Hürriyet'ten hükümete Meral Akşener yanıtı!
Abone olHürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin, kaset iddiasıyla ilgili olarak Hürriyet'i hedef gösteren Başbakan Ahmet Davutoğlu'na yanıt verdi.
Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin,
Meral Akşener'e kaset iddiasıyla ilgili olarak Hürriyet'i hedef
gösteren Sabah'a ve Mursi'nin idamı sonrası yaptıkları haberi
eleştiren Başbakan Ahmet Davutoğlu'na yanıt verdi.
Sabah'ın tavrıyla ilgili olarak "Turkuvaz grubunun yöneticileri
de benzer bir taktikle Hürriyet'e saldırarak, bir medya kavgası
çekişmesi görüntüsü yaratarak, bu olaydaki sorumluluklarının
üzerini kapatmaya çalışıyorlar. Bu yola girmek yerine kendi
sorumluluklarının hesabını vermeleri daha isabetli olurdu"
ifadelerini kullanan Ergin yazısının devamında Davutoğlu'na da
yanıt verdi. "Dünya şokta: Yüzde 52 ile seçilen Cumhurbaşkanına
idam" başlığını eleştiren Davutoğlu'na benzer ifadeleri
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da kullandığını söyleyen Ergin, "niyet
okuması yaparak grubumuza yönelttiği ima yollu suçlama nedeniyle
Başbakan Davutoğlu'na teessüf etmek dışında söyleyecek bir söz
bulamıyorum" dedi.
İşte Sedat Ergin'in Sabah ve Davutoğlu'na
yanıtı:
Anlamlandırmakta gerçekten zorlandığımız bir durumla karşı
karşıyayız. Turkuvaz Medya Grubu bünyesindeki Sabah gazetesi, dün
manşetten verdiği "Kasetçibaşının Şantaj Hürriyet'i" başlıklı
haberinde, MHP Milletvekili Meral Akşener'in maruz bırakıldığı
karalama skandalında Hürriyet'e de sorumluluk yüklemeye çalıştı.
Doğan Grubu'nun Onursal Başkanı Sayın Aydın Doğan'ın fotoğrafıyla
verilen bu haberde, "Paralel'in başı Fetullah Gülen'in
Pensilvanya'dan şantaj talimatları verdiği, Doğan medyasının da
alçakça iftiraların sözcülüğünü yaptığı" ileri sürülüyor. Bu
suçlamaya göre, Akşener'e atılan alçakça iftiranın arkasında
aslında Gülen cemaatine yakın Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı var.
Yani, bize "Akşener olayında bize değil cemaate saldırmanız
gerekirdi" mesajı veriliyor.
Doğrusu, bu iddianın neresinden tutacağımızı bilemiyoruz. Ama
bildiğimiz olgular şunlar: Yine Turkuvaz Medya Grubu'nun
kontrolünde AHaber adında bir haber kanalı var. Geçen pazar günü
bu kanaldaki bir programda, Cemil Barlas tarafından yöneltilen bir
soru üzerine Latif Erdoğan, Akşener'in "uygunsuz" bir kaseti olduğu
iddiasını ortaya attı. Bu iftira Türkiye çapında derin bir infiale
yol açtı, gösterilen tepkilerde partiler üstü bir büyük vicdani
konsensüs şekillendi. Meral Akşener'i arayarak bu karalamadan
duydukları rahatsızlığı aktarıp, kendisiyle dayanışma içine
girenlerin başında bizzat Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan
ve eşi Emine Erdoğan da vardı. Hürriyet de önceki gün "İftira Ters
Tepti" manşetini atarak bu olaydan duyulan infiali en çarpıcı
şekilde yansıttı. Ancak dünkü Sabah'ın manşetine bakarsanız kasetçi
olan Hürriyet'tir.
Gerçeğin sınırlarını bu kadar zorlayan bir iddiaya mantık ölçüleri
içinde kalarak yanıt verebilmek kolay değil. Tek
söyleyebileceğimiz, Akşener olayıyla ilgili olarak Hürriyet'i
suçlamanın akla ziyan bir tutum olduğudur.
Bu noktada, köşeye sıkışan insanların her zaman başvurdukları
klasik bir taktiği hatırlatalım. Kendi hataları ya da günahlarıyla
yüzleşmekten kaçınan, özür dileme erdemini gösteremeyen insanlar
sıkça başkalarına saldırarak, "cambaza bak" diyerek dikkatleri
kendi üzerlerinden atmaya çalışırlar. Turkuvaz grubunun
yöneticileri de benzer bir taktikle Hürriyet'e saldırarak, bir
medya kavgası çekişmesi görüntüsü yaratarak, bu olaydaki
sorumluluklarının üzerini kapatmaya çalışıyorlar. Bu yola girmek
yerine kendi sorumluluklarının hesabını vermeleri daha isabetli
olurdu.
Sabah'ın, Hürriyet'i "cemaatin sözcüsü" olarak suçlamasına
gelince... Şu çelişkiye bakın ki, cemaatin sözcüsü olmakla
suçlandığı sırada Hürriyet gazetesi, iki gün arka arkaya eski
Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın cemaatin polis ve yargı üzerinden
yürüttüğü operasyonları konu alan son kitabını haberleştirmişti.
Sabah'ın dünkü manşeti, iftirayla ve kuralsız gazetecilikle
mücadele edebilmenin ne kadar meşakkatli bir uğraş olduğunu
gösteriyor bizlere. Yazar olarak, mizah yönüm gelişmiş olsaydı
belki de çok kolay bir şekilde üstesinden gelebilirdim bu
güçlüğün.
BAŞBAKAN'A TEESSÜF
Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu, dün Bursa mitinginde Doğan Grubu'na
son derece haksız bir suçlama yöneltti. Suçlamasının gerekçesi,
gazetemizin internet sitesinin Mısır'ın eski Cumhurbaşkanı Muhammed
Mursi hakkında verilen idam kararını "Dünya şokta: Yüzde 52 ile
seçilen Cumhurbaşkanına idam" başlığıyla vermiş olmasıydı.
Davutoğlu, "Bugün Doğan medyası, kartel medyasının internet sayfası
üzücü ve acı olduğu için doğrudan veriyorum, manşeti ne biliyor
musunuz" diyerek bu manşeti aynen tekrarladı ve ekledi: "Ne demek
istiyorlar? Eğer kastettikleri Türkiye'de yüzde 52 ile
Cumhurbaşkanı olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan ise bilsinler ki bu
topraklarda bir daha seçilmiş cumhurbaşkanı ya da başbakan idam
sehpasına gönderilmeyecek."
Şu tesadüfe bakın ki, kısa bir süre sonra İstanbul'da bir açıklama
yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan da konuyu anlatırken "Mısır'da halkının
yüzde 52 oyuyla Cumhurbaşkanı seçilen Mursi ile ilgili maalesef
idam kararı verilmiştir" diye söze girdi. Görüleceği gibi, Erdoğan
da Mısır'daki idam kararını Mursi'nin aldığı yüzde 52'lik oy
yüzdesini vurgulayarak duyurma ihtiyacını hissetmişti. Niyet
okuması yaparak grubumuza yönelttiği ima yollu suçlama nedeniyle
Başbakan Davutoğlu'na teessüf etmek dışında söyleyecek bir söz
bulamıyorum. Görüleceği gibi, bugünlerde mesaimizin önemli bir
bölümü suçlamalara yanıt yazmakla geçiyor.