Hürriyet Rasim Ozan'ı niye rezil etti?
Abone olBayram değil seyran değil. Daha önce de Hürriyet'in yaptığı iş değil. Haliyle bu bir operasyon haberi dememek mümkün değil.
GAZETECİLER.COM -
Hürriyet gazetesinin internet sitesi günün en
ilginç arşiv çalışmalarından birine imza attığı haberinde
Sabah yazarı Rasim Ozan
Kütahyalı'nın yazılarının dökümünü çıkardı.
Muhabir İsmail Saymaz imzalı haberde Kütahyalı'nın
son 4 yılda kaleme aldığı yazılar ardı ardına dizildi ve çarpıcı
bir "tornistan hikayesi" sunuldu.
HÜRRİYET RASİM OZAN'I NEDEN REZİL EDER?
Şimdiye kadar Hürriyet'in ilgi alanına girmeyen ve
bir "alt kültür" figürü olarak pek de dikkate alınmayan
Rasim Ozan Kütahyalı bu kez Hürriyet'in manşetine
çıktı.
Sabah yazarının Deniz Baykal'a kaset komplosu, şike
davası, Gülen cemaati, Ergenekon ve Balyoz savcılarını konu alan
yazılarındaki u dönüşünü teşhir eden Hürriyet, haberi "şaşırtan
değişim" başlığı ile duyurdu.
Rasim Ozan'ın çok sayıda yazısından alıntılar yapılarak gözler
önüne serilen "şaşırtan değişim" akıllara bir soruyu da getirmedi
değil.
Hürriyet Rasim Ozan'ı neden rezil etmek ister? Şimdiye kadar çok
sayıda vukuatı olmasına karşın Hürriyet'in ilgi alanına girmeyen
Rasim Ozan neden manşete çıkar?
İşte Saymaz'ın Rasim Ozan Kütahyalı analizi:
RASİM OZAN DÜN DİYORDU ŞİMDİ NE DİYOR?
Dört yıl önce “Çok net bir darbe planı” dediği Balyoz Davası
hakkında “Temizlenme süreci temiz olmadı” yorumunu yapıyor. TSK’nın
AK Parti ile Gülen Cemaati’ni karşı karşıya getirmek istediğini
savunduğu günlerden, “Paşa Vesayeti'nden Hoca Vesayeti’ne mi
geçtik?” diye şaşkınlık yaşadığı bugünlere, işte Rasim Ozan’dan
seçkiler...
DENİZ BAYKAL TORNİSTANI
6 Ekim 2011: “Bugün Ergenekon soruşturması
bağlamında teknik takibe takılan bazı konuşmalardan anlıyoruz ki
(Soner) Yalçın ve CHP yönetimi sürekli temas içinde, Baykal’ı
tuzağa düşürmeye çalışıyorlar. İşte bu tuzakların en organize
olanlarından biri bu İklim Bayraktar olayı.”
4 Ocak 2014 - “Başbakan da son dönemdeki her
konuşmasında şu gerçeği vurguluyor: Türk siyasetini dışarıdan
dizayn etmek isteyen karanlık yapılanmanın kurduğu tezgâhlar
Baykal’a yapılan kalleş komployla başladı. Alçakça bir komployla
montaj bir kasetle Baykal’ı indirme operasyonu başarıya ulaştı...
12 Eylül 2010’da güçlü bir “Evet” tercihinin çıkması bu operasyonu
yapan devlet içi güçler için çok hayatiydi. O devlet içi güçlerin
kendini hukuksal garanti altına almasını ifade ediyordu 12 Eylül
2010. Nitekim o tarihten sonra çok daha pervasız yargısal
operasyonlara giriştiler. Çünkü bu devlet içi yapı 12 Eylül 2010’la
beraber dokunulmazlık kazandı. Bizler de bu gerçeğin farkına
sonradan vardık.”
ERGENEKON SAVCILARI: DÜN KAHRAMAN BUGÜN CUNTA!
