Osman Gazi ve adamları tarafından düğün gününde kaçırılan Osmanlı'nın ilk yabancı Sultanı Nilüfer Hatun hakkında bilmedikleriniz. 1299 yılı Nisan ayının son günlerinde Kayı aşiretinin Söğüt ve civarında günden güne güçlenmesi karşısında, şimdiye kadar birbirleri ile devamlı kavga halinde olan Rum tekfurları, Türklere karşı artık ittifak yapma yollarını aramaya başladılar. OSMAN GAZİ'YE DÜĞÜN TUZAĞI İlk olarak Bilecik tekfuru, Yarhisar tekfurunun güzelliği dillere destan olan kızı Holofira ile evlenerek akraba olacak ve bu suretle sağlam bir ittifak yapacaklardı. vehbitulek.com’da yer alan bilgiye göre Bilecik tekfuru bu düğüne Osman Gazi ve arkadaşlarını da davet etmek istiyordu. Eğer gelirlerse, düğünün en hareketli bir anında üstlerine çullanıp esir edebilirlerdi. Böylece bir taşla iki kuş vurmuş olacaklardı. Bu günlerde, Rum olduğu halde Osman Gazi’nin dostu olan ve Rum tekfurları arasında olan bitenleri Türklere haber veren, Harmankaya tekfuru Mihal Bey Bilecik’te bulunuyordu ve tekfurların bu hain planlarını hemen Osman Gazi’ ye haber verdi. TUZAKTAN HABERİ OLDU, ÖNLEMİNİ ALDI O da, aşiretin ileri gelen yaşlılarıyla istişare ettikten sonra bir plan yaptı ve bu düğün davetini kabul ettiklerini Bilecik tekfuruna bir mektupla bildirdi:“Yaylağa teveccüh olunmuştur. Ancak ailelerimizi ve çoluk çocuğumuz ile kıymetli eşyalarımızı koyacak bir yer bulmak iktiza eder. Düğünün devamı müddetince ailelerimiz Bilecik hisarında istirahat eylerler ve eşyalarımız da muhafaza edilirse ziyade mahzuz oluruz. Amma havalar sıcaktır, bu makule düğün kalede olmak münasip değildir. Gönül açıcı bir mesirede tertip edilmiş olsa idi daha iyi olurdu ”Osman Gazi’nin mektubu ile hediyelerini alan Bilecik tekfuru sevincinden ne yapacağını şaşırdı. Bu Türkler ne kadar akılsız şeylerdi! Kuzuları kurda emanet ediyorlardı. Bir taşla üç kuş birden vuruyordu: Kendisi 60 yaşında olmasına rağmen, 15 yaşında güzel bir kızla evleniyordu. Başta Osman Gazi olmak üzere en tanınmış Türk bahadırlarını ortadan kaldırıyordu. Kendisine emanet bırakılan servetlere sahip oluyordu. Osman Gazi’nin mektubuna derhal cevap yazdı ve bütün isteklerini kabul ettiğini, düğünün de Bilecik’e iki saat mesafedeki Çakırpınar’da yapılacağını bildirdi. Osman Gazi de planlarını yaptı. En dilaver silah arkadaşları, kadın kılığına girerek Kayı aşiretinin aileleri imiş gibi, eşyalarla birlikte kaleye gireceklerdi. Ayrıca hazine sandıklarına da birer bahadır gizlenecek, işaret verilir verilmez buradan fırlayıp savaşa gireceklerdi. ORHAN BEY, HOLOFİRA'NIN HAYALLERİNİ SÜSLÜYORDU 1299 yılı Mayıs’ının ilk günleri Çakırpınar binlerce davetli doldurmuştu. Büyük meydanlarda kurulan çadırlara kurulan sofralar pek gösterişli idi. Meydanın baş tarafında gelin çadırı kurulmuş, güzel Holofira gayet süslü elbiseler içinde düğünü seyrediyordu. Fakat son derece üzgündü. Ağlamamak için kendisini zor tutuyordu. Öyle ya, dedesi yaşında birisi ile evlendiriliyordu. Onun da aklı, düğüne davet edilen Osman Gazi ve arkadaşlarında idi. Onları çok merak ediyordu. Kahramanlıkları dillere destan olmuştu. Hele onun genç oğlu Orhan Bey, hayallerini süslüyordu. Osman Gazi ve oğluna duyduğu hayranlık, büyük bir sevgiye dönüşmüştü. Ah, ne olurdu müslüman olsaydı da, ihtiyar bir Rum tekfuru ile değil de, genç bir Türk bahadırı ile evlenseydi! Bir anda aklından bunları geçirdi. Öğleye doğru yemek başladı. Fakat Osman Gazi ve arkadaşları hâlâ ortada yoktu. Bilecik tekfuru, arkadaşı Mihal beye sordu: -Ne dersin, asilzadem, Osman bey bize bir oyun etmeğe kalkmasın? Osman Gazi’nin vefakar dostu Mihal Bey, vaziyeti idare ediyordu: -Merak etmeyin, mutlaka gelecektir. Nihayet Osman Gazi, yanında birkaç kişiyle çıkageldi. Bilecik tekfuru o kadar memnun oldu ki, az kalsın kayınpederinin boynuna sarılacaktı. İşte bütün plan işlemeye başlamıştı. OSMAN GAZİ'YE SAHTE BİR HÜRMET GÖSTERİYORLARDI Akşama doğru Osman