Hürriyet'in yayınlayamadığı sakıncalı röportaj
Abone olDeniz Kuvvetleri Komutanı olması beklenirken istifa eden Donanma Komutanı Nusret Güner, Hürriyet'e röportaj verdi. Ancak Hürriyet bu röportajı yayınlayamadı.
İNTERNET HABER (ÖZEL İÇERİK) -
İzmir'deki casusluk ve Balyoz davası sebebiple istifa eden Donanma
Komutanı Oramiral Nusret Güner, twitter hesabından
duyurdu.
Güner, Hürriyet gazetesinin kendisiyle
röportaj yaptığını ancak o röportajı yayınlamadıklarını
açıkladı.
Söz konusu röportajı twitter hesabından yayınlayan Oramiral Güner,
bu söyleşiyi Hürriyet'e 25 Ekim 2013 tarihinde vermiş.
HER SATIRI BOMBA
Hürriyet'in sakıncalı bulup yayınlamadığı röportajın her satırı
bomba...
Güner, Başbakan Erdoğan ile istifasından sonra
Dolmabahçe'de 55 dakika başbaşa görüşmüş. Hükümet istifayı
geri aldırmak için neler yaptı?
*Niye Deniz Kuvvetleri hedef alındı? Amaç kendi gemisini
üretmeye başlayan Donanmayı yok etmek mi? TİGEM'de gemi yapan
mühendislere ne oldu?
GENELKURMAY BAŞKANI'NA ÜZÜLÜYORUM Hani diyor ya şimdi Başbakan, Cumhurbaşkanı
"Necdet Özel arkadaşlarını savunuyor bize" diyor.
Ben çok üzüldüm, Genelkurmay Başkanı için. Sözü dinlenmiyor
demek ki. Ben o sonucu çıkartıyorum. |
FLAŞ SÖZLERDEN
BAZILARI
*Emekli olunca kirada yaşayan tek oramiralim
*Mercedes yerine Renault'a bindim
*Başbakan sağolsun annemin bile hatrını
sorardı
*Benim için kırılma noktasi 21 Eylül 2012 tarihidir. Ne
oldu o gün?
*Kızıma bir şey olursa dağıtırım ortalığı. Kendi
hesabımı kendim görürüm. Ben 5 yaşından 60 yaşına kadar idealist
yaşadım".
GENELKURMAY BAŞKANI KALE
ALINMIYOR
Güner'in bomba açıklamalarından Genelkurmay Başkanı Necdet Özel de
nasibini aldı.
İddiasına göre hükümet Genelkurmay başkanını kale almıyor.
30 Ağustos'ta Deniz Kuvvetleri Komutanı olması beklenirken istifa
eden Güner, yayınlanmayan röportajında bakın neler demiş;
NİYE İSTİFA ETTİ?
"Bu davaların başından beri, iddiaların doğru olmadığını ben ve
benim gibi işin içindeki tüm subaylar biliyordu. Ama yine de devlet
adabı neyi gerektiriyorsa onu yaptık. Bunu yargıya güvendiğimiz
için yaptık. Ama zaman geçtikçe gördük ki, yargıya nerede
güveneceksin? Adamlar savunma yapıyor. Yargıç başka tarafa bakıyor.
Yargıya nasıl güveneceksin?
O AN ÇILDIRDIM
Benim için kırılma noktasi 21 Eylül 2012 tarihidir. Ne oldu
o gün? Mahkeme karar verdi. Benim 160 tane pırıl pırıl
silah arkadaşımı 18 yıla mahkum etti. Ben hamaset
yapmıyorum. Ben bu denizcileri tanıyorum. Yüzde 90'ı ile beraber
çalıştım. Ben bu insanları tanıyorum. Bu insanlar pırıl
pırıldır. Bunlara 18 yıl hapis cezası veriyorsun. Olacak şey değil.
Çıldırdım. O an benin kırılma anımdır.
