirdiniz, cami avlusuna bırakır gibi CHP'nin avlusuna bıraktınız"
dedi.
17 ARALIK'TAN ÖNCEKİ BÜTÜN YAZILARIMI
SAVUNUYORUM
- Benim çizgim itibariyle, 17 Aralıktan beri… Bana diyorlar ki,
eskiden şöyle demiştin, Hakan Şükür için şunu yazdın… Nurettin
Veren için "Nifak" diye bir yazı yazdın… Halbuki bugün sen ne
durumdasın? 17 Aralıktan önceki bütün yazılarımı bir hizmet
adamı olarak yazdım. Hepsini savunuyorum. Ama bir değişim oldu 17
Aralık'tan sonra. Ben değişmedim. Hizmetin çizgisi değişti. Ekseni
kayan ben değilim, hizmetin ekseni kaydı. Bizim CHP ile yanyana
gelmemizin Hizmet prensibi ile ne alakası var. Şimdi biz
referandum'da o kadar çalıştık deniliyor. Biz AK Parti için
çalışmadık ki… O da yanlış. Biz referandum'da demokrasi için
çalıştık. Türkiye'nin eline geçmiş son iki asırdaki en önemli
fırsattı o. AK Parti için değerlendirilmedi ki demokrasi için
değerlendirildi. Şimdi o çalışma bile biz AK Partiye o zaman destek
verdik, meğer hata etmişiz diye söyleniyor. Ben bunu doğru
bulmuyorum.
CEMAAT KENDİ KENDİNİ TASFİYE Mİ
EDİYOR?
- Cemaat kendi kendini tasfiye mi ediyor?
- Öyle bir laf ağır olur tabi. Ama ben biraz Mücadele Birliği'nde
yaşadıklarımızı benzetiyorum meseleyi. Orada da 1977 yılından
itibaren anlam veremediğimiz değişimler oldu. Ekseni değişti.
Sonunda zaman içinde bir sene, iki sene, üç sene, beş sene içinde
Mücadele Birliği diye birşey kalmadı. Benim korkum Müslümanların
hali nolur diye değil. Bu dava Allahın davası. Biz bu davanın
içindeyiz diye dava ayakta kalmıyor ki, davanın sahibi Allah. Biz
onun yolunda gittiğimiz sürece, onun rızasını iyi niyetle tale
ettiğimiz sürece mesele yok. Zaten zafer Allahındır. Siz
çalışırsınız, neticeyi Allah'tan beklersiniz.
- Korkunuz ne?
- Benim korkum, insanlar çok üzülecek. Çünkü biz çok üzülmüştük.
Ben Mücadele Birliğin'nden ayrıldığım zaman, ki Bayrak gazetesi
başyazarıydım. Annemle birlikte oturuyorduk. Ve İstanbul'da
Bağlarbaşı'nda kirada oturuyordum. Ayrıldım, geldim, evde
"öğretmenlik yapacağım bundan sonra" dedim. Sonra annem dedi ki
"sen bunu söylerken, parmağını eme eme kenara çekilen bir çocuk
gibiydin…" Yani o kadar üzüntülü… Bütün hayatınızı vermişsiniz.
Özel hayat haram demişsiniz, Allah için. 7 senenizi vermişsiniz.
Böyle bir teşkilattan ayrılmak zorunda kalmışsınız. Ben hizmeti
Mücadele Birliği'nden çok öte, ileri, Türkiye'de kimsenin hayal
bile edemeyeceği, tüm dünyaya etki eden bir hareket olarak
görüyorum. Ki içinde yanlış yapan varsa 10 binde 1'dir o. Tüm
arkadaşlarıma samimiyetleri, temizlikleri, dürüstlükleri için kefil
olurum. Ben hizmeti hep şöyle anlatırım "Güzel insanların, Allah
rızası içiçn güzel işler yaptığı bir hareket." Bu insanların
dünyası yıkılacak diye üzülüyorum. Bunun sonunda Mücadele
Birliği'ndeki hayra benzer bir hayır olabilir. O hayır şudur.
Mücadele Birliği'nde biz de farklı insanlar değildik. Ama mücadele
birliğinden sonra herkes kendisi oldu. Ben bu süreci herkesin
kendisi olma süreci, yani Türkiye'nin büyümesi, milletin gelişmesi,
demokrasi için herkesin kendisi olması süreci olarak görüyorum.
Millet uyandı, kendi değerleri üzerinde ayağa kalktı, şimdi herkes
Allahın kendisine verdiği kabiliyetle kendisi olacak.
