Hürriyet'te Özkök hakkında şok yazı
Abone olAmiral gemisinde kılıçlar çekildi. Bu yazı da savaş ilanı gibi... Ahmet Hakan, Ertuğrul Özkök'e öyle böyle patlamadı.
İNTERNETHABER.COM
- Bu yazı Hürriyet'teki iç savaşın çok kanlı geçeceğinin işareti
oldu. Ahmet Hakan, Ertuğrul Özkök için inanılmaz bir yazı kaleme
aldı.
Hürriyet'te 28
Şubat çatlağı adeta iç savaşa döndü. Ertuğrul Özkök,
kendisi hakkında CNN Türk'te program yapan Ahmet Hakan'ı vurunca,
ortalık karıştı.
Ahmet Hakan'dan gelen yazı zehir zemberek. Ertuğrul Özkök'e karşı
açık savaş ilanı niteliği taşıyan yazı kavgayı daha da
büyütecek.
BANA HAKARETLER YAĞDIRAMAZSINIZ
İşte Hakan'ın yazısındaki ilgili bölüm:
Ertuğrul Bey...
Farkındayım, uzun bir süreden beri...
Bir dönemin tek sorumlusu olarak gösterilmek isteniyorsunuz.
Hedef haline getiriliyorsunuz.
Birilerinin takıntısı haline gelmiş durumdasınız.
Pişmanlıklarınız ve özeleştirileriniz dikkate alınmıyor.
Sessiz kalma lüksünüz yok Ertuğrul Bey Ama bütün bunlar...
Bana hakaretler yağdırmanızın...
infiale kapılmanızın...
"Beni andıçladılar" diye abartılı tutumlar içine
girmenizin...
"Linç edildim" diye feryat etmenizin...
İçlenmenizin...
Mazereti olamaz.
GELEN BANA VURUYOR EDEBİYATI YAPIYORSUNUZ
Siz Hürriyet gibi bir gazeteyi 20 yıl boyunca yöneterek bir döneme
damga vurdunuz.
Bir döneme damga vurmak, önemli bir iştir.
Bu "övgü" anlamında kullanıldığında "aman efendim, estağfurullah"
demiyorsunuz da, "yergi" anlamında kullanıldığında neden "gelen
bana vuruyor, giden bana vuruyor" edebiyatı yapıyorsunuz?
Her nimetin bir külfeti vardır Ertuğrul Bey.
Bu nedenle nimet karşısında sergilediğiniz soğukkanlı tavrı, külfet
karşısında da sergilemeniz gerekir.
STÜDYO BABAMIN MALI DEĞİL
Ertuğrul Bey...
"Medya etiği" açısından size sormak istiyorum: Bir tartışma
programı yöneticisinden beklenen nedir?
Eşi dostu kollaması mı? Eşi dostu hakkında eleştiri yapanları,
ithamda bulunanları, hatta iftira atanları anında susturması mı?
Eşi dostu için tanıklık yapmaya soyunması mı?
Bunu bir gazeteci, bir meslektaşından nasıl bekler?
Beklemekle kalmayıp bunu yapmadığı için ona nasıl hakaret eder?
Köşeler babamızın malı değil de stüdyolar babamızın malı mıdır?
Stüdyodaki biri, bizim grupta çalışan biri hakkında bir şeyler
dediği zaman "dur bakalım, o bizim grupta çalışan bir isimdir" mi
diyeceğiz?
Üstelik Can Ataklı, sonradan "iftira" olduğu ortaya çıkan iddiayı
programda, "duyduğuma göre şöyle olmuş, duyduğuma göre böyle olmuş"
diye dile getirmedi.
"Falanca bana şöyle dedi, ben de yaptım" diye anlattı.
Bu durumda konudan habersiz benden, "Hayır, sen öyle bir şey
yapmamışsındır, iftira atıyorsundur, yanlış hatırlıyorsundur" demem
nasıl beklenir?
NİYE CANLI YAYINDAN KAÇTIN?
Ertuğrul Bey...
Ağzınızı her açtığınızda "linç" diyorsunuz, "infaz" diyorsunuz,
"andıç" diyorsunuz, "mağdur oldum" diyorsunuz.
Oysa canlı yayına bağlanıp "bu bir iftiradır" deseydiniz, mesele
kalmayacaktı.
Bunu neden yapmadınız?
Üstelik siz Türkiye'nin en büyük ve en etkili gazetesinde her gün
birinci sayfadan anons edilen bir köşeye sahipsiniz.
Yani Türkiye'nin hakkındaki iftiralarla mücadele etme imkânı en
yüksek ismisiniz.
Bu açıdan içine düştüğünüz "mağduriyet hissi" ve yaptığınız
"mağduriyet edebiyatı" biraz tuhaf kaçmıyor mu?
Sizin ifade imkânlarınıza sahip olmayanların iftiralar karşısında
kendilerini mağdur hissetmelerini bir parça anlarım ama sizinkini
hiç anlayamam.
Kusura bakmayın ama nedir bu içli tavır?
İSTEDİĞİNİZ KADAR HAKARET EDİN...
Ertuğrul Bey...
Hürriyet gibi Türkiye'nin en büyük ve en etkili gazetesini tam 20
yıl boyunca yönetmiş biri tartışmalara konu olur.
İddialara, isnatlara, iftiralara, ithamlara maruz kalır.
Buna katlanmak durumundasınız.
Sessiz kalmak gibi bir lüksünüz yok.
Her biri için "bu bir iftiradır" diyeceksiniz.
Sakın "İyi de ben herkese cevap mı yetiştireceğim?" falan
demeyin.
Evet, herkese cevap yetiştireceksiniz.
20 yıllık süreç, ne yazık ki sizi buna mükellef kılıyor.
İstediğiniz kadar kızın, istediğiniz kadar öfkelenin, istediğiniz
kadar hakaret edin.
Maalesef durum budur.
Yazının devamı için