İSTİFAMI BIR HAFTA BEKLETTİM
Balyoz kararlarının verildiği 21 Eylül 2012 günü, istifa etme kararını verdim. Ancak kendi kendime dedim ki, "Nusret bir hafta bekle. Demesinler ki, hemen feveran ediyor". Bir hafta sonra da 28 Eylül günü istifamı verdim.
KİMSENİN UMURUNDA
DEĞİL
Sivil olarak mücadele etmek de benim görevim. Ben Oramiral oldum.
Harbe hazırlıktan sorumlu insanlardan birisiydim. Türk Silahli
Kuvvetlerinin harbe hazırlığından sorumlu 14 Orgeneral/ Oramiralden
biriydim artık. Ben öyle hissediyordum. Ama bir baktım ki, Deniz
Kuvvetleri büyük bir zaaf içine düşürülmüş. Bu da kimsenin umurunda
değil. Bunun böyle olduğunu gördüm. Kimsenin umurunda değil,
kimse sesini çıkartmıyor. 160 tane pırıl pırıl insan
gitmiş.
BAŞBAKAN ANNEMİN HATRINI BİLE SORAN BİR İNSAN Başbakan benimle görüşmek istemiş. Başbakan
ile hem şehriyiz biliyorsunuz. Ben de aslen Rizeli'yim.
Sağolsun kendisi ile askeri ortamlarda bir araya
geldiğimizde annemin bile hatırını soran bir insan. Aynı
mahallenin, aynı sokağın havasını koklamış insanlarız. Ama bu
devlet işi, kendisini yanıltabilirler. Dostluk başka, alışveriş
başka. |
BENİ KALE ALMAYANIN EMRİNDE NASIL
ÇALIŞIRIM
Ben bunları Yüksek Askeri Şura'da anlattım. Sorumlu olan insanlara
bunu anlattım. Hani beni kale almadıysalar, ben de onları kale
almadığım için istifamı verdim. Beni kale
almıyorsa, ben onun emrinde nasıl çalışabilirim? Saygımı yitirdiğim
anda da çekip giderim. Ben saygımı yitirdim. Bir dakika bile
duramazdım artık.
DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANI'NI EZMEYEYİM
DEDİM AMA...
Balyoz kararlarının açıklanmasından sonra, Deniz Kuvvetleri
Komutanı'nın istifa edeceğini düşündüm. Ondan önce istifamı verip,
onu ezerim diye endişe taşıdım. Kendisi Karamürsel'e geldi.
Geldiğinde görüştük. İstifa etmeyeceğini anladım. Dilekçemi o gün
verdim.
BU MİLLET ARTIK BİZE GÜVENMİYOR
"Bu millet artık bize güvenmiyor" diyorum. "Nereden çıkartıyorsun bunu diyorlar". "Ben demiyorum ortaya çıkan Büyük Resim bunu diyor" dedim. Mahkemeler Türk milleti adına karar veriyor. Beni Türk milleti mahkum etmiş, 160 tane pırıl pırıl insanımızı Türk milleti mahkum etmiş, bir kısmı da sırada bekliyor. "Bakın" dedim; "istifamı geciktirdiğiniz her gün bu şebekeler benim hakkımda da birtakım tasarruflar yapacaklar" dedim. Bunu özelikle Deniz Kuvvetleri Komutanı'na söyledim. "Olur mu canım öyle şey?” dedi. Bak oldu sonunda, gördünüz mü?
MERCEDES YERİNE RENAULT'A BİNDİM
İstifa dilekçeniz, yasal olarak Temmuz Ağustos veya Ocak Şubat aylarinda yürürlüğe girebiliyor. Onun dışında, Kuvvet Komutanı isterse istifanızı kabul etmez. Benim istifamı yürürlüğe sokmadıklar için 1 Ocak 2013 tarihine kadar bekledim. Bu arada, rutin çalışmalar için, 3-4 defa Ankara'ya gittim. Kuvvet Komutanına her seferinde “Ocak ayından sonra ben yokum, planlamalarınızı ona göre yapın" dedim. Ankara'ya bu gidişlerimde Orduevi'nde general katlarında kalmadım. Albay katlarında kaldım. Mercedes makam arabamı bıraktım. Bu millet bana bunu layık görmüyor dedim. Renault otomobile bindim. Ama ben tepkimi başka nasıl gösterecektim? Basına gidip konuşamazdım ki.