- Cemaat ekseninden çıktı. Bir kişi çıkıp biz bu hizmeti
yıllarca zor şartlar altında buralara götürdük deme cesareti
gösterir mi acaba?
- Bir ben çıktım ya işte…
HOCAEFENDİ'NİN YERİNE GEÇECEK KİM
VAR?
- Yok Hocaefendi'nin yerine geçecek biri var
mı?
- Hocaefendi'nin yerine geçebilecek hiç kimse yok. O özel bir
insan. Benim söylemem ayıp olur, çok kabiliyetli bir insan. Hem
alim, hem strateji bilen, uygulayan bir insan. Benim tek eleştirim,
ictihat farkı ile gidiliyor. 1994'de söylediği "demokrasi" lafının
arkasından gitmeliyiz. Dünyada ve Türkiye'de demokrasiden dönüş
yok, nerede olacaksan demokrasi ve hukuk içinde olacağız. İnsanlar
bizim için yanlış düşünmesin.
- Çok konuşulan, enjekte edilen bir laf var: Tek adam.
Tayyip Bey için söyleniyor. Ama cemaati de tek adam yönetiyor.
Alternatifi yok. Emr-i hak vaki olduğunda Hocaefendi'nin yerine kim
geçecek?
- Allah gecinden versin. Hocaefendi'nin yerine geçecek kimse
yok.
- Ne olacak bu camia?
- Zaten bu sınavın Hocaefendi hayattayken yaşanıyor olması Cenab-ı
Hakkın bir yardımı Cemaat içindeki insanlara. Öbür türlü çok daha
yıkıcı olurdu. Hocaefendi yok. Üzerine üzerine gelmeler var…
Hocaefendi bu imtihanı, haklı olarak, camiaya sahip çıkarak,
birliğini beraberliğin koruyarak veriyor. Şimdi yeniden sohbetlere
başladı. Sabredelim, imtihandan geçiyoruz. Yaramaz insanlara destek
verdik, faturasını ödüyoruz demesi hem anlaşılır, hem de doğru bir
şey.
- Yarın Hocaefendi olmayınca Cemaat de olmayacak
mı?
- Allah gecinden versin bu sürecin, hükümetin bu kararlılığının işi
nereye götüreceğini bilmiyorum. Ama yine Allah gecinden versin
diyorum.
BU KAVGA CEMAATİ BİTİRECEK
Mİ?
- Hükümetin kararlılığı, Çankaya'ya giderken bile peşini
bırakmayacağım demesi… Cemaati bitirecek mi bunlar.
- Öyle bir şey… Bitirme, yanlışı bitirme olabilir. Bir yanlış varsa
onu bitirme olabilir.
- Ama yanlış ile birlikte sürüklenen insanlar da yok
değil.
- Ben ona üzülüyorum zaten. Yazık günah olur Yurtdışındaki bu
okullar kapanırsa… Türkiye kaybeder.
- Siz kopuyorsunuz… Sizin yapmış olduğunuz …
- Kopmayı da söyleyeyim. Bu da önemli. Ben Zaman gazetesinden
ayrılıyorum, ama hizmetteki arkadaşlarımdan kopmuyorum. Hepsini
hala seviyorum, onları sayıyourum.
- Onlar sizden kopacak ama Hüseyin Hocam. İnsanlar
birbirini desteklemediği zaman kopuyorlar. Ya da birbirini
dışlıyor.
- Mücadele Birliği'nde yaşadık biz bunu. Dağıldı Mücadele Birliği,
ama arkadaşların dostluğu devam etti.
- Bu isimlerin hepsi dost değil miydi? Örnek ben Mustafa
Ünal'ı çok severim. Ünal'ın Ankara'da dost olmadığı, başbakan da
dahil bir tane siyasetçi var mıydı? Hala o dostluk sürüyor
mu?
- Siz başkalarıyla ilişkiden bahsediyorsunuz. Ben kendi içimizdeki
durumdan söz ediyorum.
- Ama bitti demiyecekler mi diğer isimler.
- Bitti diyene ben hakkımı helal ediyorum. Benim hiçbir arkadaşa
kırgınlığım, küskünlüğüm yok. Bu benim fikrim. Vicdanımın sesi ben
bundan vazgeçemem. Ama kimseye hakaret etmiyorum. Şahsiyetçilik
yapmıyorum. Bir tek isim telaffuz ettim. Mustafa Özcan dedim. O
bant kaydında benim yazmadığım bir şeyi Hocaefendi'ye beni
gammazlama şeklinde aktarmasından dolayı. Bu hizmet insanınıa
değil, müslümana değil, hiç bir insana yakışmaz.