Hüseyin Gülerce konuştu cemaat şokta
Abone ol17 Aralık operasyonundan sonra gazetesiyle ayrı düşen Hüseyin Gülerce'nin son açıklamaları gündeme bomba gibi düştü.
Kitap yazmak için Zaman gazetesine ara veren Hüseyin Gülerce,
suskunluğunu bir bozdu, pir bozdu. Sosyal medya dünden beri
Gülerce'nin cemaati çıldırtacak açıklamalarını konuşuyor.
Hükümete açık destek veren Gülerce, "Bu vicdanı susturamazsınız. Benim ağzıma bant yapıştırılsa ben bant çıkartıldığında kaldığım yerden devam ederim" diyor.
Hizmet'in içinde yer alan yazarlardan Gülerce, "Bizim
üslubumuz vardı. Biz hakaret etmeyecektik. Başkaları yapsa da biz
yapmayacaktık." diyerek Zaman gazetesinin değişen yayın
politikasını eleştirdi.
ERDOĞAN'A NEDEN DESTEK VERDİĞİNİ ANLATTI
Beyaz TV'de yayımlanan Ortak Akıl programına konu olan ve
gündemi yorumlayan Hüseyin Gülerce, Zaman gazetesi ile
farklılaştığı noktaları dile getirdi. Gençliğinde içinde yer
aldığı Mücadele Birliği hareketinin önemli bir diğer ismi olan
Melih Gökçek'in kanalındaki canlı yayında kendisine cemaatten gelen
eleştirleri ve Erdoğan'a yönelik desteğinin nedenlerini anlatan
Gülerce, kitap yazmak için köşe yazarlığına ara verdiği gazetesi
Zaman'a da sert eleştiriler getirdi. İşte Gülerce'nin yankı
uyandıran dünkü açıklamaları:
CAMİADA HÜSEYİN ABİ NEDEN BÖYLE YAPIYOR DİYE
SORANLARA 'MELİH GÖKÇEK VE CEMİL ÇİÇEK'
DİYORLAR
Siz dediniz ki "Benim oyum Recep Tayyip Erdoğan'a..." Yerel
seçimlerde de oyum Ak Partiye demiştiniz. Yine çok olay olmuştu.
Neden böyle dediniz, neden oyum Erdoğan'a dediniz.
Cemaat ile Hükümet arasında çok ciddi bir mesele olduğu için. Ben
de 1980 yılından beri hizmet hareketi'nin içinde gördüm kendimi.
Neden içinde gördüm? Burada şimdi hizmetin şu an AK Partiye olan
tavrından dolayı benim farklı duruşumu eski "Mücadele"ciliğimize
bağlayanlar var. Sayın Cemil Çiçek, Sayın Melih Gökçek benim
gençlik yıllarından arkadaşlarım. Mesela camia içinde bile Hüseyin
Abi neden böyle yapıyor sorusuna Gökçek ve Çiçek'in etkisi altında,
onlarla birlikte hareket ediyor gerekçesi bulunuyor. Halbuki
sorulacak soru şudur, neden böyle davrandığını anlamaya çalışalım.
Ben gizli saklı bir şey yapmıyorum. Benim çizgim başından beri aynı
oldu.
Hanefi Avcı'dan özür diledi Gülerce, Haliçte Yaşayan Simonlar kitabının ardından Hanefi Avcı ile ilgili yazdıklarından dolayı özür diledi. Avcı'ya özür borcunun olduğunu söyleyen Zaman yazarı Gülerce, "Onunla ilgili yazdıklarıma dönüp baktığımda üzüldüm. Bana yakışmamış çünkü o yazılar. Söyledim ya yakışmamış, daha ağır laf var mı? Özel hayatıyla ilgili meseleleri bile malzeme yapmışım, yazıma, böyle bir yazıyı yazmış olmam çok zoruma gitti. Gerçekten utandım."dedi. |
"BEN ÇİZGİMİ 7 ŞUBATTAN BERİ AYNI ŞEKİLDE
SÜRDÜRÜYORUM"
Yalova'da Ak Partiye, Cumhurbaşkanlığında Başbakan' destekleyeceğim
çizgisi 7 şubattan MİT müsteşarının ifadeye çağırılmasından beri
devam ediyor. Ben o günden itibaren farklı bir duruş sergiledim ve
arkadaşlarıma da söyleyim. Çünkü Zaman'da ertesi günü, 6 sütuna bir
adliye muhabirinin yazısı "Savcılar bugüne kadar hep haklı
çıktılar" başlığı ile verildi. Bizim Zaman'ın ilkelerinden birisi
Haber ile yorumu karıştırmamaktı. Ben orada irkildim. Hatta GYV'nin
toplantısında sorumlu arkadaşlara söyledim: Bu haber, savcılar
bizim arkadaşımız manasını doğurabilir. Savcı iddia makamıdır.