ASKERİ ŞURADA NELER SÖYLEDİ?
ANKARA'YA ÇAĞIRDILAR, İSTİFADAN VAZGEÇİRMEYE ÇALIŞTILAR Ankara'ya çağırdılar. Deniz Kuvvetleri Komutanı çağırdı. Genelkurmay Başkanı çağırdı. Beni istifadan vazgeçirmeye çalıştılar. Orada onlara da söyledim. Beni istifadan vazgeçirmeye çalışmanız benim ela gözüme aşık olmanızdan değil, Hükümeti düşündüğünüzden benim istifa etmemi istemiyorsunuz. Açık açık söyledim bunları. |
30 Kasım 2012. Yüksek Askeri Şura toplantısı. Şöyle dedim;
-"Sayın Başbakanım, Sayın Milli Savunma Bakanım, Donanma
Komutanı'nız Deniz Kuvvetleri'nin düşürülmüş olduğu durum hakkında
ne düşünüyor bilmek istersiniz" diyerek konuşmaya başladım. Olanı
biteni ve düşüncelerimi söyledim. Özgürlükse özgürlük. Ben
komutanlarıma düşüncemi anlatırım. Dinleyen dinler, dinlemeyen
dinlemez. Ben komutanlarımın verdiği emri son dakikaya kadar
uygularım yine. Baktım ki saygımı yitirdi, çeker giderim. Ocak
ayını beklememin şu yararı oldu. Milli Savunma Bakanı ve Başbakan
beni dinlemiş oldu. Diyemezler ki, biz bu anlatılanları
bilmiyorduk.
KIZIM ÜZERİNDEN MESAJ VERDİLER
Yüksek Askeri Şura cuma günü geç saatte bitti. Cumartesi günü Gölcük'e döndüm. Pazartesi sabahı da gemilerimizle seyre çıktım. Küçük çaplı eğitimler de olsa personelime moral vermek istedim. Seyirdeyken, pazartesi öğleden sonra, bir de öğreniyorum ki, 16 yaşındaki kızımı savcılığa çağırıyorlar. Neymiş, mağdurmuş. Çıldırdım. Bana şu mesajı veriyorlar; "Ey Nusret Güner, sen istifanı madem geri almadin. Biz de sana bunu yaparız." Bu, bu kadar açık.
ÇILDIRDIM DİŞLERİMİ SIKTIM...
Çıldırdım, ama kendime hakim oldum. Dişlerimi sıktım. Ankara'dan
telefonlar geldi. "Benim kızım gidecek savcılığa"
dedim. "Beni kimseye borçlu bırakmayın" dedim.
Benim kızım 16 yaşında. Bu olay meydana geldiğinde 14 yaşında,
kızımın 14 yaşındayken odasına güya kamera
koymuşlar. Görüntüler vb. Bir de benim tüm faaliyetlerimi
rapor etmişler. Bugün şunla görüştü vb. Güya benim astsubaylarım
yapmış bunları. İddianamede böyle yazıyor.
KIZIMA BİR ŞEY
OLURSA...
Kuvvet Komutanına dedim ki, "Kızıma bir şey olursa
dağıtırım ortalığı. Kendi hesabımı kendim görürüm. Ben 5 yaşından
60 yaşına kadar idealist yaşadım".
