Hüseyin Çelik’ten iki ayyaş açıklaması
Abone olAK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, "iki ayyaş" ifadesine ilişkin, "CHP’liler bundan da bir istismar konusu ...
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik,
"iki ayyaş" ifadesine ilişkin, "CHP’liler bundan da bir istismar
konusu çıkarma gayreti içinde olabilirler. Bu tamamen sözün gelişi
olarak söylenmiş bir ifadedir” dedi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Çelik, AK Parti Genel Merkezi’nde
düzenlediği basın toplantısında, CHP’nin birinci boğaz köprüsünün
inşa edileceğinin söylenmeye başladığı 1950’lili yıllarda büyük bir
gürültü koparttığını belirterek, CHP’nin birinci boğaz köprüsüne
olduğu gibi ikinci boğaz köprüsüne de karşı çıktığını ifade etti.
Çelik, “Şimdi üçüncüsüne de karşı çıkıyor. Böyle hep güzelliklere,
gelişmelere karşı çıkan bir ana muhalefet partisi var. Benim
çocukluk yıllarımda CHP bazı medya organları ile beraber kampanya
başlatmıştı. ‘Zap suyunda köprü yok’ dediler, gittiler bir katırın
geçebileceği kadar bir asma köprü yaptılar, bunu da boğaz köprüsüne
alternatif bir köprü olarak yaptılar. Boğaz köprüsü ile Zap
suyundaki köprü hiçbir zaman bir birisinin alternatifi değil, boğaz
köprüsünün 1 yıllık geliri ile siz Zap suyunun her metresine ayrı
ayrı adam akıllı köprü yaparsınız. Bu bir ufuk meselesidir diyerek
İstanbul’a yapılacak üçüncü havaalanı, nükleer santral, Marmaray
bitiyor, Türkiye IMF’ye borcunu bitirdi ama bazı insanlar bundan
sevinç yerine hüzün duyabilir. Bizde bunu herkesin de saçmalama
hakkı vardır diyerek geçiştireceğiz” diye konuştu.
“MUHALEFET LİDERLERİ KENDİLERİNİ KAYBEDİYOR”
Türkiye’de kamunun borcunun sıfırlandığını ifade eden Çelik,
“Türkiye’nin 26 milyar dolar fazlası var 2012 yılı itibariyle.
Kılıçdaroğlu’na Bahçeli’ye sorsanız, Türkiye borç batağına
batmıştır diyecek. Tabii özel sektör ile kamu borçlarını birbirine
karıştırmamamız gerekiyor. Kamu net borcu tarihimizde ilk defa
sıfırlanmıştır ve Türkiye 26 milyar dolar artıya geçmiştir. Bunu
duymayanlara duyurmak isterim. Bütün bu gelişmeler karşısında
Türkiye gelişiyor, bizim muhalefet liderlerimiz kendisini
kaybediyor. Bu arkadaşlar çok kısa bir süre sonra ‘kendimi
kaybettim hükümsüzdür’ diye ilan verirlerse şaşırmayın.
İktidarımızın vizyonu ve bu baş döndürücü hamlelerin karşısında bu
insanların kendisini kaybetmesi herhalde olağan hale gelmiştir”
şeklinde konuştu.
“ÖZENSİZ VE DÜZENSİZ İLAÇ KULLANIMININ KONTROL ALTINDA
TUTULMASI”
Eczanelerde bazı ilaçların bundan sonra reçetesiz satın
alınamayacağıyla ilgili olarak yapılan haberlere yönelik
açıklamalarda bulunan Çelik, şunları söyledi:
“Dünya Sağlık Örgütü sürekli olarak bazı ilaçlarla ilgili olarak
Türkiye’yi uyarıyor. Bu ilaçların etkili katkı maddeleri tersinden
kimya işlemi ile bağımlılık yapan ilaçlara dönüştürülebiliyor. Her
ilaçta bir etkin madde vardır. Bazı etkin maddeler tersinden bir
kimya işlemi yaptırılarak bağımlılık yapan ilaçlara
döndürülmektedir. Dolayısıyla ‘bu ilaçların eczanelerden reçetesiz
alınmasını engelleyin’ diyerek Dünya Sağlık Örgütü tarafından
Türkiye sürekli uyarılıyor. 2003 yılında Sağlık Bakanlığı 129
numaralı genelgeyi yayınlamış. Bu genelgede 1928 ve 1953 yılında
çıkan 2 kanun gereği hangi ilaçların reçetesiz, hangi ilaçların
reçeteli satılmasının belirlenme hakkının Sağlık Bakanlığı’nda
olduğu, bunları belirlenmesi için bir kurul olduğu, bu kurulun
belirlediği listeye göre hareket edilmesiyle ilgili olarak bir
genelge yayınlanmış. 2003’de yayınlanan genelgenin bir benzeri
2013’de de yayınlanmış. Genelgeler mahiyet itibariyle aynıdır.
