Hun bı xêr hatın, ev welatê hanê, welatê weye ji..
Abone olStar gazetesinin Kürt kökenli yazarı Orhan Miroğlu, Suruç sınırında Suriyeli Kürtleri ziyaret etti izlenimlerini bugünkü köşesinde aktardı.
"Sınırın sıfır noktasında karşılaştığım
trajedi eşine, benzerine ancak Bosna veya Filistin’de rastladığımız
türden bir trajediydi. Suni sınırlarla bölünmüş bir ülkenin öbür
tarafında yaşayanlar, kitleler halinde bu tarafa yani Türkiye’ye
geçmeye çalışıyorlardı.
Dehşet içinde kalmış insanlar..."
Bu yorum Şanlıurfa'nın Suruç sınırındaki mülteci kamplarını
gezen Star gazetesi yazarı Orhan Miroğlu'na ait.
Bugünkü köşesine Kürtçe "Hun bı xêr hatın, ev welatê hanê,
welatê weye ji.." "Hoşgeldiniz, bu ülke sizin de
ülkenizdir" başlığını attı.
IŞİD'ten kaçıp Türkiye'ye sığınan Suriyeli Kürtlerin durumunu "Gözlerini ufka dikmiş gencecik kadınlar. Yaşlıları, kadınları ve çocukları Türkiye’ye sağ salim geçirdikten sonra, geriye dönüp IŞİD’le Kobanê önlerinde savaşmak için sabırsızlanan yirmili yaşlarda, hatta daha da genç delikanlılar" sözleriyle özetleyen Miroğlu, şunları yazdı:
"Yorgunluğu ve saçlarına, kirpiklerine yapışmış tozu dumanı
saymazsak, yüzlerine yansıyan ifadenin içinden okunabilen tek şey,
derin bir onur kırılmasından başka bir şey değildi. Bir merhabaya
bile katlanamayacak kadar hassaslaşmış ve onurları kırılmıştı.
Onları bu hale getirenlere de, bu hal karşısında suskun kalanlara
da kızgınlık içindeydiler.
Karşılaştığı ve düşman bellediği her insanın kafasını oracıkta kesen, bir örgütten kaçıp günlerce yol yürümüş ve IŞİD’in dillerde dolanan dehşetini, acımasızlığını ve zulmünü bu uzun yolculukta hep yanı başlarında hissetmişlerdi.
SÖYLEDİĞİM TEK
SÖZ...
....
Sınırın sıfır noktasına gidip yaşadıkları trajediye gözlerimle tanık olduğum Kürt soydaşlarıma, Kürt kardeşlerime, acılarına belki bir nebze de olsa deva olur veya belki laf lafı açar iki kelam ederiz niyetiyle söylediğim tek söz bu oldu:
Hun bı xêr hatın, ev welatê hanê, welatê weye ji..
Hoşgeldiniz, bu ülke sizin de ülkenizdir..
HALİME ANA YENİ BİR HAYATA
BAŞLAYACAK
Halime Ateş’in yanına diz çöktüm. Çok fazla konuşmak için zaman
yoktu, ve yorgun düşmüş bir yaşlı insanı sorularla daha fazla
yormanın da bir anlamı yoktu. Bana Türkiye’den tanıdığı aşiret
liderlerini bir bir anlatmaya başladı, ben değil o soruyor, şunu
bunu tanıyor musun diye.. Müthiş bir bellek ve hafızaya sahip
Halime ana. Hayran olmamak mümkün değil. Halime ana, torunlarıyla
yeni bir hayata başlayacak ve kalan ömründe, hatıralarını, yaşayıp
gördüklerini, Türkiyeli akrabalarının arasında paylaşmakla
geçirecek.
RAMAN BABASINI NE ZAMAN
GÖRECEK?
Genç bir kadın, Heyva, kucağında bir yaşındaki oğluyla, işlemlerin
bitmesini ve Türkiye’ye giriş yapmayı bekliyordu. Oğlunun ismi
Raman. Raman’ın babası YPG saflarında IŞİD’e karşı savaşıyor. Heyva
bir yaşındaki oğlunu alıp sınıra doğru yürüyenlerin arasına
katılmış. Raman’ın babası cephede yani. Sevimli mi sevimli bir
çocuk. Babasını görebileceği zaman ne kadar sürecek, bunu ne Raman
ne de Heyva biliyor..Heyva gözlerini uzaklara dikmiş bakıyor..
Belirsizliklere katlanacak ve Raman’ı büyütecek ve Raman’ın
babasını bekleyecek, hep bekleyecek.. Kabonê özgür kalıncaya kadar,
çocuğunun babasını görmeyecek ve hasret biriktikçe birikecek.
Doksanlı yıllara ait bize dair hikayelerin bir benzerini de Heyva
yaşayacak. Eşleri ve çocukları sağ salim bir yerlere bırakıp dağa
çıkan gençlerin hikayeleri çok tanıdık ve bildik
hikayelerdendir..