İSTİFA ETMEYEYİM DİYE CASUSLUK
DAVASINI
KALDIRACAKLARDI
22 Ocak 2013 tarihinde, yani İzmir'deki, önceleri kamuoyunda Askeri Casusluk diye bilinen Gizli Bilgi Temin Etme/ Bulundurma davası iddianamesi çıktığında istifamı tekrar verdim. 1 Ocak'tan sonra iddianamenin çıkışını beklemiştim. Bakalım ne olacak diye. İnanıyorum ki, sırf ben istifa etmeyeyim diye Casusluk davasını ortadan kaldıracaklardı. Ama içerde uzun zamandır tutuklu olan 40-50 kişi vardı. Onlara ne diyeceklerdi? Tutukluluklarının hesabını nasıl vereceklerdi? Bunun için davayı açmaya mecbur kaldılar. Bunlar benim değerlendirmelerim.
İSTİFAMI TEK ŞARTLA GERİ ALIRDIM
Bana dediler ki, bizden ne istiyorsun dilekçeni geri almak için. Bunu bana Kuvvet Komutanı söylüyor, ama eminim ki bunu bana daha yukarılardan soruyorlar. "İstifadan vazgeçmek için ne istersin" diyorlar. Çünkü, bu; hükümet içinde ve özellikle TSK'nın içinde çatlak gibi düşünülüyor. Bakın dedim, bütün yargılananlar tutuksuz yargılanacak diyeceksiniz. Hayır. Hepsini af edeceğiz, af çıkaracağız diyeceksiniz. Hayır. Bir tek şey diyeceksiniz: Biz hata yapmışız. Bütün davalar düşecek.
EMEKLİ OLDUKTAN SONRA KİRADA OTURDUM
İstifa ve emekliliğimin onaylandığı 28 Ocak 2013 günü, Deniz Kuvvetlerinin tüm birliklerine bir veda mesaji gönderdim. Saat 17.15'te. O saat o dakika güneşin batım vaktidir. Benim için de meslekte güneşin bakma vakti gelmişti. Ertesi gün devir teslim töreni yaptım. Personeli sinema salonunda topladım. Vedalaştım. Bu arada, kızımın okulunu tamamlaması için bir süreliğine Izmit’te ev kiraladım. Herhalde emekli olduktan sonra kirada oturan ilk oramiral benim.
İÇİM SIZLADI
Dün ( 24 Ekim 2013) tekrar hapsihaneye silah arkadaşlarımı
ziyarete gittim. İçim sızladı. Arkadaşlarım içerdeyken ben nasıl
Deniz Kuvvetleri Komutanı olacaktım! Kimse bana, Balyoz/ Darbe
davasında, neden 140 kişi Deniz Kuvvetleri'nden, 40 kişi Kara
kuvvetlerinden mahkum olmuş anlatamaz. Bunu ilk 28 Eylül 2012
tarihinden itibaren Deniz Kuvvetleri Komutanı'na da, Genelkurmay
Başkanı'na da , Başbakan'a da söyledim.
DARBEYİ YARGILAYORLARSA KARACILAR NEREDE
?
Türkiye'nin başına bu belaları getirenlere sesini çıkarmayanlar,
şimdi nifak sokuyorlar diyebiliyor. Benim dediğim şu; "Balyoz,
Ergenekon, Kafes , Amirallere suikast vb. tüm davalara bakın,
sadece askerler için demiyorum, siviller de dahil. Kesinlikle tüm
davaların çürük olduğunu anlamak için iki tane gerekçe hazır
diyorum.
Bir: Darbe olacaksa 140
Denizciye 40 Karacı olmaz.
İki: Türkiye'nin hiçbir kurumundan bu kadar yüksek
oranda, hele Deniz Kuvvetleri'nden 100 küsür casus çıkmaz. Bu iki
iddia bile tüm davaların nasıl kurgu, nasıl yalan olduğunu ortaya
koyuyor. Ben bunu olayın çarpıklığını anlatmak için, tüm davaların
gerçek olmadığını vurgulamak için söylüyorum.