Gazi ve arkadaşları, ani bir hücumla esir edilecek, böylece bu büyük tehlike ortada kalkacaktı. Sabah erken saatlerde de Rum süvarileri Kayı aşireti topraklarına saldıracak ve Türkleri bu topraklardan atacaklardı. Osman Gazi’ye sahte bir itibar ve hürmet gösteriyorlardı. -Siz olmasa idiniz, herkesin neşesi kaçacaktı. Huzurunuz ile şeref verdiniz. Sözleri tekrarlanıyordu. Bilecik tekfuru şarabı fazla kaçırmıştı. Mütemadiyen konuşuyordu: -Bilecik’in en mutena evleri ailelerinize tahsis edildi. Rahat bir gece geçireceklerine hiç şüpheniz olmasın. Osman Gazi de nezaketi elden bırakmıyordu: -Aşiretimizin komşu beylere itimadı berkemaldir. Yalnız ailelerimizi, çoluk çocuğumuzu değil, bütün servetimizi de Bilecik hisarına emanet ettik. Bu sırada Türk bahadırlarından biri gelerek Osman Gazi’ye şu haberi getirdi: -Beyim, atlardan ikisi birden hastalandı, bir baksanız! Osman Gazi ile arkadaşları, -Eyvah!... diyerek yerlerinden fırladılar ve göz açıp kapayıncaya kadar atlarına binerek hızla oradan uzaklaştılar. Hayvanlarının bulunduğu karşıki yamaca doğru at koşturuyorlardı. Bütün davetliler şaşırdılar. Fakat biraz sonra geri geleceklerini tahmin ediyorlardı. Aradan uzun bir zaman geçmesine rağmen gelen giden yoktu. Neden sonra durum anlaşıldı. Osman Gaziye gelen haber, bir şifre idi. KADIN KIYAFETİYLE KALEYE GİRDİLER Bilecik kalesine giren kadın kıyafetindeki Türk bahadırları, hemen üzerlerindeki elbiseleri atarak kılıçlarını çektiler ve, sarhoş vaziyetteki kale muhafızlarını kısa zamanda bertaraf ettiler. Hazine sandıkları içinde saklanan diğer askerler de hemen buralardan çıkarak kale kapısını tuttular. Böylece düğün dolayısıyla zaten boşalmış olan kaleyi rahatça teslim aldılar. Bu arada Osman Gazi ve arkadaşları da Bilecik’e yetişmişlerdi. Kaleye muhafızları yerleştiren Osman Gazi, derhal geriye döndü ve düğün alanına, yanındaki askerleri ile birlikte geldi. Tekfurlar durumu anlamaya başlamışlardı ki, 50 kadar Türk bahadırı, sayıları 1000 den fazla olan Rum askerlerine aniden saldırdı. Böyle bir şeyi akıllarının ucundan bile geçirmeyen Rumlar, fazlaca içtikleri için yerlerinden kıpırdayacak durumda değildiler. Bir saat içinde yarıdan fazlası kılıçtan geçirildi, geri kalanlar esir edildi. Esirler arasında Bilecik ve Yarhisar tekfurları da vardı. Konur Alp, Yarhisar tekfurunu sakalından yakalamış: -Beyim müsaade et, şu keferenin kellesini koparayım diyordu. Fakat Osman Gazi: -Biz buraya düğüne geldik beyim, henüz düğün bitmedi dedi. Şaşkın bakışlar arasında olan biteni anlamağa çalışan güzel Holofira, Türk bahadırlarının Rum askerlerini tepeleyip, babası olan Yarhisar tekfuru ile evlendirilmek istendiği Bilecik tekfurunun esir edilmesine çok sevindi. Çok şükür, istemediği bu evlilikten kurtulmuştu. NİLÜFER HATUN KİMDİR? Nilüfer Hatun Yarhisar Tekfurunun kızı, Orhan Gazi'nin eşi ve Murat Hüdavendigarın annesi. Asıl adı Holofira'dır; müslüman olduktan sonra Nilüfer adını almıştır. Bursa yöresinde yaptırdığı camilerle ve hayır işleriyle çok sevilmiştir. İsmi Bursa'da bir ilçeye verilmiştir. Kabri Söğüt'teki Orhan Gazi türbesindedir. Osmanlı sultanlarından Orhan Gâzinin hanımı. Bursa civârındaki Yarhisar tekfurunun kızıdır. Müslüman olan ve Nilüfer adını alan tekfurun kızı, Orhan Gâzi ile evlendirildi. Nilüfer Hâtundan Osmanlı Devletinin kuruluşunda büyük hizmetleri görülen Süleymân Paşa ve Murâd-ı Hüdâvendigâr dünyâya geldi. Orhan Gâzi serhat boylarında babasının vasiyeti gereği cihâd ederken, hanımı da ömrünü hayır işleri yaptırmakla geçirdi. Vefâtında Bursa-Tophâne semtindeki Orhan Gâzi Türbesine defnedildi. Nilüfer Hâtun, daha önceki adı Odrises olan Bursa’nın doğusundaki çayın üzerine köprü yaptırarak bu çayın kendi adı ile anılmasına sebep oldu. Ayrıca Bursa Kalesinde bir câmi, kaplıca kısmında da bir tekke yaptırdı. Oğlu Murâd-ı Hüdâvendigâr ise annesi adına İzmit’te meşhûr Nilüfer Hâtun İmâretini inşâ ettirdi.