Hürriyet'in imajı yenileniyor
Abone olErtuğrul Özkök, 'Hürriyet'in yeni imaj kampanyası'yla ilgili içerden (!) bilgi sızdırdı. Özkök'ün savunuculuğunu yaptığı yeni kampanya uzun süre tartışılacağa benziyor.
"Tartışmanın en elektrikli anında bir arkadaşımız yerinden fırlayarak bize şu soruyu sordu:
‘Vereceğiniz mesaj, gazetenin logosundaki o sözle çelişmeyecek mi?’
Kastettiği, logonun hemen yanında, Türk bayrağı ve Atatürk resminin altındaki o iki kelimeydi:
‘Türkiye Türklerindir...’
Benim cevabım çok açık ve netti:
Hayır, kesinlikle çelişmiyor."
Yukarıdaki satırların yazarı Ertuğrul Özkök, "Zeki Müren ve Kürt kızı" başlıklı yazısında, uzun süredir üzerinde kafa yordukları 'imaj kampanyası' hakkında bilgiler verdi.
İşte Özkök'ün yazısı:
Tartışmanın en elektrikli anında bir arkadaşımız yerinden fırlayarak bize şu soruyu sordu:
‘Vereceğiniz mesaj, gazetenin logosundaki o sözle çelişmeyecek mi?’
Kastettiği, logonun hemen yanında, Türk bayrağı ve Atatürk resminin altındaki o iki kelimeydi:
‘Türkiye Türklerindir...’
Benim cevabım çok açık ve netti:
‘Hayır, kesinlikle çelişmiyor.’
* * *
Müsaadenizle bugün ‘köşe yazarı’ şapkamı çıkarıp, ‘genel yayın yönetmeni’ şapkamla size seslenmek istiyorum.
Daha doğrusu, bir heyecanımızı sizle paylaşmak istiyorum.
Hürriyet’te uzun süredir yeni bir imaj kampanyasının tartışmasını yapıyoruz.
Aslında bu kampanya, sadece Hürriyet’in değil, aynı zamanda ‘Türkiye’nin kampanyası’ olacaktı.
Yani Türkiye’nin bugün geldiği yeni yerin, yeni zihniyetin kampanyası.
Reklam şirketimiz bize çok çarpıcı bir teklifle geldi.
İlk bakışta çok basit gibi gelen, ama baktıkça ve okudukça derinleşen zıtlıklar üzerine kurulu bir kampanyaydı.
Bu zıtlıklar, toplumdaki var olan zıtlıkları yansıtıyordu.
Yani terazinin bir tarafında bir bölümümüzün katıldığı bir görüş, kişi veya olay vardı.
Öteki tarafında ise bir bölümümüze ters gelen, ama bir başka bölümümüzün durumunu anlatan bir olay veya fikir yer alıyordu.
Mesela bir karede çılgınca dans eden, göbeği açık genç bir kız duruyordu.
Altında şu yazı vardı:
‘Hürriyet bazen kendini kaybetmektir.’
Hemen yanında kendi etrafında dönen bir semazen ve altında da şu yazı:
‘Bazen kendini bulmak...’
* * *
Bir başka fotoğraf, Zeki Müren, o allı pullu giysileriyle şarkı söylüyor.
Altında bir yazı:
‘Hürriyet bazen kendin olabilmektir.’
Yanındaki fotoğrafta güleryüzlü küçücük bir kız çocuğu. Onun altında da şu yazı:
‘Bazen kendi dilinde şarkı söylemek...’
Kim bu kız çocuğu?
Egeli deyin, İç Anadolulu veya Karadenizli deyin.
İsterseniz adını koyun. Türk deyin, Kürt deyin, Laz deyin, Ermeni veya Yahudi deyin.
Ama coğrafya belli.
Türkiye...
* * *
Oradan bir başka fotoğrafa geçiyorum.
Birincide Názım Hikmet var. Altındaki yazı ise şu:
‘Bazen doğduğun topraklarda ölebilmektir hürriyet.’
Onun yanındaki fotoğrafta ise bir akarsunun üzerine atılmış kütüğün üzerinde yürümüye çalışan ilkokul çocukları.
Altındaki yazı ise şöyle:
‘Bazen evine dönebilmektir...’
Bu sözler beni 12 Eylül öncesine götürdü.
Terörün o kanlı günlerini hatırladım.
Rahmetli babamın, ‘Oğlum, her akşam eve dönüş haberini beklerken hayatımdan günler eksiliyor’ cümleleri aklıma geldi.
Bizler ‘eve dönebilme hürriyetinin’ ne olduğunu çok iyi bilen bir kuşağın mensuplarıyız.
Bir başka slogan:
‘Hürriyet bazen herkesten farklı olabilmektir.’
Ayıplanmadan, baskı görmeden, çiğnenmeden, yuhalanmadan ‘farklı olabilmek’ duygusunu yaşamak.
Ama hürriyet bazen de ‘Herkesle birlikte olabilmektir’.
Yani herkesin birlikte aynı yere doğru yürüyebildiği bir fotoğrafta yer alabilmek.
Görüyorsunuz insana ait bütün bu haller hep ‘Hürriyet’ kelimesinde buluşuyor.
Yani gazetemizin adında.
İşte bu yüzden ‘Hürriyet’i çok seviyorum.
‘Hürriyet’ ve ‘Türkiye’ işte bu yeni zıtlıkların çizdiği yolda yürüyor.
Yürümüyor, koşuyor. Gelişiyor.
* * *
Şimdi baştaki o soruya dönüyorum.
‘Hürriyet’in logosundaki o sözle, terazinin sağ tarafındaki o cümleler arasında bir çelişki var mı?
Hayır, hiçbir çelişki yok.
O cümledeki ‘Türk’ tarifini, hemen üstündeki o büyük kahraman yapmıştır.
Yani bu güzel ülkeye ‘vatandaşlık’ bağı ile bağlı olan herkesi kucaklayan, aynı hedefe doğru yürüten manada.
Yani ‘Kendin olabilmek’, ‘Farklı olabilmek’, ‘Kendi dilinde şarkı söyleyebilmek’, ‘Eve dönebilmek’ hürriyetini içine çeke çeke o bayrağın altında yaşayabilmek.
Bunların hepsi Hürriyet’in logosunda ve ruhunda var...
Yazı: Ertuğrul Özkök
Kaynak: www.hurriyetim.com