ÇOK SADIK OLANLARDAN KORKACAKSINIZ
Bakın sadık olmak iyidir de, çok sadık olmak iyi değildir. Bakın ben sadık bir insanım. Beni bir göreve getirirler, sadakatla çalışırım son dakikaya kadar, Komutanlarıma, Amirlerime inandığım bütün doğruları hiç birşey gizlemeden söylerim ve emirlerini uygularım. Ama Saygımı, sadakatimi kaybettiğim anda “Allahaısmarladık” derim. Kalmam görevde. Ama sen beni bir şekilde hakkım olmadığı halde bir yerlere getirmiş isen, ben sana çok sadık olurum. Mecburum çünkü çok sadık olmaya. Çünkü her şeyimi sana borçlu olurum. Onun için çok sadık olanlardan korkacaksınız.
GENELKURMAY BAŞKANI PERSONELİ YERİNE
HÜKÜMETE
SAHİP ÇIKIYOR
Ben diyorum ki, Genelkurmay Başkanı tüm personeline olduğu gibi, Deniz Kuvvetleri personeline de sahip çıkmalı. Çıkmadığına göre demek ki onların suçlu olduğuna inanıyor. Genelkurmay Başkanı personeline sahip çıkacağına yukarıya sahip çıkıyor. Komutan lider olursa komutan olur, aksi halde kendi emreder, kendi uygular. Genelkurmay Başkanı şimdi ben kamu görevlisiyim diyor. Benim bildiğim Komutanlar, gerektiğinde "ölmeyi emreder"ler. O halde ben de teklif ediyorum: Türk Silahlı Kuvvetleri'nde "komutan" kelimesini kaldırsınlar artık. Emniyet teskilatinda olduğu gibi, birbirlerine "amirim" desinler, "Komutanım" demesinler.
BAŞBAKAN DA SUSUYORSA ŞÜPHELENECEKSİN ARTIK...
Bana göre, Genelkurmay çok hatalar yaptı. Silahlı Kuvvetler hakkında bir çok aşağılayıcı şeyler söyleniyor, ama Genelkurmay susuyor. Adamın gözünü bağla, kapat. Sonra geç boks yaptır. Genelkurmay Baskanı Başbakan'a anlatmalıydı. Ben, Genelkurmay'ın Basına konuşmasına karşıyım. Ama siz konuşmazsanız, Amiriniz sizin yerinize konuşacak. Şimdi gazeteler sürekli yazıyor, 1 Mayıs katliamını askerler yapmıştır, 12 Eylül ortamını askerler hazırlamıştır, cami bombalayacaklarmış vb. O zaman gideceksin Başbakan'a diyeceksin ki, "Başbakanım bu olmaz, asker cami bombalamaz". Başbakan da susuyorsa, şüpheleneceksin artık, demek ki sana güvenmiyor. Genelkurmay ırım kırım ediyor. Sen açık açık izah etmezsen insanlara, ırım kırım edersen adamların amacına hizmet etmiş olursun. Adamların amacı zaten TSK'yı aşağılamak.
EN TEHLİKELİ ÖZELLİKLERİ;
ALLAHTAN KORKMUYORLAR
Bizi bu hale getirenlere “X Mafya Grubu” diyorum. Gizli-Organize-Suc Örgütü. Bana göre en tehlikeli özellikleri de "Allah'tan korkmuyor olmalarıdır”. Ben hem bunları, hem de bu duruma sessiz kalan yetkilileri ve ilgilileri protesto ediyorum. Türk Deniz Kuvvetlerinin gelecek 50 yılı çalınmıştır. Bu belgeler nerden çıkıyor diye kimse sormuyor. Sorulacak soruların hiçbirini kimse sormuyor. Emekli Orgeneral Çetin Doğan diyor ki, "Komutan benim, beni yargılayın; madem suç görüyorsanız beni yargılayın"diyor. Ama kimsenin işine gelmiyor. Amaç suçu bulmak ve suçluyu cezalandırmak değil ki. Amaç TSK'yı bitirmek. Neden Teğmen'inden Orgeneraline/ Oramiraline kadar herkesi yargılıyorlar. Baştaki 5 kişiyi yargılasalardı. Problem olmaz, TSK da itibar kaybetmezdi.
