Haber doğruysa, Hürriyet'te yazarların yazıları
süzgeçten geçirilecek bundan böyle...
Hürriyet bu iş için usta gazeteci Doğan Hızlan'ı
görevlendirmiş!
Peki.
Bu doğru mu?
Yanlış mı?
Ya da şöyle soralım:
Bunun adı sansür mü, değil mi?
Baki Karakol, Başbakan Erdoğan gibi, "öfke sanatı"nı konuşturmuş
konuyla ilgili.
Kınamakla kalmamış...
Kırmış geçirmiş adeta...
Bence bu bir sansür değil.
Olamaz da...
Çünkü...
Bir tek Hürriyet'te yok bu uygulama.
Yeni de değil.
Bütün gazetelerde, yazarların bağlı olduğu bir editör var.
Bütün gazetelerde, o editör yazısını gönderen yazarın yazısını
denetler.
Bütün gazetelerde, yazısını gönderen yazarın yazısının içindeki
hatalar düzeltilir.
Hürriyet'te de bu uygulama aleni başlatılınca, yani yazıların
denetimi için Doğan Hızlan görevlendirilince, kıyamet koptu.
Vallahi de billahi de ben Hürriyet'teki bu uygulama için "öfke
sanatı"nın neden devreye girdiğini anlamış değilim.
Baki Karakol İnternethaber'de özgürlüğün tadını çıkarıyor.
Diğer yazarlar da...
Tepkisi bu yüzden olabilir!
Ama bilmeli ki...
Özgürlükler sınırsız değil!
Hele hele özgürlük adı altında...
Kişiye veya kişilere duyulan öfke küfüre
dönüştürülüyorsa...
O yazar asla özgür bırakılamaz!
Bu sitede...
Geçmişte, özgürlüğünü siyasi geleceği için kullanarak, "küfür
sanatı" gerçekleştiren kişiler barınamadı. Baki Karakol o kişilerin
kim olduğunu biliyor. Kendisine verilen hakkı, kötüye kullanan o
kişilere en sert tepkiyi de yine Baki Karakol göstermiştir.
Özeti...
Hürriyet'te sansür mansür yok!
Hürriyet daha iyi bir yayın anlayışı ile Enis Berberoğlu'nun
kaptanlığında yol almak istiyor.
Ve bunu gizli yapmıyor.
Her şey şeffaf olduğu içindir ki...
Berberoğlu ve arkadaşları tepki topluyor!