Hürrem'i dizide değil Haseki'de arayın
Abone olAfyon Kocatepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Güler, Hürrem Sultan'ın gerçek yüzünü anlattı.
Afyon Kocatepe Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi
Doç. Dr. Mustafa Güler, Hürrem Sultan'ı diziler değil yaptırdığı
vakıf eserlerinin anlattığını belirterek ''İnsanların
televizyondan Hürrem Sultan'ın saçına veya kaşına değil de bu
vakıflara, hayırlarına gidip bakması ve Hürrem'i bu yandan
incelemesi gerekiyor'' dedi.
Konuyla ilgili AA muhabirinin sorularını yanıtlayan aynı zamanda doktora çalışmasını ''vakıflar'' üzerine yapan Güler, Osmanlı hanımlarının ve birçok bey, paşa eşinin hayır konusuna eğildiğini, sıbyan mektebi, medrese, han, hamam, çeşme, cami gibi eserler yaptırdığın anlattı.
Güler, Hürrem Sultan'ın Şehzade Sultan Mehmet'i dünyaya getirdiğinde Kanuni Sultan Süleyman'ın çok sevindiğini ve gelirleri yüksek topraklar bağışladığını dile getirerek Hürrem Sultan'ın bu topraklardan elde ettiği gelirleri vakıf yolunda harcadığını aktardı.
Haseki Külliyesi
''Hürrem Sultan elde ettiği gelirlerle ilk olarak
özellikle bugün İstanbul'un en büyük hastanelerinden birisi olan ve
her gün binlerce insanın önünden gelip geçtiği bir hastanenin de
bağlı olduğu Haseki Külliyesi'ni yaptırıyor'' diyen Güler, külliye
içerisinde medrese, cami, sıbyan mektebi ve bugünkü Haseki'ye adını
veren Haseki Darüşşifası'nın bulunduğunu anlattı.
Külliyenin Haseki Sultan veya Hürrem Sultan ismiyle de anıldığına dikkati çeken Güler, Hürrem Sultan'ın medreseye bizzat kitap alarak kütüphane kurdurduğunu ve kültür hayatına katkıda bulunduğunu, burada açtırdığı sıbyan mektebi sayesinde çocukların eğitilmesine öncülük ettiğini kaydetti.
Güler, Hürrem Sultan'ın bu külliyeyi sadece yaptırmakla kalmadığını özellikle darüşşifada tedavi gören hastaların ilaç ve tedavi masraflarını da üstlendiğini belirtti.
Doç. Dr. Güler, Hürrem Sultan'ın Haseki Külliyesi'ne gelir sağlaması amacıyla yaptırdığını düşündüğü Ayasofya'nın karşısında bulunan Çifte Hamamı'nın halen turistik bir mekan olarak kullanıldığını, mekanın Hürrem'in hatırasını yaşatmaya devam ettiğini hatırlattı.
''Kudüs'ün ilk önemli yapısı''
Hürrem'in en önemli vakıflarından birisinin bütün dinlerce önem verilen Kudüs'ün Osmanlı Devleti'nin fethinden sonra yapılan ilk büyük Osmanlı hayrı olan Kudüs Haseki Sultan İmareti ve imarete bağlı vakıf tesisleri olduğunu vurgulayan Güler, yapının bugün hala Eski Kudüs denilen bölgede faaliyetini devam ettirdiğini söyledi.
Osmanlı'nın en önde gelen hayır merkezlerinden biri olan Kudüs imaretinin, insanların yemek yedikleri ve diğer küçük ihtiyaçlarını gördüğü bir yer olduğunu açıklayan Güler, bazı tarihçilerin bu imaretin kültürümüze çok yakın olan Hazreti İbrahim Camisi'nde var olan imaretle eş değer bir hizmet yaptığını söylediklerini belirtti.
''Kutsal şehirlere olan özlem''
''Malumunuz İslamiyet'in en kutsal şehirleri Mekke, Medine ve Kudüs'tür. Hürrem Sultan'ın bu 3 şehirde de hayratı var'' diyen Güler, Kanuni'nin, Hürrem'in vefatından sonra Mekke ve Medine'de onun adına imaret inşa ettirdiğini dile getirdi.
Bu eserlerin her Müslüman gibi mukaddes beldelere özlem duyan Hürrem Sultan'ın vasiyeti üzerine inşa edilebileceğinin altını çizen Güler, ancak bu imaretlerin bugüne ulaşamadığını ifade etti.
Cisr-i Mustafa Paşa Kervansaray Cami ve İmareti
Kanuni'nin Hürrem adına ülkenin bugünkü sınırları dışında olan bir başka vakfının da Kapıkule Sınır Kapısı'na ve Mustafa Paşa Köprüsü'ne yakın bir noktada inşa edilen Cisr-i Mustafa Paşa Kervansaray Cami ve İmareti olduğunu ifade eden Güler, bu yapının yoldan gelip-geçen yolcuların ihtiyacını karşıladığını, yolcuların burada konakladığını, küçük çaplı ticaret yaptıklarını söyledi.
''Hürrem'i dizide değil Ayasofya'da, Haseki'de arayın''
Bahsettiği vakıflardan Mekke ve Medine'dekilerin haricindeki eserlerin insanların ziyaretini ve ilgisini beklediğini ifade eden Doç. Dr. Güler şöyle devam etti:
''Bir kolaycılık var. Biz televizyon kültürü nedeniyle düşünmeden bakıyoruz. Halbuki bakarak düşüneceğimiz bir Hürrem Sultan var karşımızda. İstanbul'da her gün görebileceğimiz sadece Haseki imaretine insanların bu gözle bakması gerekiyor. Hürrem Sultan'ın nasıl bir inceliğe, zarafete, kültürel alt yapıya, hizmet anlayışına, hayır bilincine sahip olduğunu görmek açısından Haseki yeter. İnsanların televizyondan Hürrem Sultan'ın saçına veya kaşına değil de bu vakıflara, hayırlarına gidip bakması ve Hürrem'i bu yandan incelemesi gerekiyor. 'İnsanların öldüğünde amelinin kesileceği ancak bu tür vakıf eseri bırakanların amelinin devam edeceği' manasında Hadis-i Şerif var. Bu da şu anlama geliyor ki ameli devam eden insan aynı zamanda madden olmasa da manen oradadır. Hürrem'i diziler değil vakıfları anlatır. Hürrem'i televizyonda şurada, burada aramanın anlamı yok. Onu bugün hem Sultanahmet Meydanı'ndaki Çifte Hamam'ın çevresinde hem de Haseki Hastanesi'nin arkasındaki Hürrem Sultan imaretinde ve darüşşifasında görmemiz mümkün.''
''Osmanlı hanımlarının gerçek anlamda yaptıkları geri planda''
Osmanlı tarihi içerisinde padişah hanımlarının kendi çocukları için siyasete müdahale etmesinin çok ön plana çıkarıldığını vurgulayan Güler, ''Onların gerçek anlamda yaptıkları geri olanda kalıyor. Sadece çocuklarını tahta geçirmek için binbir türlü entrika yapmış gibi lanse ediliyor. Hangimiz elimizde imkan varsa çocuğumuzun devleti yönetmesini istemeyiz. 'Benim çocuğum yetenekli değil yönetmesin' demek çok zordur'' diye konuştu.