SAVCI BANA ŞANTAJ YAPTI
İzmir'deki askeri casusluk iddianamesinde beni mağdur olarak yazmışlar. Güya Kızımın odasına gizli kamera koymuşlar, aslında telefonunuzu dinledik diyemiyorlar. İddianameye öyle yazmışlar ya. Ne olursa olsun, önemli değil. Böyle bir şey olsa da önemli değil. Bunlar bana ve eşime de olmadık şeyler söyleyebilirler. Söyledikleri gerçek de olsa, hiç önemli değil. Bana şantaj yapamazlar. Bana esas şantajı kim yaptı biliyor musunuz? Bana şantajı Savcı yaptı. Bana şantajı yapacaklar ne diyeceklerdi? Bak elimizde böyle bir kaset var diyeceklerdi. Dediklerimizi yap, yoksa kaseti ortaya çıkartırız diyeceklerdi. Şantaj böyle olmaz mı? İddianameyi hazırlayan Savcı ahlaksız ifadelerin yanına kızımın adını açık açık yazdı. Kızım 14 yaşında, o tarihte. Açık açık yazıyorsun. Şimdi burada şantajı kim yapmış oluyor? Bunlar bizleri geri zekalı mı zannediyorlar!
X MAFYA GRUBU İNSANLARI BİRBİRİNE VURDURTACAKTI
X Mafya Grubu; benim Amiral arkadaşıma diyor ki: “Sekreteri ile ilişkisi var”. Sekreter de, Amiralin gemisinde çalışan bir yüzbaşının eşi. Gerçek olmayan bu ifadeleri kullanmak nasıl bir söylem? Birbirlerini mi vurdurtmaya çalışıyorsunuz insanları? Bunlar vicdansız. Bunların vicdansız olmasını normal karşılıyorum. Ama sesini çıkartmayan kendi adamlarıma kızıyorum. Böyle şeylere nasıl sessiz kalırsın sen. MİT Müsteşarının ayağına basınca hemen tedbir alıyorsunuz. Bunlarda neden sessiz kalıyorsunuz?
TEK RÜTBEM KALDI O DA ŞEHADET
Benim bir tek rütbem kaldı. Şehadat rütbesi. En ufak bir korkum yok. Beni ortadan kaldirabilirler. Hapiste olan silah arkadaşlarımı ve Komutanlarımı kanımın son damlasına kadar savunacağım.
Bana diyorlar ki istifa etmeseydin, mücadele etseydin. Bana yasa dışı hiçbir şey teklif edemezler. Deniz Kuvvetleri Komutanı olsaydım kime karşı mücadele edecektim? Komutanıma ve hükümete karşı mı mücadele edecektim? Onlar beni dinlemiyorlar. Havlu attım. Hayatımda ilk kez havlu attım. Kimle mücadele edeceğim? Ha ortada bu işleri yapan birileri, bu komploları hazırlayan X Mafya Grubu var. Görevdeyken onlarla benim direkt mücadele edecek durumum yok ki. Demokrasinin olmazsa olmazları Muhalefet ve Medya yandaş olmuş, İktidarla birlikte el ele gidiyorlar.
IŞIK PAŞAYI TAKDİR EDİYORUM
Işık Paşa'yı takdir ediyorum. Amirlerine durumu anlatmaya çalıştı. Kim amiri? Başbakan. Baktı ki dinlenmiyor, istifa etti. Işık Paşa takdir ettiğim bir insandır.
İLKER BAŞBUĞ KOZMİK ODA KONUSUNDA HATALI
Bir askerin kozmik bürosuna girebilirler mi ? Orgeneral İlker Başbuğ'un anında istifa etmesi gerekirdi. Anında. Büyük hata yapmıştır. Ben karşı gelsin demiyorum. Bir asker Genelkurmay Başkanı, Başbakan'ın emrindedir. Kesinlikle emrindedir. Ama sen bana güvenmiyorsun, Genelkurmay Başkanı olarak, 35-40 yaşındaki Hakime güveniyorsun. Nasıl? Bilemiyorum. Lafını dinletemiyorsan, bırakıp gideceksin. Yoksa kimse sana saygı duymaz. Sen emir verdim zannedersin. Kendin emir verir, kendin dinlersin. Öl dersin, insanlar ölmez.