İddia makamı her zaman haklı çıkmayabilir. Bu şekilde sahiplenme
yanlıştır dedim. Hatta, bir televizyon kanalında bu savcıların iyi
niyetli olduğuna inanıyorum, ama Türkiye çok önemli bir ülke,
istihbarat örgütleri, diyelim MOSSAD öyle belgeler koyar ki
savcılar harekete geçmek zorunda kalabilir dedim.
"AĞZIMI DA BANTLASANIZ SÖYLEMEYE DEVAM EDERİM"
İlk kırılma 7 şubat'tı. Gezi olaylarından sonra bariz bir şekilde
farklılık olmaya başladı. Zaman gazetesi içindeki arkadaşlarımızın
bazıları sayın Başbakan'ı eleştirmenin ötesinde... Ben de
eleştiriyorum, şimdi de eleştireceğim ama teraziyi doğru tutmak
lazım Kefelerden birine oturursanız olmaz. Bir başka husus da
insanların vicdanı var. Bu vicdanı susturamazsınız. Benim ağzıma
bant yapıştırılsa ben bant çıkartıldığnda kaldığım yerden devam
ederim. Farklı bir şey söyleyemem. Doğru ya da yanlış... Fikir ve
ifade hürriyeti diyoruz değil mi. Bu benim vicdanım, bu benim
sesim. Başka türlü konuşursam, vicdanımın sesine rapmen o zaman ben
ben olamam.
"BENİ YIPRATMAK İÇİN FİLAN GAZETEYE GEÇECEK
DİYORLAR"
Çok konuşulan bir isimsiniz, Tarihi bazı açıklamalar yapıyorsunuz.
Zannedersem 17 Aralıkta da zirve yaptı bu durum...
Daha oraya gelmeyelim. Gezi olaylarında ben şaşkınlık yaşadım,
gazetenin çizgisi itibariyle. Televizyon kanallarına çıkıp hizmet
aleyhinde konuşan insanlar var. Ben onları da tasvip etmiyorum.
Yıllarca dostluk yapmışsınız, şimdi kalkıp şöyle böyle... Ben bunu
tasvip etmiyorum. Beni yıpratmak için de camia içinde, "Hüseyin Abi
de bu kervana katılacak ya da falan gazeteye geçecek oradan atış
yapacak" diyorlar... Beni yakından tanıyanlar 45 senedir
"Mücadele"ciliğimden beri, yani 19 yaşımdan beri tanıyanlar
bilirler ki ben böyle bir karakter zaafı sergilemem. Ben ilkeler
bazında eleştiriyorum. Hizmet hareketinin ilkeleri var. 34 yılımı
Hizmet Hareketinin prensipleri çok güzel, eğitim, diyalog, hoşgörü
var, saygı var dedim, bunların nesi yanlış, ben de allah rızası
için böyle bir şeyin içinde oldum. Şimdi sistematize edilmiş.
burada yanlış bir şey yok diyerek ben diyorum ki bizim üslubumuz
vardı. Biz hakaret etmeyecektik. Başkaları yapsa da biz
yapmayacaktık.