6 Nisan 2011: “Hem Zekeriya Öz, hem de Ali Fuat
Yılmazer hem de bu süreçte ismi çok anılmayan diğer kahramanlar
2007’den itibaren büyük, çok büyük, çok çok çok büyük bir işe
giriştiler. Öz ve Yılmazer konumları dolayısıyla da “işin başı”
olarak görülen ve en çok saldırılan iki isimdi.”
17 Aralık 2013: “Ey adı bende saklı polis şefleri.
Devlet adamı değil devlet memurusunuz. Haddini bilmeyen generallere
seslendiğim şekilde şimdi de aynen size sesleniyorum: Herkesi
susturabilirsiniz ama ben susmam. Kafamı da kesseniz ben sivil
siyasetin yanında olacağım. Dağıtın şu kurduğunuz Emniyet-Yargı
cuntasını.”
GÜLEN CEMAATİ NEYDİ NE OLDU?
1 Eylül 2010: “2008’den itibaren Ergenekon
soruşturması hız kazanınca Genelkurmay karargâhı strateji
değiştirdi... “AKP ile yumuşak ilişkiler kurarak, cemaati
yalnızlaştırma” stratejisi İlker Başbuğ dönemiyle birlikte
uygulamaya kondu Hanefi Avcı’nın kitabında da ısrarla hükümeti
eleştirmekten kaçınarak her şeyi doğrudan “cemaat”e yükleme kaygısı
var. Dolayısıyla şu an bu kitap yukarıda bahsettiğim 2008’den beri
uygulamaya konmak istenen Gülen hareketiyle AK Parti arasına nifak
sokma operasyonunun bir parçası olarak kullanılmak isteniyor.
Emniyet içinde İslami bir hayat tarzına sahip olduğu halde sırf
kişisel çekişmelerden ötürü Gülen hareketine karşı Genelkurmay’a
yaklaşan bir ekip var.”
31 Temmuz 2013: “Eski Türkiye’de “alternatif
iktidar” arayanlar Genelkurmay’a giderdi. “Paşam bizi başa getirin,
ne isterseniz yaparız” derlerdi. Yeni Türkiye’de “alternatif
iktidar” arayanlar Pensilvanya’ya gidip “Hocam bizi başa getirin,
ne isterseniz yaparız” mı diyor yani? “Paşa vesayeti”nden “Hoca
vesayeti”ne mi geçtik? İyice kafam karıştı.”
REFERANDUM ÇARKI!
11 Eylül 2010: “Bu halk oylamasında tüm
ezilenlerle birlikte kendi kültürel kimliğini önemseyen Türkler,
Türkçüler ve milliyetçiler de EVET demeli. 13 eylül sabahı ya yeni
bir umutla güne uyanacağız, ya da barbarlığın galip geldiği bir
güne. Karar hepimizin...”
28 Aralık 2013: “2010 yılını hatırladıkça içim
parçalanıyor. Kendime de çok ama çok kızıyorum. 12 Eylül 2010
referandumu sonrasında demokrasiyi hedef alan kumpası görememiş
olmaktan utanıyorum. 12 Eylül 2010’da cemaatin kapı kapı gezerek
Erdoğan’ı desteklediği büyük bir yalandır. O referandumda Recep
Tayyip Erdoğan meydan meydan gezerek cemaati desteklemiştir. O
yüzden mezardan kalkıp oy atılması istendi.”
RASİM OZAN'IN ŞİKE DAVASI İLE İMTİHANI
31 Ağustos 2013: “3 Temmuz bağlamında Gülen
Hareketi’ne de haksız biçimde saldırıldı. Fethullah Gülen’e çok
çirkin ve yalan ithamlar yapıldı. Şike davası haklı bir davaydı ve
Hizmet de Hizmet’in medyası da çok doğru bir tavır aldı. O süreçte
gözü dönmüş bir fanatizmle Gülen Hareketi’ne bu saldırıyı
yapanların başında Cengiz Çandar ve Ertuğrul Özkök geliyordu.”
28 Aralık 2013: “Fakat bugün geldiğimiz noktada
Ergenekon ve Balyoz davaları da usulden bozulmalı ve yeniden
yargılama yapılmalıdır. Şike ve KCK için de aynı durum geçerlidir.
Gayrimeşru yöntemlerle meşru işler yapılamaz.”