ASIL AMAÇ BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ
Tüm operasyonların ana amacı Büyük Ortadoğu Projesi'dir. Bölgenin şekillendirilmesi. ABD bunu açık açık ilan etti zaten. Bunda gizli saklı birşey yok. Küresel güçler bölgeyi şekillendirirken, Süper Gücün bir takım amaçları var, Türkiye'yi yönetenlerin de bazı amaçları var. Burada önemli olan, sizin çıkarlarınızla Süper Gücün çıkarlarının aynı parallelikte gitmesidir. Bunda bir problem yoktur.
Büyük Ortadoğu Projesinin ana felsefesi nedir? Bana göre; Özerk Kurdistan ve Şiilere karşı Sünni bir kuşak yaratmaktır.
İran'a karşı sünni kuşak yaratıyoruz. Suriye'deki azınlık dediğimiz aleviler devrilsin, çoğunluk olan sünniler geçsin başa diye uğraşıyoruz. Amaç paralel. Tunus'ta da. Mısır'da da aynı. Biz neden destekliyoruz? Hepsi sünni olduğu için destekliyoruz.
Bu felsefenin uygulanabilmesi icin Turkiye’de yapılan operasyonun askeri hedefi de, Silahlı Kuvvetlerin demokratik kontrolü kapsamında, siyasilerin hareket serbestisinin arttırılması ve bunun için de TSK'nin susturulmasıdır. Bu benim değerlendirmemdir.
TÜRKİYE'NİN BÖLGESEL GÜÇ OLMASI ENGELLENDİ
Şimdi gelelim Türkiye'deki Operasyonun sonuçlarına.
Oldukça güçlü olan Türk Donanması zayıflatılarak,
Türkiye'nin Genişletilmiş Bölgesel güç olması engellenmistir.
Akdeniz, Pasifik ve Hint Okyanusu'nu da kapsayan bir çevrede,
Türkiye; ancak, Donanması ile etkili olabilir.
DONANMA YOKSA PİKNİK YAPARSINIZ
Eğer Donanmanız yoksa, oturur Kara Kuvvetleri ile birlikte kendi
sınırlarınız içinde piknik yaparsınız. Siz bunlarla başka maksatla
işbirliği yaparken, sizin Donanmanızı çökerttiler. Demek
ki ortada yanlış bir politika var. Aslında küresel güçler,
Türkiye'nin, donanmasını ortadan kaldırarak Genişletilmiş Bölgesel
Güç olmasını engelliyor. Hükümet düşünsün. Uygulanan politikalarla
ne hale gelindiğini düşünsün.
40 SENEDİR HARP GEMİSİ YAPIYORUZ
ONA DARBE VURDULAR
Türkiye'deki Operasyonun ikinci sonucu, Deniz
Kuvvetleri'ndeki teknolojik atılımların engellenerek, Türk savunma
sanayine darbe vurulmasıdır. Bu darbedir. Ne hava, ne kara’yadır.
Darbe esasen Deniz Kuvvetleri'nedir. Yok tank yapıyormuşuz,
yok uçak yapıyormuşuz. Millilik oranı yüzde 5-10'u geçmez bunlarda.
Biz de 40 senedir harp gemisi yapıyoruz, yerlilik oranı düşük. Ama
Türk Deniz Kuvvetleri son yıllarda atılım içerisinde. Bunda son 50
yılın emeği ve birikimi var.
YERLİ ARABADAN BİN MİSLİ ZORUNU
YAPTIK
Başarılı Subaylarımız Donanmada 3-5 yıl çalıştıktan sonra yurt dışı
üniversitelerde Master, Doktora yapar; sonra döner
Tersanelerimizde, Okullarimizda son teknolojik gelişmeleri aktarır.