Maalesef medyamız bazı şeyleri abartmaya çok meraklıdır. ‘Sinek
ısırsa jel alamayacaksınız’ şeklinde haberler yapıldı. Bu yapılan
işi itibarsızlaştırmaya yönelik bir gayretkeşlikten öteye bir şey
değildir. Çok özensiz ve düzensiz bir ilaç kullanma alışkanlığına
sahibiz. Türkiye’de kişi başına ortalama yılda 30 kutu ilaç
tüketiliyor. Büyük çoğunlukla ilaçlar devlet tarafından
karşılanınca bu konuda ciddi bir israfın olduğunu söyleyebilirim.
Bunun üzerinden yola çıkartarak ‘ertesi gün hapı da yasaklandı,
bunun kullanımı da çok kolay olmayacak, bu kadın haklarına
aykırıdır. Aslında hükümet çocuk sayısını artırmak istiyor,
kürtajda yaptığını burada da yapmak istiyor’ şeklinde meseleyi aslı
astarı olmayan bir boyuta çekmeye çalıştılar. Özensiz ve düzensiz
ilaç kullanımının kontrol altında tutulması, vatandaşımızın
sağlığının öncelikli gözetilmesi hükümetimizin görevidir, hükümet
adına bu görevi yapmakla görevli olan Sağlık Bakanlığı’dır. Yeni
bir kanun çıkmamıştır, bir genelge yayınlanmıştır. Burada eğer bir
suiistimaller varsa, 10 yıllık uygulama içinde bazı kötü
kullanımlar söz konusuysa, bu manada devlet dolandırılıyorsa,
çeşitli ilaç firmaları bazı manevralar yapıyorsa, bunlar tespit
edilmişse, bunlar şikayet konusuysa bunların üzerine gitmek ilgili
kurumların vazifesidir. Burada ne gebeliğe karşı önlem alınacak
hanımların fişlenmesi söz konusudur, ne gebeliğin önlenmesine
yönelik karşı bir gayret vardır. Tamamen tabi seyri içinde 2003’de
ne yapılmaya çalışıldıysa 2013’de de bu yapılmaya çalışılıyor. Bu
sağlam zemin üzerinde lütfen tartışmalar yapılsın.”
“BİZ SAĞLIKLI NESİLLER ADINA BÖYLE BİR GAYRET İÇİNDEYİZ”
Alkol düzenlemesi ile ilgili olarak tartışmalara değinen Çelik,
“Kimsenin hayat tarzına karışmak gibi bir tavrımızın olmadığını net
bir şekilde ifade ettik. Laik devletlerde kanunlar yapılırken
hukukun temel mantığı içinde kalınır, günah-sevap ikilemi içinde
kanun çıkartılmaz. AK Parti’nin böyle bir niyeti olsaydı,
gerçekten, ‘bu bir dini emirdir, referansımız İslamiyet’in
emirleridir’ şeklinde bir yaklaşım olsaydı o zaman kökünden
yasaklamak gibi bir eğilim ortaya çıkardı. Kesinlikle böyle bir
gayret yok. Mesele başka taraflara çekilmesin. İslamiyet kadın
hakları konusunda da son derece hassastır. Kadın hakları ile ilgili
bir kanun çıkarttığımız zaman, kadınların sosyal statülerini yerine
getirdiğimiz zaman biz dinin emirlerini yerine getirmiş mi oluyoruz
veya sadece burayı referans kabul ederek mi böyle bir şey
yapıyoruz? Sosyal devlet ile ilkesi ile ilgili birçok şey
yaptığımız zaman biz bir dini emri mi hayata geçirmiş oluyoruz.
Suçların ferdiliği prensibi dinin emridir. Biz esasen bütün semavi
dinlerin, bütün ahlakın emrettiği bu hususları hayata geçirdiğimiz
zaman ‘dini bir referansla hareket ediyorsunuz dolayısıyla laikliğe
karşı duruş sergiliyorsunuz’ mu diyecek birileri. Alkollü içki
bazılarına göre laikçiliğin sembollerinden birisi olabilir. Bizim
için böyle bir şey asla söz konusu değildir. Biz sağlıklı nesiller
adına böyle bir gayret içindeyiz. İçkinin sunumunu, tüketimini
yasaklamak gibi bir tavır içine asla girmedik. Laik bir devlette
esasen tercihlere bu manada müdahalede bulunulmaz. 10.5 yıllık
iktidarımızda insanların hayatını tanzim etme biçimine müdahale
etmedik. Bunu birilerinin hoşuna gitsin diye değil, hukuk devleti
ve demokrasi böyle gerektirdiği için etmedik” diye konuştu.
“TAMAMEN SÖZÜN GELİŞİ OLARAK SÖYLENMİŞTİR”
Başbakan Erdoğan’ın TBMM’de söylediği ‘iki ayyaşın yaptığı kanun’
şeklindeki nitelendirmesini değerlendiren Çelik şu ifadeleri
kullandı:
“Tamamen sözün gelişi olarak söylenmiştir. A veya B devlet adamını
kastederek söylenmiş bir söz değildir. Bunun altında derin manalar
farklı isimler aramanın da bir anlamı yoktur. CHP’liler bundan da
bir istismar konusu çıkarma gayreti içinde olabilirler. Bu tamamen
sözün gelişi olarak söylenmiş bir ifadedir.”
(İHA)