"BİZİM ÜSLUBUMUZ NAMUSUMUZDUR"
Benim sık sık anlattığım bir olay var. Hocaefendi'ye Türkiye'deki
gazetelerin manşetlerini okuyorlardı. Hizmete saldıran bir
gazetenin manşetini okudular. Sezer Cumhurbaşkanı, Gazetenin
manşeti de "Sezeryan". O manşet okununca gülümseme oldu 10-15 kişi,
istihza ile, bir kısmı ne güzel denk düşürmüş diye katılarak
gülümsedi. Hoca efendi ise müdahale etti, insanız başlık hoşumuza
gidebilir, bizim üslubumuz namusumuzdur, herkes dese biz diyemeyiz.
Üslubun inancımızın gereği olduğunu söyledi. Bu benim sık
anlattığım bir örnek. Tasvip etmeyebilirsiniz ama nazik davranmak
zorundasınız. Eleştiri başka birşey ama nezaket çerçevesinde
söylemek lazım.
"ENGEL OLMAK NE KELİME BAZILARINA YOL VERDİLER SÖYLESİN
DİYE"
Konuyu dağıtmayayım. Gezi sonrasında Sayın başbakan'ı eleştiri
dışında hakaretler başladı. Bu beni şaşırttı. Bunun önü de
alınmadı. Camia bünyesindeki bir gazetenin yayın yönetmeni attığı
tweetlerle bu hakareti çok ağır boyutlara taşıdı. Erdoğan
cumhuriyetin başbakanı. Kendisi hizmetin sözcüsü gibi gösteren bazı
isimler, biri öğretim üyesi olmasına rağmen, alenen küfretti sayın
başbakana. Ona karşı net bir tavır konması lazımdı. Ama birşey
denmedi. ama sanki bazılarına yol verilimiş gibi oldu.
İşte o dönemde Zaman'da bir yazı yazdım. Gezinin 1. haftasıydı.
"Erdoğan Gitsin AK Parti Kalsın Planı" yazının başlığı. Tüm
faturayı sayın başbakana kesiyorlar şimdi. Ama ben yazdığımda bir
tepki gelmedi. Sonra bir arkadaş ısrarla dış güçler hikaye demeye
başladı. Bir yazı daha yazdım. Dış Güçler Hikaye Değil... diye.
Sonra tweetler attım, dış güçler benim başbakanımı indiremez diye.
Bu çizginin devamıdır Başbakan'ı desteklemem.
"BENİ SOLCULAR BİLİR GENÇLİĞİMDE ÇOK DÖVÜŞTÜM"
Benim ilkem sövene dilsiz, vurana elsiz olmaktır. Ben gençliğimde,
üniversite yıllarımda sopalı kavgalar da ettim. Solcu arkadaşlar
bilir beni. Sonra öğretmenlik yaparken yanlış yaptığımızı anladım
ve tövbe ettim. Bölünmek, vuruşmak, kavga edip dövüşmek yanlıştır
diye gördüm. Bir daha böyle yapmamaya karar verdim. Öğrencilerimi
solcu, sağcı, milliyetçi görmedim. Ben açığı fizik dersinde
veriyordum. İnancımın gereği söylüyordum Kepler kanunlarından
bahsederken Allahın Varlığına dair birşeyler söylüyordum. Çünkü sol
görüşlü arkadaşlar kendi ideolojilerini aktarıyorlar, kafa
bulandırıyorlardı. Ben müspet bilimle Allah inancının ters
düşmediğini, alnı secdeli alimlerin astronomiyi ileri götürdüğünü
biliyorum. Bilim ve teknolojide ilerlemek de takvadır...
Konuyu toparlayayım, ben bu
cumhurbaşkanlığı adaylığı meselesinde ben çizgime ters birşey
yapmıyorum. Eleştiri yerine fikir ve ifade özgürlüğü açısından
bakmak lazım. Koskoca bir camia aynı şekilde düşünüyor mu? CHP için
oy verin çağrısı yapıldığında camianın tamamı CHP'ye oy vermedi.
Oranını bilmem ama bir kısmı CHP'ye verdi bir kısmı vermedi. İnkar
eden de oldu ama herkes biliyor bunu. Ama başka bir mesele var
benim sayın Erdoğan'ı desteklememde. Sayın Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı
seçilmesi sandıkta olacak, mecliste olmayacak. Realite ile karşı
karşıyayız. 10 Ağustos'ta halk belirleyecek Cumhurbaşkanını.