Sayın Başbakan yırtınıyor araba yapalım diye. Türk Deniz
Kuvvetleri arabadan belki 1000 misli daha zor Korveti/ MILGEM'i
yaptı. Yerlilik oranı yüzde 70’e yakın. Deniz Kuvvetleri
yapacağım diyor ve başarıyor.
EN İYİ MÜHENDİSLERİ CASUS İLAN
ETTİLER
Deniz Kuvvetleri savunma sanayinde lokomotiflik yaptı. Siz
bitirdiniz, bunların çoğuna casus dediniz, mahkum ettiniz.
Özellikle Askeri Tersanalerimizde ve Türkiye'nin en iyi Arastirma
Merkezindeki mühendisler hedef alındı. Geri kalana da, kaçın gidin
dediniz, sizin de başınız belaya girecek dediniz. Bu vicdanların
alamayacağı birşey. Benim bunları Milletime söylemem lazım.
Yere göğe sığdıramayacağın, pohpohlayacağın adamlara, casus
diyorsun. Türk Deniz Kuvvetlerine ve dolayısıyla
Türkiye'ye yapılan kötülüklerin boyutlarını kimse bilmiyor.
1 MART KRİZİNİN İNTİKAMI
Türkiye'deki operasyonun üçüncü sonucu 1 Mart krizinin faturasının Deniz Kuvvetleri'ne kesilmesidir. ABD'lileri aylarca denizde dolaştırıyorsun. Adamlara ümit veriyorsun. Adam bunun intikamını alıyor. Bunu TSK'ya yıktılar. TSK da Deniz Kuvvetleri'ne yıktı.
TÜRKİYE'YE OPERASYON YAPILIYOR
Bence Türkiye'de yapılan operasyonun en önemli sonucu, 1000'lerce yıllık Türk Ordusuna özgü disiplinin zaafa uğratılmasıdır. Artik astlar, Komutanın verdiği emirleri sorgulayacak, teğmen de orgeneral/ oramiral de ayni cezayı alıyor, sorumluluklarımız aynı, bu emir belki kanunsuz olabilir diyecek, ast üst arasında sevgi/ saygı kalmayacaktır.
DENİZ KUVVETLERİNE YETERİNCE
SIZAMADIKLARI
İÇİN HEDEF YAPTILAR
Sonuç olarak; siyasilerin hareket serbestisini arttırmak için, korku salınarak, TSK susturuldu. "TSK sussun ki, biz rahat hareket edelim" dendi. X Mafya Grubunun, daha önce, Deniz Kuvvetlerine yeterince sızamamış olması, Deniz Kuvvetleri'ni hedef yaptı. Söz konusu Mafya Grubu, Emniyete sızmış, Yargıya sızmış. Büyük Resim diyor ki TSK'ya da kısmen sızmış.Yeterince sızamadıkları Deniz Kuvvetlerini dağıtmak zorundaydılar.
Türkiye'yi dönüştürürken Türk Silahlı Kuvvetleri'nden destek gerekiyordu. Bu destek ihtiyacını en kolay nasıl sağlayabilirsiniz???
KARA KUVVETLERİNDE 1500 KİŞİ CEZA
ALSAYDI,
NECDET ÖZEL YERİNDE KALABİLİR MİYDİ
?
Simdi soruyorum size, “Eğer Balyoz Darbe Planı gerçek olsaydı, Kara Kuvvetleri'nden 40 kişi yerine 750-1500 kişi mahkum olacaktı; bu durumda, Genelkurmay Başkanı görevde kalabilir miydi?”
TEKLİFİM
3 yıl evveline kadar olduğu gibi; “Hakim/ Savcıların verdikleri kararlardan doğabilecek tazminatların, devlet yerine, kendileri ve birinci derece akrabaları tarafından ödenmesi için son 5 yılı da kapsayacak şekilde yasal düzenleme yapılması.”